*Çok güzeldin.*
"Senin burada ne işin var?" Diyerek üstüne yürüdüm Afra'nın. Abim kolumdan tutup geri çekti. "Sana buraya gelmemeni söylememe rağmen hangi yüzle geldin?!" Diye bağırdım. Salondan çıt çıkmıyordu. Buna Afra'da dahildi. "Hangi hakla geldin buraya? Yetmedi mi bize yaptıkların? Çık git Afra! Seni, abimden uzak dur diye uyarmıştım." Kafasını kaldırıp sinirli gözlerle bana baktı ve ayağa fırladı. "Abin iyi birisi değil Eylül. Kötü işlerle uğraşıyor." Dedi. Bir adım atarak ona yaklaştım. "Olabilir. Bu seni neden ilgilendiriyor? Ben onu abim olduğu için seviyorum. Canım olduğu için seviyorum. Kötü şeyler yapması umrumda bile değil. Şimdi git buradan Afra!" Ayaklarını yere vura vura çıkıp gitti kapıdan. "Az önce ne oldu?" Diyen Berkay'a baktım.
"Ne olacak? Afra'yı kovdum." Dedim ve koltuğa oturdum. Ardımdan abim oturdu ve kollarını bana sardı. "Sıpa seni! Gerçekten o kadar seviyor musun beni?" Hızla başımı sallayıp dudaklarımı araladım. "Seviyorum tabiki, soru mu bu? Abimsin sen benim. Sen olmadan yaşayamam ben." Daha da sıkı sardı kolları. Saçlarımda gezindi dudakları. Usulca ayrıldım abimden. "Afra'dan uzak dur abi. Lütfen..." Dedim başımı yana eğerek. Başını salladı ağır ağır.
Abimler akşama kadar çalışmıştı. Ben de bütün gün telefonla oynamıştım. Üst kata çıkıp abimin çalışma odasının kapısını tıklattım. Kapı aralığından başımı uzattım. "Aç mısınız?" Diye mırıldandım usulca. "Sen şimdi uğraşma Eylül. Ben sipariş ederim." Dedi abim. Omuz silktim ve kapıyı kapattım. Bir şeyler hazırlamak yerine sipariş edilmesi işime gelirdi. Tekrardan yattım koltuğa. Telefonumu sehpaya koyup gözlerimi kapadım. Birkaç dakika sonra saçlarımda gezinen parmakları hissettim. "Özür dilerim ufaklık." Kuzey'di bu. Alışkın olmadığım ama bana çok güzel gelen koku, onun kokusuydu. Saçlarımı okşamaya devam etti. Merdivenlerden adım sesi duyulunca parmaklarını çekti saçlarımdan. Niye çektin adam parmaklarını saçlarımdan? Bırak biraz daha dans etselerdi saçlarımda.
Neler diyorum ben ya?
"Uyumuş mu?" Abimin fısıldayan sesi doldu kulaklarıma. "Galiba. Uyandıralım mı?" Abimden ses gelmedi. Omzuma dokunan parmaklarla gözlerimi araladım. "Efendim?" Dedim boğuk sesle. "Yemekler geldi. Hadi." Dedi ve gitti. Arkasından baka kaldım. Yavaşça mutfağa adımladım. Kuzey'in yanına oturdum. Pizzadan bir dilim aldım.
*
Saat 3 sularıydı. Bir türlü uyku tutmamıştı. Yatağımda dönüp duruyordum. Ayrıca abim uyumadığımı anlamasın diye ışığımı kapatmıştım ve korkuyordum. Üzerimdeki yorganı attım. Yavaşça aşağı indim ve mutfağa girdim. Bir çay yapsam fena olmazdı. Çay suyunu kettla'da kaynatırken buzdolabını açıp baktım. Gördüğüm çikolatalı pastayla yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti. Hızla onu alıp tezgaha koydum. Bir çatal alıp ağzıma attım. Ensemde hissettiğim nefesle korkuyla arkama döndüm. Onu görür görmez ağzımdan istemsizce bir cümle döküldü.
"Yine mi sen?"
"Yine mi sen?"
İkimizde aynı anda söylemiştik gülümseyerek. "Yine ben." Dedi yüzünü yüzüme yaklaştırarak. Korkuyla geri çekildim. "K-Kuzey. Ne yapıyorsun?" Kettla'ın sesi ile arkama döndüm. Derin soluklar alıp vermeye başladım. O neydi öyle? Hızla suyu bardağa boşalttım. "Eylül." Dedi kulağıma değen dudaklar. Hızla arkama dönünce dudaklarımız değdi. Şaşkınlıkla irileşti gözlerim. Hızla geri çekildim. "Ö-özür dilerim. Yanlışlıkla oldu. Ben bir anda arkamı dönünce yanlışlıkla değdi. Sen... Sen arkamda şey... Edince..." Soluklarım kesildi heyecandan. Kollarını tezgaha yaslayıp üstüne eğildi. "Kuzey ne yapıyorsun? Saçma saçma hareketler." Diye mırıldandım. Yüzünde gülümseme belirdi belli belirsiz. "İsmimi çok güzel söylüyorsun." Diye fısıldadı dudaklarıma doğru. Koyulaşmış ela gözleri dudaklarımda gezindi. "Korkutuyorsun beni. Ne yapıyorsun?" Biraz geri çekildi ve gözlerini gözlerime çıkardı. Derin bir nefes aldım. "En çok gülünce çıkan gamzeni seviyorum." Dedi kısık bir sesle. "Niye seviyorsun?" Kaşlarım çatılmıştı. Yüzünde çarpık bir sırıtma oluştu. "Hoşuma gidiyor. O çukurda ölmek istiyorum." Ellerimi nereye koyacağımı bilemeyerek göğsüne yerleştirdim. Kalbi çok hızlı atıyordu. Ritimsizdi... Burnunu saçlarıma dayadı. "Bu koku... Kiraz gibi... O kadar güzel ki..." Dedi soluğu tükenirken. "Kiraz" benzetmesi hoşuma gitmişti biraz. Burnu boynuma yaklaştı. Dolgun dudaklarını boynuma sürterken dudaklarımı dişlerimin arasına aldım. Güçlükle ellerimi göğsüne koydum ve ittirdim. "Yapma... Bu çok... Yanlış Kuzey." Yüzümü elleri arasına aldı. Büyük elleri arasında yüzüm küçücük kalmıştı.
"Tamam ufaklık. Bir şey yapmıyorum." Uzunca baktı gözlerime. Ela gözleri kahvelerime değdi. Dudakları aralandı en sonunda. "Hadi pastanı ye. Seni o pastayı yerken görmek istiyorum." Şaşkınlıkla irileşti gözlerim. "Geç oldu. Uyumam gerek." Gidecekken bileğimden yakalayıp kendine çekti beni. Eli belimi kavradı sıkıca. "Lütfen Eylül. Kırma beni." Derin bir nefes alıp bakışlarımı yere indirdim. "Peki." Diyip kollarının arasından çıktım. Pastadan bir dilim kesip tabağa koydum ve ona döndüm. "Sende ister misin?" Hayır anlamında salladı başını. Masaya oturup pastayı yemeye başladım. Arada sırada gözlerim ona kayıyordu. "Beni şöyle izleme lütfen Kuzey. Hiç hoş değil. Sapıktan bir farkın yok." Dudağının kenarı yukarı kıvrıldı. "Hadi miniğim ye artık." Dedi kısık bir sesle. Pastamı çatallamaya devam ettim. En sonunda bitince tabağı mutfak tezgahına koydum. "Oldu mu Kuzey?" Başını salladı. Ardından kolundaki saate baktı. "Hadi artık uyu. Saat çok geç olmuş." Yanından öylece geçip giderken elini önüme tutup belimden kavradı. Geri çekip alnımı öptü. Lazere tutulmuş tavşandan bir farkım yoktu. "İyi geceler ufaklık." Dedi ve elini çekti belimden. "İyi geceler." Diye mırıldanıp hızla yukarıya çıktım.
*
Sabah gözüme işkence eden güneş ışıkları ile araladım gözlerimi. Dün gece düştü birden aklıma. Ne olmuştu öyle? Kuzey bana mı yürümüştü? Yoksa ben mi yanlış anlıyorum? O dün geceki şeyler de neydi öyle?
Yataktan hızla kalkıp banyoda ki işlerimi hallettim. Aşağıya indiğimde abim kahvaltıyı hazırlıyordu. "Sonunda uyanabildiniz prenses hazretleri." Dedi abim imalı bir şekilde. Sonrada ekledi, "Kahvaltıyı ben hazırlarım, bulaşığı ben yıkarım, yemeği çoğu zaman ben yaparım. Sen bu evde ne boka yarıyorsun? Sen misin kadın, ben mi?" Dedi abim şakayla karışık. Ona göz devirdim. "Bunun kadın erkek olmakla ne alakası var? Hem ben de yapıyorum. Sadece ara sıra sana kakalıyor olabilirim." Abim tek kaşını kaldırıp göz ucuyla bana baktı. "Ara sıra?" Yüzümde şirin olduğunu düşündüğüm bir gülümseme belirdi. "Çoğu zaman da olabilir." Abim gülümsedi. O sırada kapı açıldı. İçeriye Kuzey girdi. Gözleri gözlerimi buldu. Aklıma yine dün geceden kesitler düştü. Utançla kızardı yanaklarım, eğildi başım... Ellerime indi bakışlarım.
"Miniğim."
Onun sesini duydum. Yavaşça kaldırdım başımı. Abim yoktu. Bir tek o ve ben vardık, biz vardık... Dün geceki gibi...
Parmakları çenemi bulup gözlerimi gözlerine çevirdi usulca. Ela gözleri koyulaşmıştı. Gözleri her şeyi yakıp geçiyordu, değdiği her yeri kül ediyordu. "İyi misin?" Kadifemsi sesi doldu kulaklarıma. Sesi bile yetiyordu içimi titretmeye. Başımı salladım yavaşça. Gülümsemesi belirdi yüzünde. Ah adam! Gülme şöyle. Sen öyle güldükçe benim kalbim neye uğradığını şaşırıyor.
"Dün gece..." Soluklarım tükendi sanki bir an. Heyecandan kalbim ağzıma geldi hatırladıkça. "Çok güzeldin." Dedi koyulaşmış bakışlarıyla.
Selamm! Nasılsınız miniklerim? Kuzey karakterini nasıl buldunuz? Bence kendisi mükemmel bir karakter oldu. Ama tabi daha hikayenin başı olduğu için bunu tartışmak biraz saçma olabilir. Herneyse, bölümü okuyup oy verene şeker var canlarım. Öpüldünüzz canımın içleri 🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yine Mi Sen? (TAMAMLANDI!)
RomanceBir adam vardı. Birçok şey yaşamış ama kazandığı tek şey hayata karşı nefreti olan bir adam. Kahve gözlerin sahibi kadınını gördü o zaman. Bütün nefretini unutuverdi bir anda. Herkesin korkarak baktığı adamın içi yumuşadı bir anda. Bir kadın vardı...