"Buradayım bebeğim."
Bir silah patladı. Ama ben ölmedim. Acı dolu bir inleme sesi geldi. Kerem'den... Hızla gözlerimi açtım. Vurulan ben değil Kerem'di. Korku ve şaşkınlıkla ayağa kalktım. Bir el kolumu tuttu. Kafamı yavaşça elin sahibine çevirdim. Bu iki olmuştu. Beni ölümün eşiğinden son anda kurtarıyordu. İzin vermiyordu ölmeme.
"Kuzey!" Dedim şaşkınlıkla. Kerem ise yerde bacağını tutarak acıyla inliyordu. Kolumu hızla kurtardım Kuzey'den. Öfkeyle Kerem'e adımladım. Karnına sağlam bi tekme geçirdim. "Yavşak!" Ayağımla iterek yere boylu boyunca yatmasını sağladım. Üstüne çıkıp suratına yumruklarımı geçirdim. Yüzünde pis bir sırıtış belirdi. "Gece sana yetmiyor, anlaşıldı." Gözümden düşen yaşlarla beraber kaşı patlamıştı biraz. Ayağa kalktım ve birkaç tekme daha geçirirken Kuzey kollarımdan tutup kendine çekti. "Kuzey bırak! Geberteceğim bu pis herifi!" Dedim kollarının arasında çırpınırken. "Sakin ol." Dedi usulca kulağıma. "Kuzey!" Acı bir inleme döküldü dudaklarımın arasından. "Buradayım bebeğim. Şşt... Sakin ol. Her şey geçti miniğim." Çırpınmayı bırakmıştım artık. Sadece hıçkırarak ağlıyordum. Boynuma değen dudaklarla irkildim. "Kuzey..." dedim sadece. Çenesini omzuma dayadı. "Korkma, korkma birtanem. İyisin, iyiyim. Geçti her şey. Hadi bak bana." Bakamazdım. Yüzüne bakmaya yüzüm yoktu. "Bakamam." Dedim usulca akan gözyaşlarımın arasından. "Bak bana. Sen böyle yaptıkça ben kahroluyorum ama."
Gözümün önünden birkaç takım elbiseli adam geçti, Kerem'i alıp götürdüler. Nereye götürdüklerini bilmiyordum. Ama tek istediğim ölmesiydi. Ona o kadar nefret ve kin güdüyordum ki onun ölmesini isteyecek kadar. Çünkü o beni öldürmüştü. Benden hayatımı çalmıştı. Beni benden çalmıştı. Hiçbir şey bırakmamıştı bana, benden geriye. Aynısını o da çeksin istiyordum.
Kuzey, kendine döndürdü bedenimi. Başım eğikti. Yüzüne bakamıyordum. Yüzüm karaydı ona karşı. Bir anda kendine çekip sımsıkı sardı bedenimi. Kokumu içine çekti. Kokusunu içime çektim... Çok özlemiştim bu kokuyu. "Ne yaptı o it sana?" Dedi. Gözyaşlarım gömleğini ıslatmaya başladı. "Bunları konuşmak istemiyorum." Dedim. Eli güven vermek istercesine sırtımı okşadı. "Hadi gidelim. Dinlenmen lazım." Aniden gözlerimi gözlerine çıkarttım. O bitkin, çaresiz yüzünü gördüm. Gözlerinde ise öfke vardı sadece. Mahvetmiştim onu. Gözünün altındaki mor halkalar her şeyi açıklıyordu zaten.
"O eve gitmek istemiyorum Kuzey." Dedim çaresizce. Alnımı öptü. "Şu gözlerinde kendi gözlerimi gördüm ya, artık ne olursa olsun, ne istersen iste." Beraber arabaya ilerledik. Gözlerimden yaşlar süzülmeye devam ediyordu hâlâ. İçimde o yavşağı gebertme duygusu vardı. Kendi ellerimle öldürmek, boğazını sıkıp nefessiz kalmasını istiyordum. Bana yaşattıklarının aynısını ona yaşatmak istiyordum. Gözümden düşen her bir damlanın hesabını sormak istiyordum. Biliyordum, sırf sadece kafama silah dayadığı için Kuzey'in onu öldüreceğini. Ama eğer her şeyi öğrenseydi onu öldürmekten beter ederdi, bunu da biliyorum.
3 Gün Sonra...
3 gündür Kuzey'de kalıyordum. O günden beri konuşmuyordum doğru düzgün. Bütün gün odada oturup öylece duruyordum. Bazen yemek bile yemiyordum. Bazen ise Kuzey gelip kendi elleriyle zorla yediriyordu. Ama içimden gelmiyordu. İçimde hiçbir duygu yoktu. Saf öfke ve kinle doluydum sadece.
Kapı tıklatıldı, sonrada yavaşça açıldı. Gelen Kuzey'den başka kimse değildi. "Güzelim... Sana yemen için bir şeyler getirdim." Usulca yanıma oturdu ve tepsiyi önüme koydu. "İstemiyorum." Dedim. "Eylül ne oldu sana? Bir şeyler yemen gerek. Sende biliyorsun bunu. Hadi ye." Omuz silktim. "Canım istemiyor." Kuzey sinirle alt dudağını yaladı. "Ama yemen gerekiyor Eylül." Tekrardan omuz silktim. Tepsiyi önümden aldı ve ayağa kalktı. "Peki yeme. Ama bana her şeyi anlatacaksın. 3 gündür ağzını bıçak açmıyorsun." Dedi sinirle. "Kafama silah dayadı." Dedim kestirip atarak. "Salak değilim Eylül. Bir şey olmuş ve sen bana anlatmıyorsun. Ama bu anlatmadığın herneyse içini yiyip bitiriyor." Hızla ayağa kalktım. "Gitmek istiyorum." Diyip hızla çıktım odadan. Aynı hızla merdivenleri indim. Üstüme hırkamı bile almadan kendimi dışarı attım. Arkamdan Kuzey'in geldiğini gördüm ve korumalara beni tutmamaları için işaret yaptığını da gördüm. Hızlı adımlarla nereye gittiğimi bilmeden; gözümden süzülen yaşlarla adımlıyordum. Bir el koluma yapıştı ve kendine döndürdü.
"Nereye gidiyorsun Eylül?!" Dedi Kuzey bağırarak. "Bırak beni Kuzey!" Kolumu kurtarmaya çalıştım. Ama dudakları dudaklarıma değdi. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Birkaç saniye öylece kalakaldım. Kendime gelince hızla ittim onu. Bir tokat yapıştırdım yüzüne. Gözümden akan yaşlar daha çok süzüldü. "Bir daha... Bir daha sakın benden izinsiz böyle bir şey yapma Kuzey!" Dedim sinirle ve ondan uzaklaşırken. "Eylül, sen iyi değilsin." Başım döndü. Birkaç kere sendeledim yürürken. Kuzey'in cümleleri kulaklarımda bir uğultuya dönüştü. Gözlerim karardı. Gerisi mi? Gerisi sadece koca bir boşluktu.
Selamm! Nasılsınız? Bölümü nasıl buldunuz?
Eylül'ü öldüreceğimi zannettiniz di mi? Ama yapar mıyım? Yapmam. Valla ölseydi bende çok üzülürdüm.
Kerem için düşüncelerimse... Umarım en kısa zamanında hakkın rahmetine kavuşur.
Bazen kendimi Eylül'ün yerine koyuyorum ve gerçekten o çaresizliği hissediyorum. Sevdiğin bir adam var ve ona karşı yüzün kara. Kimseye anlatamıyor. Abisi inanmaz, Berkay inanmaz, Kuzey... Kuzey inansa bile istememesinden korkuyor. Gerçekten bunları düşündükçe benim bile gözlerim dolarken Eylül'ü düşünemiyorum. Sanırım yazdığım karakterler arasında en çok üzüldüğüm kişi Eylül.
Neyse daha fazla uzatmayalım. Bölümü okuyup oy verene şeker var. Çok seviliyorsunuz canımın içleri♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yine Mi Sen? (TAMAMLANDI!)
RomanceBir adam vardı. Birçok şey yaşamış ama kazandığı tek şey hayata karşı nefreti olan bir adam. Kahve gözlerin sahibi kadınını gördü o zaman. Bütün nefretini unutuverdi bir anda. Herkesin korkarak baktığı adamın içi yumuşadı bir anda. Bir kadın vardı...