"Kim düşman, kim dost bilmiyorum."
Bora'nın kan grubu AB+ olduğu için kan vermeye gitmişti. Ben ise hâlâ kafayı yiyordum. 2 saattir ameliyattaydı. Ama o 2 saat bana 2 asır gibi gelmişti. Başımı abimin göğsüne yaslamış tek bir iyi haber bekliyordum. Adının Metin olduğunu bildiğin koruma bize yaklaştı. "Berkan abi konuşmamız gerek. Kim olduğunu tespit etmiş bizimkiler." Dedi Metin. Abin yerinde dikleşince göğsünden kalkmak zorunda kalmıştım. Abim, Metin'le beraber koridorun başına gitti. Yerimden kalkarak yerde çökmüş olan Berkay'ın yanına gittim. Gözlerini kaç saattir susan Nil'e çevirmiş öylece bakıyordu.
Kendime sığınacak bir liman arıyordum. Ama hiçbir liman Kuzey değildi. Hiçbir koku ona ait değildi.
Başımı Berkay'ın omzuna yasladığımda sol eli yanağımı okşadı. "Ne zaman biter ameliyat?" Diye sordum sadece Berkay'ın duyabileceği bir sesle. "Bilmiyorum Eylül. Beklemekten başka çaremiz yok." Nil'in öfkeli bakışları bir saniye bile ayrılmamıştı üzerimden. "Polisi falan nasıl halledeceksiniz?" Diye sordum. Mafya oldukları öğrenilirse hepsi hapse girerdi ve az bir ceza da almazlardı tahminimce. "Doktor tanıdık. Bu olayı polise taşımayacak." Dedi Berkay. Sesli bir nefes verdi. "Nil sana niye öyle bakıyor?" Dedi bu sefer. "Aramız bozuk. Kavga ettik. O yüzden sanırım ve şimdi de abisinin benim yüzümden vurulduğunu zannediyor galiba." Berkay kaşlarını çatarak bana baktı. "Ne saçma şey. Sanki Kuzey'i ellerinle sen vurdun?" Dedi sitem dolu bir tonlamayla.
Abim geldi yanımıza. "Vuranlar belli olmuş. Cemal'in adamları. Yerleri tespit edilemiyor ama. Bir yerlerden açıklarını bulmamız lazım. Kuzey iyi olunca sen bir bak dosyalara Berkay." Dedi abim sert bir ses tonuyla. "Seni vuranda onlardı. Hâlâ ne istiyorlar? Ateşkes imzalamıştık. Ne yapıyor bunlar?" Sesinin tınısında öfke vardı Berkay'ın. "Bilmiyorum Berkay, bilmiyorum. Adamlar bizi oyuna getirdi galiba? Hiç ateşkes falan dinlemiyorlar. Her yerden saldırıyorlar. Yapılan otelin dosyalarını nereye koymuştun sen?" Diye sordu abim. "Şirkette ki kasaya, senin odanda olana. Ne oldu ki?" Abim derin bir nefes aldı. Ellerini beline koydu. "Yoklar. Allah kahretsin! Belki başka yere koymuşsundur diye sordum. Ama bu gün gidip bakmış bizimkiler. Orada yokmuş. Polislerin eline geçerse o dosyalar işimiz biter. Her yerden saldırıyor pezevenkler." Konuya tamamen Fransız kalmıştım. Hiçbir şey anlamıyordum. Ne ateşkesi, ne oteli? Ayrıca abimin odasında gizli kasa mı vardı?
"Güvenlik kameralarına baktırdın mı?" Diye sordu Berkay. "Baktırdım. Odaya tanımadığımız birisi girmemiş. Girmişse bile silmiştir kayıtları... Şifreyi bir tek sen, ben, Kuzey biliyor zaten. İçimizde bir köstebek var." Dedi abim dişlerini sıkarak. Sinirle koltuğa bir tekme attı. "O köstebek korumalardan ya da şirketten birisi. Ama kim? Kim ihanet edebilir ki? Ya salak olmalı ya da paranın tatlı gelmesi olmalı?"
Ameliyathaneden doktorun çıkmasıyla ayağa fırladım. Doktor sakin olun der gibi avuç içlerini göstererek gülümsedi. "Kuzey iyi mi?" Diye sordum. Alacağım cevaptan çok korkuyordum. Ama adamın yüzü korkmamamı söylüyordu. "Kuzey Bey iyi. Fakat çok zorlu bir ameliyat oldu. Kurşun pankreasına çok yakındı. Çıkarmak için çok çaba sarf ettik. Bu gece ya da birkaç gece burada kalacak. Müşahede altında tutmamız gerek. Geçmiş olsun." Dedi ve gitti doktor. Derin bir nefes bırakarak kendimi abimin kollarına teslim ettim. Üstümden büyük bir yük kalkmış gibi hafiflemiştim. 2 dakika sonda sedyeyle Kuzey'i çıkardılar. Yüzü sapsarı olmuştu. Gözleri kapalıydı. Koluna serum bağlamışlardı. Gözümüzün önünden hızla götürdüler.
Ardından hızlı adımlarla ilerlerken Nil kolumu tuttu. Ne var, dercesine baktım ona. "Abimden uzak dur Eylül. Ona zarar veriyorsun." Dedi tehditkar bir sesle. Hızla kolumu geri çektim. "Ben kimseye zarar vermiyorum Nil. Abini ben vurmadım. Sen bu işlerin içinde olabilirsin. Ama ben sonradan öğrendim. Kim düşman, kim dost bilmiyorum. Kimin abini vurup kimin vurmayacağını da bilmiyorum. Eğer sorulması gereken bir hesap varsa sorulacak kişi ben değilim." Dedim sert çıkan bir tonlamayla.
Kuzey'in olduğu odaya ilerledim heyecanla. Abimler kapıdaydı. "Sen geç içeri. Uyandıracaklar şimdi. Dedi abim. Heyecanla içeri girdim. Birkaç kişi Kuzey'in başında dikiliyordu. Onu böyle görmek tekrar yakmıştı yüreğimi. Gözyaşlarım süzüldü yanaklarımdan.
Korkarak elimi saçlarına attım. O yumuşak saçlarını okşadım. Doktor serumun içine bir şeyler katıp çıkmıştı. Birkaç dakika sonra yavaşça gözleri araladı. Gözyaşlarımın arasında bir gülümseme peyda oldu yüzüme. Gözlerini açtı ve tavana dikti. Biraz sonra ise kafasına sağına çevirip beni gördü. Gözyaşları akmaya devam ediyordu gözlerimden. "Eylül..." dedi acı ve zorlukla. "Şiişt..." dedim ve saçlarını okşamaya başladım. "Yorma kendini." Dedim çatallaşan sesimle. Ardından boğazımı temizledim. "Su." Dedi oldukça kısık bir sesle. Hemen sürahiden bir bardağa su doldurup yavaşça Kuzey'e içirdim. İçerken yüzü buruşmuştu acıyla. Bardağı yerine bırakıp dizlerimin üstüne çömeldim. Kollarımı hastane yatağına dayadım. Böylece Kuzey'le yüzlerimiz aynı hizadaydı. Sol eli havaya kalktı ve parmak uçları yanağıma değdi. Baş parmağı gözyaşlarımı sildi. "Ağlama." Dedi kendini zorlayarak. "Çok korktum. Mermiler üzerimize yağınca sana bir şey olacak diye çok korktum. Oldu da... Ameliyatta çok uzun sürdü. Kafayı yemem için gayet yeterli bir süreydi..." dedim ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Saçlarımı okşadı eli. "Yapamazdım Kuzey. Zaten içimde büyük bir yara var. Üstüne bir de sen eklenseydin yapamazdım. Dayanacak gücüm kalmazdı..." dedim. Başımı kollarıma gömdüm. Başını kuma gömen devekuşundan farksızsın. "Tamam... Sakin ol..." dedi zorlanarak Kuzey. "Tamam, zorlama kendini. Yeni çıktın ameliyattan. Canın acır." Başımı sola doğru eğdim. Eli yanağımı okşadı. Yüzünde buruk bir gülümseme vardı. "Özür dilerim..." dedi. "Dileme, olanlar senin suçun değil." Derin bir nefes doldurdum ciğerlerime. Hafifçe kalkarak yanağını, dudağının kenarını ve en son dudaklarına ufak bir öpücük bıraktım. "Seni seviyorum Kuzey. Sensiz yapamam. Yüzüm yok sana bakmaya. Ama engel olamıyorum içimdeki hisse. Artık engel olmakta istemiyorum. Ben bu gün anladım ölümün her an yakamıza yapışacağını. Sensiz daha fazla bir saniye bile geçiremem."
Selammm! Nasılsınız? Bölümü nasıl buldunuz? Kuzey tabii ki yaşıyor. Onu öldürerek Eylül'e acı çektiremezdim. Ama Eylül'ün sondaki itirafını bekliyor muydunuz? Açıkcası hikayeyi çok uzatmak istemiyorum. O yüzden böyle olması daha iyi oldu.
Bölümü okuyup oy verene şeker var, seviliyorsunuz canımın içleri❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yine Mi Sen? (TAMAMLANDI!)
RomanceBir adam vardı. Birçok şey yaşamış ama kazandığı tek şey hayata karşı nefreti olan bir adam. Kahve gözlerin sahibi kadınını gördü o zaman. Bütün nefretini unutuverdi bir anda. Herkesin korkarak baktığı adamın içi yumuşadı bir anda. Bir kadın vardı...