"Seni ve seninle ilgili olan hiçbir şeyi boş veremem..."
Gece saat 3 suları... Gözüme bir damla bile uyku girmemişti. Başım O'nun göğsünü arıyordu. Birkaç defa döndüm yatakta. Bir off çekerek kalktım yataktan. Telefonumun flaşını kullanarak karanlık koridorda ilerledim. Aşağı inip mutfağa girdim. Telefonumun flaşını kapatıp ışığı açtım. Dolaptan bir bardak çıkardım. Ardından buzdolabını açtım. İçi su dolu sürahi alırken elimden kaydı ve yeri boyladı. Telaşla geri çekildim. Yere saçılmış cam parçalarını toplarken tanıdık bir ses doldurdu kulaklarımı. "Kim var orada?!" Bana doğrultulan silahla ellerimi teslim olurcasına havaya kaldırdım. Beni görünce bir nefes bırakıp silahı beline koydu. "Ne yapıyorsun bu saatte, burada Eylül?" Dedi bıkkın bir ifadeyle Kuzey.
"Şey... Ben uyuyamadım. Su içmek için kalkmıştım. Ama sürahi kırıldı. Özür dilerim." Dedim ve cam kırıklarını toplamaya devam ettim. Hızlı ama dikkatli adımlarla yanıma ulaştı. Eğilirken yüzü acıyla buruştu. "Kuzey dur, dur, dur! Dikişlerin açılacak sevgilim!" Dedim telaşla. "Eylül bir yerini keseceksin bir tanem. Bırak ben toplarım." Parmakları cam kırıklarına ulaşmıştı bile. Onunla birlikte toplamaya devam ettim. Büyük bir cam parçası avucumun içinde büyük bir kesik oluşturdu. Elimle beraber cam parçası da kana bulanmıştı. "Eylül!" Avcumun içindeki cam parçalarını alıp elimdeki kesiğe baktı. "Sana elini keseceksin, demiştim. Niye dinlemiyorsun beni bebeğim?" Benimle birlikte ayağa kalktı. Bir peçeteyle elimi sardı ve sandalyeye oturtturdu.
"Kuzey yavaş ol. Dikişlerin açılacak, ani hareketler yapma. Ayrıca öyle çok büyük bir şey değil. Durur şimdi kanaması." Dedim panikle. Çok korkuyordum ona bir şey olacak diye.
"Sikeyim dikişlerimi... Bekle Eylül." Dedi ve banyoya ilerledi. Geri geldiğinde ise elinde bir ilk yardım çantası vardı. İlk önce elimi temizledi. Ardından kesiği inceledi. "Çok kötü kesmişsin." Diye mırıldandı. Bunu sanki bana değil de daha çok kendine söylüyor gibiydi. "Acıyor mu?" Dedi bana bakarak. Başımı iki yana sallarken yüzüme buruk bir gülümseme peyda olmuştu. "Daha büyük acılar yaşadım... Bu ne ki? Sadece bir kesik. Daha büyük kesiklerde gördüm, ama hiçbiri iyileştirilebilir değildi." Bakışlarına derin bir şefkat yerleşti. Sağ eli, sol yanağımı buldu. Baş parmağı yanağımı okşadı. Kan bulaşmamış parmaklarımı öptü. Elimi sargı beziyle sardı. "Bırak kalsın bunlar. Yarın bir kadın gelecek zaten. O yapar." Dedi Kuzey. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. "Çok ayıp Kuzey. Hiç olur mu öyle şey? Ben toplarım şimdi." Ayağa kalktığım sırada bileğimden tutup geri oturttu.
"Delirtme beni Eylül, hadi uyuyalım. Ama ilk önce sana su dolduralım." Dedi dişlerinin arasından.
Ayağa kalktı ve bana su doldurup uzattı. Suyu bir kerede bitirmiştim. Bir bardak daha istedim. Onu da bir kerede bitirmiştim. "Hadi artık Eylül'cüğüm, uyuyalım." Başımı sallayarak ayağa kalktım. Yürürken zorlandığını fark ettim. "Gel yardım edeyim." Diyerek elimi beline attım. Sol kolunu omzuma attı. "Ağırlığını bana ver." Dedim merdivenlere ilerlerken. "Ben kaç kiloyum, haberin var mı senin?" Omuz silktim, "Kilonla ilgilenmiyorum. Yürümene yardım ediyorum sadece." Dedim ve merdivenleri çıkmaya başladık. Odasının önüne vardığımızda yavaşça kapıyı araladı. "Bundan sonrasını gidebilirim herhalde Eylül." Dedi Kuzey bıkkın bir ifadeyle. "Yürü Kuzey." Sesim emreder tondaydı. Onu yatağına bırakmadan içim rahat etmeyecekti. O başını yastığa koydu, ben dönüp gidecekken eli bileğimi yakaladı ve bedenimi yatağa çekti. İçimde gereksiz bir korku oluştu. Bunu gecenin bir vakti yapmasının da etkisi vardı tabii, ama aklıma nedense o anlar düşmüştü. "K-Kuzey." Dedim korkak ve titrek çıkan bir sesle. Şefkat dolu bakan gözleri gözlerime değdi. Parmak uçları saç diplerimi okşadı. Dudağı dudağımın kenarına ufak bir öpücük bıraktı. "Bu gece de benimle uyusan? Kokuna ihtiyacım var güzelim." Sesi hiç bilmediğim bir tondaydı. Ama gözleri sana ihtiyacım var diye haykırıyordu. Gözlerinde bir kez daha acı bir yaşanmışlık gördüm. Yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. Yavaşça kıvrıldım yanına. "Canını acıtırsam söyle, uyanmazsam uyandır." Yanağımı köprücük kemiğine yasladım. Keskin nane kokusunu içime çektim. Dudakları saçlarıma değdi. "Elin çok acıyor mu bebeğim?" Diye sordu. "Acıyor, ama dayanamayacağım bir acı değil. Boşversene..." Dedim ve gözlerimi kapattım. "Seni ve seninle ilgili olan hiçbir şeyi boş veremem." Zihnim kendini rüyalara teslim ederken Kuzey'in kokusu çoktan ciğerlerimi talan etmişti.
Bir uçurumun kenarında, silahın namlusunun ucunda... Yüzünde zevk aldığını belli eden gülümsemesi bana o geceleri hatırlatıyordu tekrar tekrar... Uçurumdan aşağısı sadece karanlıktı. Sonsuz bir karanlık. "Yapma Kerem." Dedim acı içinde. "Acı çekmen hoşuma gidiyor." Sesi yine aynı acımasızlığı barındırıyordu. Bir kahkaha attı. Gözümün önüne bir film şeridi gibi geldi o geceler. Gözyaşlarım süzüldü yanaklarımdan. Arkamızda ki ormandan tanıdık bir ses yükseldi, "Eylül!" Kahramanım beni kurtarmaya gelmişti. Defalarca olduğu gibi yine kurtaracaktı beni ölümün pençesinden. "Sana yardım edemez, boşuna umutlanma Eylül. Ya da umutlan... Daha çok acı çekersin böylece." Dedi Kerem. Kolumdan tutup ayağa kaldırdı silahı üzerimden çekmeden. O tanıdık ses daha da yakınlaştı. "Eylül!" Diye bağırdı bir kez daha. Boğazıma bir çift el sarıldı. Nefeslerim daraldı. Ağaçların arasından Kuzey'in yüzünü gördüm. Hızla yanımıza yaklaştı. Beni Kerem'in ellerinden çekip aldı. Ardından Kuzey'in elleri sardı boğazımı. "K-Kuzey..." Dedim boğulmalarımın arasında. Yüzünde bir gülümseme belirdi, samimiyetten çok uzak bir gülümseme... "Seni ben öldüreceğim." Bedenimi uçurumun kenarına yaklaştırdı ve bedenimi sonsuz karanlığa mahkum etti.
Kan ter içinde; nefes nefese sıçrayarak uyandım uykumdan. Güneş ufukta belirmişti. Kuzey'in telaşlı sesini duydum, "Eylül, iyi misin miniğim?" Ellerim boğazıma gitti. Bana yaklaşan Kuzey'den uzaklaştım hızla. "Ya-yaklaşma bana!" Ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı. "Sakin ol güzelim." Gözyaşlarım boşaldı göz pınarlarımdan. "B-beni öldürdün sen! Boğazımı s-sıktın! Kerem'le birlik oldun." Çoktan yataktan kalmış bana yaklaşan Kuzey'den geri geri giderek kaçıyordum. "Sakin ol sevgilim. Kötü bir rüyaydı, bitti... Sana zarar vermedim." Sırtım soğuk duvarla buluştu ondan kaçarken. Ellerimi dur der gibi uzattım. "Yaklaşma!" Dedim ağlamalarım hıçkırıklara dönüşürken. "Astım krizi geçireceksin Eylül. Kötü bir rüyaydı sadece. Korkma bebeğim." Yavaşça yanıma yaklaştı. Gözlerinde şefkat kırıntıları vardı. "Korkma bebeğim... Korkma... Buradayız, yaşıyorsun, Kerem yok, ölüm yok..." İki elini kollarıma koydu. Yavaşça kendine çekti bedenimi. Hıçkırıklarım arttı. "Kuzey..." Acı bir şekilde dökülmüştü dudaklarımdan ismi. Bir eli belimi sararken diğer elini sırtıma dolamıştı. "Şişşt... Geçti bir tanem... Geçti..." Saçlarımı okşadı sırtımdaki eli. "Kerem uçurumda başıma s-silah dayıyordu, sonra boğazımı s-sıkmaya ba-başladı. Sen g-geldin. Beni ö-öldürdün." Dedim nefes nefese. "Tamam, tamam... Şişşt... Ağlama artık, krize gireceksin." Dediği gibi de oldu. Nefeslerim daraldı. Elim boğazıma gitti. Uzun öksürük nöbetine girdim. Kuzey hızla yatağa oturttu beni. "İ-ilacım." Dedim öksürüklerimin arasında. "Nil!" Diye bağırdı koridora. "Hemen Eylül'ün ilacını getir, onun odasında. Mor, astım ilacı." Kuzey'in yarası olduğu için hızlı hareket edemiyordu
Nefeslerim daha çok daralıyor, öksürüklerim artıyordu. "Çabuk getir Nil." Kuzey ağzıma tuttu ilacı. Derin bir nefes çektim. Nefeslerim tekrar düzene girmişti. Kuzey yavaşça bedenimi yatağa yatırdı. Gözyaşlarımı sildi. Alnımı öptü. "Teşekkür ederim Nil." Dedim kısık bir sesle. Gözlerim Nil'i bulduğunda korkmuş görünüyordu. "İyi misin?" Diye sordu o da kısık bir sesle. Hafifçe başımı salladım. Kuzey'in ise bütün dikkati bendeydi. "Hadi uykuna devam et sen canım." Dedi Kuzey, Nil'e. Nil başını sallayıp çıktı odadan. Kuzey ayak ucuma oturdu. "İyi misin miniğim?" Diye sordu eli elimi bulurken. "Çok kötü bir rüya gördüm Kuzey." Sesim çok kısık çıkıyordu. Kuzey'in dudakları tekrar alnımı buldu. "Uyu biraz daha." Gözlerimi kapattım ve kendimi uykuya bıraktım.
*
Perdenin aralarından geçen güneş ışığı gözlerime işkence ediyordu. Gözlerimi biraz aralayıp etrafıma bakındım. Kuzey aynadan yarasına bakarak pansuman yapıyordu. "Kuzey." Dedim çatallaşan sesimle. Kuzey gülümseyerek bana döndü. "Günaydın miniğim." Yine aynaya döndü. Yarasına baktı uzun uzun. Yataktan kalkıp yanına gittim. Elindeki pamuğa uzandım. "Yapabilir miyim?" Pamuğu almama izin verdi. Tişörtü yaranın üstüne düşecekken kaldırdım tişörtünü. Yarasına pansuman yapıp gazlı bez ve bantla sardım. "Çok acıyor mu?" Diye sordum mantıksız bir şekilde. "Senin elin değdi ya acımıyor artık." Yüzümde ufak bir tebessüm belirdi.
Selamm! Nasılsınız? Bölümü nasıl buldunuz?
Hikayeyi çok uzun tutmak istemiyorum. Muhtemelen 40 bölüm, belki birkaç bölüm daha fazla, olacak. Ayrıca akışı nasıl gidiyor? Olaylar peşpeşe gelişiyor...
Bölümü okuyup oy verene şeker var, seviliyorsunuz canımın içleri ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yine Mi Sen? (TAMAMLANDI!)
RomanceBir adam vardı. Birçok şey yaşamış ama kazandığı tek şey hayata karşı nefreti olan bir adam. Kahve gözlerin sahibi kadınını gördü o zaman. Bütün nefretini unutuverdi bir anda. Herkesin korkarak baktığı adamın içi yumuşadı bir anda. Bir kadın vardı...