Multi: Alec Benjamin-Let Me Down Slowly
"Karizman çizilmesin!"
Gecenin bir yarısıydı. Kuzey yine onunla uyumamı istemişti. Ama en fazla 2 saat uyuyabilmiştim. Kuzey'in yanından kalkıp pencerenin önündeki mermere oturdum. Açık camdan esen rüzgar tenime çarpıyordu. Gecenin sessizliği içinde gökyüzünde parlayan ayı izliyordum. "Eylül?" Diye kısık bir ses duydum. Gülümseyerek bakışlarımı Kuzey'e çevirdim. O ise kaşlarını çatmıştı. "Neden uyumuyorsun?" Dedi ciddi bir ifadeyle. Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Uyku tutmadı." Dedim. "İstersen bizim çocuklar bıraksın seni eve?" Dedi yumuşak bir sesle. "Hayır, istemiyorum. Uykum yok zaten. Uyuduğum kadarı yetti bana. Ama senin uyuman gerek." Dedim başımı sağa doğru eğerek. "Şimdi benimde uykum kaçtı." Dedi alayla. "Kuzey..." Dedim. "Efendim güzelim?" Dedi ilgiyle. "Bana bir şeyler anlatsana." Dedim.
"Ne anlatmamı istersin?" Ben camın kenarında, o hasta yatağında komşuculuk oynuyor gibiydik. O nereden çıktı şimdi Eylül?! "Bilmem... Mesela kendini anlat." Dedim yanağımı elime dayayarak. Yüzünde silik bir gülümseme gördüm. Yüzüne yansıyan ay ışığı gözlerini görmemi sağlıyordu. "Mesela çocukluğun nasıldı?" Dedim merak dolu bir sesle. "Çocukluğum... Çocukluğum çok güzeldi. Annemle babamın ilk çocuğu olmamla beraber iki tarafında ilk torunuydum. Anlayacağın herkes üstüme titriyordu... Fazlaca." Gözlerime hayranlık doldu. O ise sanki çocukluk günlerine dönmüş kadar sevinçli bakıyordu gözlerime. "Ben 10 yaşındayken Nil doğdu. Tabi doğar doğmaz bütün ilgi benden çekilip onun üstüne toplanmıştı. Başlarda her çocuk gibi kıskanıyordum. Ama abi olmayı da çok seviyordum. Bakma Nil'e böyle davrandığıma, o benim için çok değerli. Ama yaşadığımız hayat çok zor. Özellikle onun için. Daha çok toy çünkü..." Durdu biraz. Onu merakla dinliyordum ve bunun farkındaydı.
"Her neyse... Biz 4 kişiydik hep. Babamda inşaatla uğraşıyordu. Ama o mafya değildi..." Tekrardan durdu. Gözlerinden pişmanlık akıp geçti. "Şu an Berkan'la yönettiğimiz şirket bana babamdan kaldı. Ben henüz 20 yaşlarındayken yani daha şirketin başına geçmeden önce, şirket batmak üzereydi. Babam mafyaya bulaştı sonra." Çok metanetli duruyordu. "Mafyadan aldığı borcu ödeyemedi. Onu annemle tehdit ettiler. Annem, babam için çok değerliydi. Onların aşkı her engelden büyüktü. Ama tek bir engel vardı önlerinde,ölüm..." Dedi ve durdu yine. Pencerenin kenarındaki mermerden kalkıp Kuzey'in yanına yattım dikkatlice. Bir kolu her zamanki gibi bedenimi sarmıştı. Saçlarımı öptü. "Babam beni ve Nil'i yurtdışına gönderdi o zaman. İngiltere'ye... Biz İngiltere'deyken annemin ölüm haberi geldi bize." Sesi bile titremeden anlatıyordu her şeyi.
"Biz apar topar Türkiye'ye geldik. Her şey çok ani olmuştu. Annemin ölümüyle yıkılmış babamı bir daha toparlayamadım. Evimiz, şirket her şey Ankara'daydı. Sonra İstanbul'a taşıdım şirketi. Babam ne şirketi yönetecek haldeydi, ne de evi geçindirecek... Nil bu yaşına kadar babamlaydı. Sonra onu da yanıma aldım. Babam hâlâ Ankara'da. Emekli oldu 3 sene önce." Tekrardan durdu. Uyuduğumu düşünüyordu muhtemelen. Çünkü sesimi çıkarmadan, göğsünde yatarak onu dinliyordum. Başımı kaldırıp gözlerimi gözleriyle buluşturdum. Gülümseyip alnıma sert bir öpücük bıraktı. "Uyumak ister misin artık?" Dedi şefkatli bir sesle. "Devamını merak ediyorum, çünkü devamının olduğunu biliyorum." Dedim ve kafamı eski pozisyonuna getirdim. Boğazından gülme sesi geldi. "Babam bana anlattı. Levent Ulu... Annemi öldüren kişi. Babama karşı olan sevgim çoktan bitmişti. Ama içim intikam ateşiyle yanıyordu. Babam benden onu öldürmemi istedi. İçimdeki yangın o kadar büyük ve güçlüydü ki... Kabul ettim..." Gözlerim gözlerine çevrildi. Bakışları tekrar soğuktu, ifadesizdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yine Mi Sen? (TAMAMLANDI!)
RomanceBir adam vardı. Birçok şey yaşamış ama kazandığı tek şey hayata karşı nefreti olan bir adam. Kahve gözlerin sahibi kadınını gördü o zaman. Bütün nefretini unutuverdi bir anda. Herkesin korkarak baktığı adamın içi yumuşadı bir anda. Bir kadın vardı...