Multi: Tuğkan-Seni Çok Özlüyorum
*Herkesten çok ona sığınmak istiyordum.*
Yatağımın kenarına çökmüş, başım ellerim arasında delirmiş gibiydim. Kapı açılmaya zorlandı. "Ne var?" Dedim titreyen sesimle. "Aç şu kapıyı." Abimdi. Bir anlığına Kerem diye korkmuştum. Kalktım ve kapıyı açtım. "Ne oldu?" Dedim. "Öykü geldi. Aşağıda." Dedi ve gitti. Ben de arkasından aşağıya inerken odasından çıkan Kerem'i gördüm. Adımlarım hızlanmıştı ki beni yakaladı. Eli belimi sardı. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu korkudan. "Olanları birine anlatırsan seni becerir sonrada öldürüp denize atarım cesedini. Leşini bile bulamazlar." Eli belimden sıyrılıp kalçalarıma gitti. Elini çekmeye çalıştım. "Bu arada dün gece çok güzeldi. Tekrarlayalım." Dedi ve yanımdan sıyrılıp gitti. Korkuyla olduğum yerde kaldım.
Aşağı indiğimde Öykü koltukta oturmuş beni bekliyordu. "Öykü!" Dedim ve koşarak ona sarıldım. "Eylül." Dedi. Gözlerim doldu. Ona her şeyi anlatmak istedim. Ama anlatamadım. "Eylül ben gitmek zorundayım. Antalya'ya." Kollarımı çekip ona baktım. "Niye, gitmek zorunda mısın?" Başını eğdi. Sonra gözlerini gözlerime çıkardı. Gözyaşlarım süzüldü yanaklarımdan. "Biliyorsun, bütün ailem orada. Artık dönmem gerek. Biliyorsun annem hasta. Yanında olmalıyım." Burnumu çekip başımı salladım. "Geri gelecek misin?" Dedim ağlarken. Gözyaşlarımı sildi. "Bilmiyorum. Veda etmeye geldim Eylül. Ağlama tamam mı? Telefonda da konuşuruz hem. Arada sırada yine gelirim. Nasıl olsa halamlar burada. Üzülme." Başımı salladım. "Tamam. Ama yine gel." O da başını salladı. Sıkı sıkıya sarıldım tekrar. "Hoşçakal." Dedim. O gitti, ben odama çıktım. Kapıyı kilitledim. Birkaç dakika sonra kapı çaldı. Usulca kalkıp kapıyı açtım. Abimdi karşımda duran. "Hadi yemeğe." Omuz silktim. "Ben yemeyeceğim." Abim bana ters bir bakış attı.
"Gel diyorsam geleceksin." Dedi ve gitti. Bende arkasından indim. Herkes masada toplanmıştı. Kerem'i gördüm. Midem bulanmaya başlamıştı. Tek boş sandalye Kerem'in yanıydı. Mecburen oraya oturdum. Kerem'in bana yaklaştığını hissettim. Tabağımdaki yemekleri eşelerken bacağımın üstünde bir el dolaşmaya başladı. Korkuyla ilk önce Kerem'e sonra masadakilere baktım. Herkes kendi yemeğiyle uğraşıyordu. Elini bacağımın üstünden çektim. Gülümsediğini gördüm. Sinirle önüme geri döndüm. Tabağımdaki tavuk parçasını ağzıma attım. "Ben doydum, kalkabilir miyim?" Abim ilk önce bana sonra tabağıma baktı. "Tabağındakiler bitmemiş." Dedi. "Doydum dedim." Onu dinlemeden hızla yukarı çıktım ve duşa girdim. Kerem'in elinin değdiği yeri iyice yıkadım. Ama bu bile temiz hissetmemi sağlamıyordu.
Sanki birisi üstüme çamur atmıştı ve yapışmıştı. Lekesi çıkmıyor gibi hissediyordum. Kerem'in izlerini de silemiyordum. Yıkamaktan derim acıyordu. Kızarmış ve soyuluyordu derim. Duştan çıkıp hemen odama gittim. Kapıyı kilitleyecekken anahtarımın olmadığını gördüm. Çekmecelerde, dolaplarda, yerlerde, her yerde anahtar aradım. Ama yoktu. Birisi almış olmalıydı. Kapıyı kapattım ve üstümü giyindim hızlıca. Saçlarımı havluyla kuruturken Kerem girdi içeri. "İnsan bir kapıyı çalar öküz!" Dedim bağırarak. Yüzünde pis bir sırıtma belirdi. "Her şeyi gördüm zaten. Saklayacak bir şey yok." Gözlerim doldu. Elimle kapıyı işaret ederek bağırdım. "Siktir git! Hemen buradan siktir olup git! Gerizekalı! Hem... hem tec-" diyemeden ağzıma bir el kapandı. "Sana susmanı söylemiştim merdivende. Bunu birisi öğrenirse fena olur." Gözümden yaşlar süzülmeye başladı. Yavaşça elini ağzımdan çekti. "Siktir git buradan Kerem. Midemi bulandırıyorsun." Bir şey demeden gitti. Elime telefonu aldığımda Kuzey'den gelen bir sürü mesajı ve aramaları görmezden geldim. Oysaki şu an en çok ona ihtiyacım vardı. Herkesten çok ona sığınmak istiyordum. Ona o kadar ihtiyacım vardıki kendimi eksik gibi hissediyordum. O beni anlardı, biliyorum. Ama ben onun suratına bakamazdım. Ona bakmaya yüzüm yoktu. Ona göre değildim, artık kirliydim. Onun kollarında tekrar yaşam bulacağımı biliyordum. Ama onun kollarında ölmek yapabileceğim tek şeydi.
*
Gece olmuştu. Korkudan uyuyamamıştım. Yorgana sarılmış ecelimi bekliyordum sanki. Şu an tek istediğim şurada ölmekti. Biliyordum, hissediyordum çünkü. O yine beni kirletecekti. Yine bana azap çektirmekten başka bir şey yapmayacaktı.
Kapı açıldı yavaşça. Hemen yumdum gözlerimi. Kilit sesi geldi. Korkuyla attı kalbim. "Prenses... uyumadığını biliyorum." Direndim, açmadım gözlerimi. Belki uyudum sanarda gider diye. Gitmedi... "Eylül aç şu gözlerini." Yorgan hızla çekildi üstümden. Korkum daha da artmıştı. "Eylül aç şu gözlerini. Yoksa ben açmasını bilirim." Gözlerim doldu kapalıyken. Yandığını hissediyordum gözlerimin. Hızla pijamamı çekti bacaklarımdan. Korkuyla açıldı gözlerim. Yalvardım çaresizce, "Lütfen Kerem. Yapma lütfen." Dedim. Dinlemedi beni. Yine yaptı. Gözyaşlarım aktı. Kuzey'in adını sayıkladım o gece acıyla. Ama Kuzey gelmedi. Ben bittim o gece. İçimdeki umut da bitti, takatim de bitti.
Selamm! Nasılsınız?
Bölümü nasıl buldunuz? Şerefsizlik dolu bir bölüm oldu. Kerem'e bu paragrafın yorumlarında istediğiniz kadar sövebilirsiniz, çünkü bende sövüyorum.
Gerçekten yazdığım bütün karakterleri severdim. Ama Kerem'i ilk yazmaya başladığımdan beri sevmiyorum. Size ufak bir spoiler veriyim. Güzel günler çok yakında.
Bölüm ile ilgili düşünceleriniz ne? Değiştirmemi istediğiniz ya da eklememi istediğiniz bir şey var mı?
Bölümü okuyup oy verene şeker vaar seviliyorsunuz bebeqlerim💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yine Mi Sen? (TAMAMLANDI!)
RomanceBir adam vardı. Birçok şey yaşamış ama kazandığı tek şey hayata karşı nefreti olan bir adam. Kahve gözlerin sahibi kadınını gördü o zaman. Bütün nefretini unutuverdi bir anda. Herkesin korkarak baktığı adamın içi yumuşadı bir anda. Bir kadın vardı...