Hâlâ anlamamıştım. Altı kişi için iki torba dolusu içecek fazla gelmişti bana. Fakat tekrar komik duruma düşmemek için sesimi çıkarmadım. Lalezar, Ammar'a "Hoşgeldin" derken Nûra poşetlerden birinin içine girmişti neredeyse. Başını kaldırdığında gülümsemesi büyüdü. "Ya sen birtanesin, Ammar!" Ammar ise muzipçe gülerek Nurâ'ya karşılık verdi. Ne olduğuna bakmak için mutfağa ilerledim. Bu sırada Ammar, Lalezar ve Nûra kanepeye yerleşiyorlardı.
Tezgaha yaslanmış Siraç'ı görmezden gelip poşete yaklaştım. O sırada Siraç yavaş bir hareketle bileğimi kavrayıp beni kendine doğru çevirdi. Ne yapacağını kestiremediğim için korktum. Deminki olay aklımda hala tazeliğini koruyordu. "Zifiri?" dedi kaçırdığım gözlerimle kontak kurup. Zifiri, bana taktığı lakaptı. Saçlarımın renginden ötürü. "Ben, üzgünüm. Yani az önce için." Sesi zar zor duyuluyordu.
"Gerçekten özür dilerim. Bir an sen olduğunu unuttum. Sen benim kuzenim gibisin. Sana değişik duygular besler miyim hiç?" dedi benden cevap beklercesine. "Yok. Önemli değil." Tatmin olmamış gibi baktı bana. "Kendimi sapık gibi hissediyorum. Lütfen bir şey söyle!" Güldüm. Yaptığı hareket böyle düşünmesine müsaitti, evet. Ama bana karşı farklı bir şey hissetmediğini duymak, beni biraz olsun rahatlatmıştı. Gerçekten bir şeyler hissetseydi, mahçup bir hale bürünüp özür dilemezdi, değil mi?
"Rahat ol." dedim. "Sorun yok." Siraç derin bir oh çekerek gülümsedi. "İkimiz de unutalım. Değişen bir şey yok." Kafa sallayarak onu onayladım. Vücudumdaki tuhaf karıncalanma gitmişti. Ona karşı eskisi gibi hissediyordum. Yani sadece arkadaş gibi. Yine her zaman yaptığı gibi kolunu omzuma atarak beni salona yönlendirdi. Poşetlere bakamamıştım, fakat Siraç'la aramızdaki garip durumu düzelttiğim için mutluydum.
"Sofrayı kuracağım." Ammar sabırsızca ayağa kalktı. "Sana yardım edeyim dostum." dedi Huzeyfe, büyük bir hevesle. Lalezar'ın aldığı cips, çerez ve küçük pastaları tabaklara koyup salondaki sehpaya taşımaya başladılar. "Of bu gece çok iyi olacak." dedi Nûra ellerini ovuşturup. Doğrusu, atıştırmalıkları görünce benim de ağzım sulanmıştı. Ammar siyah poşetlerden çıkardığı şişeleri de masaya koydu, Huzeyfe de altı büyük bardak getirmişti. O zaman Ammar'daki heyecanın nedenini anlamıştım.
"Gençler. Bu gece tam bir şölen olacak." diyen Huzeyfe, açacakla şişelerin kapaklarını açmaya başlamıştı. "Hepsini birden açmasana, gerizekalı." diye bağırdı Ammar. "Onlara o kadar para verdim ben. Birkaç gün gitsin bari." Huzeyfe'nin dudakları muzipçe gerildi. "Dert etme kardeşim. Hepsi biterse, bir dahaki sefer benden." Nûra ve Lalezar ise sehpayı çevrelemiş, cipslerin tadına bakıyorlardı.
"Gelsene Ecrin. Yukarıda tek kaldın." diyen Huzeyfe'ye baktım. İtiraz etmeden sehpadaki yerimi aldım. "İlk defa mı içeceksin?" Ammar, yan gözle bana bakarken bardağımı dolduruyordu. "Evet." dedim, bu ilki de canım arkadaşlarımla yaşayacak olmam beni heyecanlandırmıştı. "O zaman hızlı içme." Ammar bardağı önüme sürdü. Herkes bardağını dudaklarına götürürken, ben de ilk yudumumu almıştım. Yüzümü buruşturdum. Hayalimdeki gibi değildi. Çok... Ekşiydi.
İfademi fark eden Siraç ilgiyle sordu. "Beğenmedin mi?" Kafamı olumsuz manada salladım. "Zevk verici değil." Huzeyfe kıkırdadıktan sonra bana daha minik bir şişe uzattı. "Ammar sen de. İlk defa içen kıza votka verilir mi?" Bana dönüp gülümsedi. "Bunu dene. Bu şekerli." Hevesle yeni şişeden bir yudum aldım. İşte bu benlikti. Hepimiz sessizken Lalezar'ın kahkahası loş odaya yayıldı. "Bu kadar erken mi kaybettik seni?" diye sordum şaşkınca. "Hayır saçmalama. Henüz aklım yerinde. Sadece komik bir şey hatırladım." "Anlat kızım." dedi Siraç. "Bu ne sessizlik? İçiyor muyuz, yas mı tutuyoruz belli değil."
Lalezar tekrar kıkırdadı. "Sahabeye bak be." dedi sonra. Hiçbirimiz dediğine anlam veremedik. "Ne sahabesi?" Nûra sertçe Lalezar'ı sarstı. "Ay bu gitmiş." Lalezar ağzına giren saçları ittirdi. "Hayır. Aklım gayet yerinde." dedi inatla. "Ammar bin Yasir'i biliyor musun, Ammar?" Sırıttı. "Senin adaşın." Huzeyfe ve Siraç'ın bakışları Ammar'a dönmüştü. "Biliyorum, ne olmuş?" Lalezar dişi bir şeytan edasıyla gülümsedi. Bal rengi saçları turuncu ışığın altında daha da göz alıcıydı. "Annesi ve babası, gözlerinin önünde öldürülen çocuk. Ne için biliyor musun? Müslümanlar diye. Ve Ammar bin Yasir buna rağmen, müslüman olmaktan vazgeçmemiş. Evet, kâfirlere yalandan putperest olduğunu söylemiş, ama sadece canını kurtarmak için. Ortak bir yan görebiliyor musun?"
Huzeyfe gülmemek için kendini zor tutarken Ammar soğukça cevap verdi. "Hayır." Lalezar ciddi gözlerle süzdü onu. Dudaklarından aniden firar eden kahkahanın eşliğinde "Ben de!" dedi boğazını yırtarcasına. "Hayır, hayır! Hiçbir, hiçbir ortak yan bulamıyorum. Ammar bin Yasir, ilk on üç müslümandan biri oluyor, bizim Ammar Demirel, tüm parasını kendi kafasındaki arkadaşları için içkiye yatırıyor." Lalezar'ın gülmekten kıpkırmızı olmuş yüzünü izledim. Nefes almak onun için çok güçleşmişti. "Kötü mü yaptım?!" Ammar adeta gürledi. "Benim paramla alınmış likörü yudumluyorsun. Küstaha bak!" Ammar öfkeyle bunları söyledikten sonra şiddetli bir kahkaha tufanı odayı sardı. Gülen de Ammar'dı. O ve Lalezar, nefessiz kalana kadar gülmeye devam ettiler.
Elini sallayan Huzeyfe, "Ohoo, bunlar erkenden uçup bizi yanlız bıraktılar. Neden hiç zevk almıyorum?" dedi. Siraç göz devirdi. "Ben de. Şu sahabe konularını açmayın benim yanımda." diyerek Lalezar'a baktı. "Psikolojimi bozuyorsun." Lalezar onu takmayarak Huzeyfe'ye döndü. "Ya sen Ebu Huzeyfe? Babasının tüm engellemelerine rağmen 44. Müslüman olmayı başarabilen sahabenin adaşı?" Son derece ciddiydi. Fakat saliseler sonra yine kahkaha atmaya başladı. "Adını taşıyor musun?" Ardı arkası kesilmeyen kıkırtıları yüzünden ne dediği zor anlaşılıyordu.
"Hangimiz taşıyoruz ki? Saçma sapan konuşma. Sanki sen meleksin. Burada bize vaaz vereceğine medreseye gitsene hoca hanım." Huzeyfe sinirle soludu. "Ben ismimi seviyorum. Annemgilin ne düşünceyle koyduğunu bilsem de, umrumda değil. Sahabe adı olduğu için değil, kulağa hoş geldiği için seviyorum."
Nûra onu yatıştırmak ister gibi kolunu okşadı. "Sakin ol. Sarhoşla kavga edilmez." Huzeyfe içkisinden bir yudum alıp keyfi yerine gelmiş gibi sırıttı. "Birazdan biz de öyle olacağız. Ve ben bu kez senin için içmek istiyorum. Her zaman beni destekleyen tarafın için." Bunun üzerine Nûra hafifçe kıkırdadı. Bardaklarını tokuşturup, içkilerini birbirlerine içirdiler.
Lalezar biraz durgunlaşmış, bir bardak daha doldurmuştu kendine. Muhtemelen az önce ne söylediğini hatırlamıyordu. Çaprazımda birbirlerine yudumlar bahşeden ikiliyi izledim. Gözlerim bir süre onlarda takılı kaldı. Sebepsizce çok imrenmiştim. Dalgınca içkimi içmeye devam ettim. "Ne o? Büyülenmiş gibi bakıyorsun. Birlikte yapmak ister misin?" Ammar imayla bana bakıyordu. "Hayır sağol." dedim soğukça.
"Bence... Deli gibi istiyorsun." Göz ucuyla ondaki hevese baktım. "Utanmana gerek yok. Arkadaşlar ne içindir?" deyip bardağını ağzıma dayadı. Daha fazla direnmeden büyük bir yudum aldım. Boğazıma sertçe çarpan damla canımı fena halde yakmıştı. Acıyla dudağımı dişledim. Bunu gören Ammar güldü. "Yavaş, yavaş. Arkandan atlı kovalamıyor Ecrin. Tadını çıkarmayı bilmez misin?"
Dudağımdan çeneme doğru sızan damlaları kolumla sildim. Ceketimde boydan boya bir iz oluşmuştu. Bu gece uzun geçeceğe benziyordu. Ve ben ailemin karşısına çıkınca ne diyeceğim hakkında plan yapmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHRA YANGINLARI
ChickLitEcrin, dindar bir ailenin kızıdır fakat düşünce tarzı ve fikir yapısı anne babasından tamamen farklıdır. Ailesi onaylamasa da oldukça cüretkar bir hayat sürmektedir. Çocukluktan beri arkadaş olduğu Nûra ve Lalezar da onun kafasındadır. Sahabe isimle...