"Korkuyorum..."
Eylül'denKapının sesi ile filmi durdurup koşarak kapıya ilerledim. Kuzey'i görünce hızla boynuna atladım. Elleri belimi sardı. "Neredeydin? Çok sıkıldım." Dedim. Kokumu içine çektiğini hissettim. "Biraz işlerim vardı. Sen ne yapıyorsun?" Kollarımı geri çektim. "Film izliyordum." Beraber salona geçtik. "Senden yarım saat önce Nil çıktı. Sana haber vermemi istedi." Dedim ve koltuğa oturdum. "Niye, kendisi arayamıyor muymuş?" Dedi ifadesiz bir sesle. "İşlerinin olduğunu söyledim. O da seni arayıp rahatsız etmek istemedi, benden rica etti." Kuzey başını sallarken ayağa kalktım. "Aç mısın?" Dedim. "Yok, değilim." Amerikan mutfağa doğru ilerledim. "Kahve içer misin?" Dedim. Başını aşağı yukarı salladı. Makinaya iki türk kahvesi koydum. "Benimkini sadece yapabilirsin." Dedi Kuzey.
Kendime 1.5 küp şekerli; Kuzey'e sade türk kahvesi yaptım. Tepsiyle beraber salona ilerledim. Allah tuzlu kahveyi de yapmayı nasip etsin Eylül. Konuştu yine içimdeki ses. Ayrıca Kuzey'le biz olamayız. İkimizde paramparçaydık. Parçalarımızı birleştirmemiz uzun bir süre alırdı. Ama dağılmış parçalarım sadece Kuzey'i istiyor; Kuzey'i arıyordu.
Kahvemiz bitince Kuzey'e döndüm. "Beni Berkay'a götürür müsün? Çok özledim onu." Dedim dudağımı büzerek. Uzun süre gözlerime baktı. "Tamam. Hadi götüreyim." Dedi ve ayağa kalktı. Bende onunla beraber ayağa kalktım. Kapıdan çıkarken korumalardan biri Kuzey'i durdurdu. "Abi bizde gelelim mi?" Dedi adını bilmediğim bir koruma. "Siz kalın burada Metin. Hatta Nil'e bir göz kulak olun. Yakın takibe alın. Saat başı da haber verin. Eve giriş çıkış saatlerini kontrol edin. Berkan'a kadar gidip geleceğiz. Peşimizden gelmenize gerek yok." Dedi Kuzey sert ve otoriter bir sesle. "Tamam abi. Bir sorun olursa ararsın." Dedi adını Metin olduğunu öğrendiğim koruma.
*
Uzun zaman sonra geldiğim evimin kapısını tıklattım. Kapıyı tahmin ettiğim gibi Berkay açmıştı. Sıkıca sardı kolları bedenimi. Gözlerimin dolduğunu hissetim. Eli sırtımda dolaştı. Yavaşça ayırdım kendimi. Onunda gözleri dolu doluydu. Kenara çekilip içeri geçmemi sağladı. Islanan kirpiklerimle içeriye adımladım. Arkamdan Kuzey ve Berkay geldi. Berkay yanıma otururken; Kuzey karşıma oturmuştu. "Çay ister misiniz?" Diye sordu Berkay. Hafifçe başımı aşağı yukarı salladım. Berkay yanımdan geçip giderken gözlerim uzun zamandır gelmediğim evimin duvarlarında dolaştı. Duvarlar bas bas bağırıyorlardı acı içinde. Ama kimse duyamıyordu. Bu evin duvarları arasına sıkışmıştı çığlıklarım, acılarım, gözyaşlarım...
Berkay salona elinde 2 çayla girdi. Yanıma oturup usulca yanaştı bana. Elini omuzuma atıp kendine çekti. İkimizde tek kelime etmiyorduk. Göğsüne yasladım başımı. "Bana inanıyor musun?" Diye soruverdim bir anda. "İnanıyorum." Dedi. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. Biz birbirimizi bilirdik. Gözlerimizi tanırdık. Gözlerimiz anlaşırdı çoğu zaman. Gözlerinde yalana dair hiçbir şey görmedim. Bana gerçekten inanıyordu. Yüzümde buruk bir gülümseme belirdi. Acının tatlı tebessümü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yine Mi Sen? (TAMAMLANDI!)
RomanceBir adam vardı. Birçok şey yaşamış ama kazandığı tek şey hayata karşı nefreti olan bir adam. Kahve gözlerin sahibi kadınını gördü o zaman. Bütün nefretini unutuverdi bir anda. Herkesin korkarak baktığı adamın içi yumuşadı bir anda. Bir kadın vardı...