"Ben daha kendi yüklerimi kaldıramıyorum, kendimi nasıl kaldırayım?!"
"Ne yaptınız bu gün?" Diye sordu Nil. Suyumdan bir yudum alıp ona döndüm. Ben cevap verecekken Deniz benden önce cevap vermişti. "Yengemle sinemaya gittik. Sonra da yengem bana bir şeyler aldı." Kuzey kucağında oturan Deniz'in yanağından öptü. "Neler aldı yengen sana?" Diye sordu Nil gülümseyerek. "Kıyafet ve oyuncak aldı." Dedi Deniz. Çatalımı, tabağımdaki patates püresine daldırıp ağzıma attım.
Yemek bitince Nil'le beraber masayı topladık. Ekrem baba ve Kuzey verandaya çıkmışlardı. Deniz'de yanlarındaydı. Kahveleri tepsiye koyup verandaya çıktım bende. Ekrem baba kahvesinden bir yudum alıp bana döndü, "Ellerine sağlık kızım." Gülümsedim, "Afiyet olsun." Ekrem baba sigarasına uzandığında Kuzey durdurdu onu. "Baba biliyorsun, Eylül'ün astımı var. Hem Deniz'de var şimdi." Ekrem babanın kaşları hatırlamış gibi havalandı. "Doğru diyorsun." Ardından bana döndü, "Nil nerede?"
"Nil yorgun olduğunu söyledi. Odasına çıktı." Dedim ve kahvemden bir yudum aldım. "Dayı benim uykum geldi. Uyuyabilir miyim?" Kahvemden bir yudum daha aldım. "Uyuyabilirsin tabiki de prenses. Bağır buradan Nil ablana. Gelsin yukarı çıkarsın seni." Dedi Kuzey gülümseyerek. Durdurdum Deniz'i. "Bırakın kızı şimdi... Deniz gel beraber çıkalım. Bende yorgunum ayrıca." Dediğimde Deniz elimi tuttu ve beni ayağa kaldırdı. "Kuzey merhem nerede?" Diye sordum. Kuzey'de ayağa kalktı benim gibi. "İlaçlarını çok ihmal ediyorsun. Sabahta içmedin." Dedi başını iki yana sallayarak. "Unutuyorum..." Mutfağa ilerleyip ilacımı içtim. Kuzey merhemi alıp bizimle yukarı geldi. "Sen burada bekle prenses. Ben yengene krem süreyim, gelecek." Dedikten sonra beni tuvalete soktu Kuzey. Üzerimdeki tişörtü çıkartıp arkamı döndüm. Eli geçmeye yüz tutmuş morlukların üstünde dolaştı. "Çok ağrın var mı?" Dedi Kuzey. "Sırtım işte ağrıyor biraz. Ama dayanabilirim. Arada boynumda ağrıyor." Dedim ve tişörtümü geri giydim. "Boyunluğu takman gerek." Dedi Kuzey. "Deniz varken takamam." Dediğimde alnımı öptü. "Sen varya... Muhteşem bir şeysin." Dediğinde kıkırdadım. "O ne demek ya?"
"Deniz için bir sürü şey yapıyorsun ve ben sana hayran kalıyorum." Dedi dudaklarını dudaklarıma bastırarak. "Deniz çok masum. Bazen kendimi görüyorum ona baktıkça ve kimsesiz olduğum bir kez daha çarpılıyor suratıma. Bana yapılmayanları ona yapıyorum. Hayran olunacak bir kısmı yok." Ellerini yanaklarıma koyup hafifçe eğildi bana doğru. "Şişşt... O nasıl laf? Sen kimsesiz değilsin. Abin var, Berkay var, Nil var... Ve ben varım. Kimse olmasaydı bile ben senin ailen olurdum." Dedi ve burnumu öptü. "Bir daha duymayayım..." Dedi çocuğa kızar gibi. "Ayrıca benim ailem senin de ailen Eylül. Çıkar o düşünceleri aklından." Gözümden yaşlar düşmeye başladı. "Hepsi babamın suçu. Eğer bırakıp gitmeseydi bizi, aile olabilirdik. Ona baba demeye bile utanıyorum." Dedim ve burnumu çektim. "Çok duygusalız bu gün." Dedi ve kendine çekip sarıldı. Sanırım regli günüm yaklaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yine Mi Sen? (TAMAMLANDI!)
RomanceBir adam vardı. Birçok şey yaşamış ama kazandığı tek şey hayata karşı nefreti olan bir adam. Kahve gözlerin sahibi kadınını gördü o zaman. Bütün nefretini unutuverdi bir anda. Herkesin korkarak baktığı adamın içi yumuşadı bir anda. Bir kadın vardı...