Profiline baktım,arabayı kullanırken öyle sert görünüyordu ki....Her zamanki Barıştı işte.Ne eksik,ne fazla.Barışa bir anda telefon geldi,konu neydi bilmiyordum ama Barışın yüzünde durgunluğun oluştuğunu görebiliyordum.Telefondakı bir şey anlatırken elini sigara paketine atdı.Elini bir kaç saniyelerini direksiyondan çekip sigara paketini kucağıma fırlatdı.Paketin içinden bir dal sigara çıkarıp,çakmakla yaktım.Telefonun diger ucundakı adamı sadece dinliyor ve arada "anladım" gibi kısa cemleler kuruyordu.Sigaranın ucunda turuncu ateş belirmekle,ona uzattım.Dudakları arasna alıp derin nefes çekti.Telfonu kapatıp arka koltuğa fırlatdı.Burnunda ve dudaklarından aynı anda dışarı bıraktığı gri duman arabanın içini anında doldur.Çekinerek konuştum
-Bir sorun mu var?
-Bir olmadığı belli
İrelilediğimiz yolda kar ön cama fırlıyordu.Gözlerimi devirip ön cama dikerken dişlerini sıkıp,kuru sesle devam etti
-Önemli bir şey yok
-Bir şey olduğu çok belli.Belki de öenmli bir iştir ama ben söylenmeyecek kadar önemsizimdir
Barışın direksiyonu tutduğu ellinin buğumları beyazlarken bana en sert bakışlarını gönderdi
-Doğru zaten önemsemediğim için parmağında yüzük var.
Parmağım yüzüğümün üzerinde gezdi.Tabii ki,onun beni önemsediğini biliyordum.Ama böyle her şeyi benden saklaması sinirlerimi bozuyordu.
-"Persephone"nin ön camları yıkılmış
Zihnime doluşan zehirli düşünceleri bi yana atıp,bakışlarımı hızlıca Barışa dönderdim.Panikle olduğum yerde doğruldum
-Oraya gitmeyeceğiz değil mi?
-Hayır güvenliğin ne durumda olduğunu bilmiyorum.Öyle yere seni götüremem
-Eve mi gidiyoruz?
Cevap vermeden başını salladı.Direksiyonu öyle sert kavrıyordu ki,bir şeylerin yolunda gitmediğini küçük çocuk bile anlayabilirdi.Gözlerim yola doğru kaydı,onun üzerine gidip germek istemiyordum.
Evin önüne geldiğimiz anda Barış araçtan hızlıca indi.Bilal kulağındakı telefonu hızlıca indirip Barışın önüne geldi.
-Abi şirkette işler yolunda değil.Yengenin şirketinin başına gelenlerde ortada.
Barış sıkkınca içindeki nefesi dışarıya verirken,güven verircesine ellerinden tuttum.Ne olursa olsun hep yanındaydım.
-Ben şimdi hallederim,Şirketde ne bok varsa.Sen büroyla ilgilen haber ver bana
Eve girdiğimizde Barış bana bile bakmadan hızlıca çalışma odasına gitti.Her şeyin bu kadar kötüleşeceğini düşünmemiştim.Barışın beyninde dolanan yılanları çözemiyordum.Bana anlatmadıkca kendisini yılanların boğmasına izin veriyordu.
Üzerimdeki mantoyu çıkarıp askılıktan astım.Kapının önünde deli gibi ne kadar durduğum hakkında bir fikrim yoktu.Mutfakta Selinin şarkı söyleyerek bir şeyler hazırladığının şahiti oluyordum.Mutfağa girdiğimde arkası bana dönük kendince bir şeyler mırıldanıyordu.Tabi ki,sesi güzel değildi.Ama eminim ki,kendince en ünlü şarkıcıydı.Onu börek yaparken yakalamıştım.Bir garip gündü.Ben mutlu,Selin mutlu,Barış mutsuz.Barışın mutsuzluğu demek benim mutsuzluğumdu.Selin tazecik gülümsemeyle arkasını dönüp yanağıma öpücük kondurdu.Zorakı gülümsemeyle bende ona karşılık verdim.
-Günaydın bebeğim.Nasılsın?
-İyiyim.Ne bu mutluluğunun sebebi?
Yüzünde solmayan gülücük daha da mümkünmüş gibi daha da büyüdü.Bakışlarını kaçırıp kahkaha attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Persephone {AyBar} +18
Novela JuvenilSen intikam için birini esir alırken, Sen onun esiri olursan?! Birinin karanlık kalbini aydınlatmak için kendini yeraltı dünyaya haps eder misin? O aşkı için her şeyden vazgeçti.....