Siraç'tan sonra Ammar aynı şekilde beni tebrik etti. Onun ardından kız arkadaşlarım Nûra ve Lalezar sarıp sarmaladı beni. Huzeyfe en sona kalmıştı. "Tebrik ederim." dedi yarım bir gülüşle. "Sonunda gençler kervanına katılabildin. Kulağa çok havalı geliyor on sekiz, değil mi?" Beni kızdırmak için kurduğu ilk cümleyi duymazdan gelip, ikinci sorusunu cevapladım. "Evet. Kesinlikle çok cool. Teşekkür ederim, bu arada."
Arkadaşım, sarılmak için bana yanaşınca, ona bir adım daha attım. Ne var ki, ayağım halının kenarına takıldı Huzeyfe'nin üstüne bodoslama atlamış gibi oldum. "Yavaş." Kıs kıs gülerken benimle dalga geçtiğine emindim. "Gören de bana hasret olduğunu sanacak. Bu kadar belli etme, bence." Huzeyfe'nin aynı fabrikada özenle imal edilmiş gibi duran cümleleri, her defasında aynı iğrenç tadı bırakıyordu ağzımda. Sanki bayatlamış bir sakızı tekrar tekrar çiğnemek gibi.
"Kes sesini." diye tısladım, kollarımı ondan çekerken. "Eline düşmeye görelim hemen sokuyorsun çuvaldızı." Masaya doğru yürürken ona ters bir bakış attım. "Doğum günümde yapma bari." Huzeyfe kıkırdadı. "Ne kadar şirin. Sanırım şımarık prenses asla büyümeyecek. 30 yaşına gelsen bile, asla olgunlaşmayacağına eminim." Neyi vardı bu çocuğun bugün? Resmen sinir katsayılarımı yükseltmek için geliştirilmiş bir robota benziyordu.
Daha fazla umursarsam deli olan ben olacaktım. Bu yüzden masadaki yerime geçip pastamı yemeye devam ettim. Nûra ise huzursuz görünüyordu. Huzeyfe ile dalaşımın içini sıkmış olması muhtemeldi. Ammar ve Siraç kendi aralarında muhabbete daldıkları için, eminim bu tartışmayı duymamışlardı bile. Bazen onların yerinde olmak istiyordum.
"Nûra, kusura bakma." dedim dayanamayıp. "Huzeyfe'yi bilirsin. Benimle uğraşmaktan vazgeçemiyor bir türlü. Yine de bu gürültü kirliliği için üzgünüm." Nûra dalgınlığından silkelenip bana baktı. Deminden beri başka bir diyardaydı demek ki. "Yok Ecrin. Sorun değil." dedi toparlanmaya çalışarak. "Seninle ilgili değil. Daldım sadece."
"Hediyeleri verecektik ya hani! Görüyorsunuz ya Huzeyfe'nin yaptığı çocukluk yüzünden unuttum." Lalezar ayağa kalktı, şaşkın görünüyordu. Yorum yapmadıkları için, bizi duymadıklarını sanmıştım. Ama aslında hepsi bizim dilleşmemizi dinlemişti. Bu utanç verici gerçek karşısında kendimi ezilmiş hissettim. Bir dahaki sefere Huzeyfe'yi duymazdan gelip onunla laf savaşı yapmayacaktım kesinlikle.
Onunla başa çıkmak, deveye hendek atlatmaktan daha zordu. Bu yüzden onun seviyesine inmemeliydim. Lalezar hediyeleri getirmek için salondan çıktı. Çok geçmeden geri geldi ve herkes kendi hediyesini seçip buldu. Bense git gide heyecanlanmıştım. Kısa süre sonra hepsi kucağımdaydı. Minnettarlıkla arkadaşlarıma teşekkür ettikten sonra sabırsızca açmıştım hepsini.
Lalezar bana çok şirin bir bluz almıştı. Beyaz ketenin üstünde turuncu puantiyeler vardı. Siraç'ınki zarif bir bileklik setiydi, Nûra ise peluş kapaklı bir ajanda almayı tercih etmişti. Ammar'ın hediyesi ise lila renginde mini bir MP3 çalardı. Teknolojinin günden güne ilerlediği bir çağda olmamıza rağmen, bu MP3'ü o kadar beğenmiştim ki, gözlerimi alamıyordum.
Hediyelerin hepsini çok estetik ve nostaljik bulmuş, defalarca teşekkür etmiştim onlara. Arkadaşlarımın hepsi gülümseyerek "Sana az bile." demişlerdi. Bu kadar mükemmel arkadaşları hak edecek ne yapmıştım bilmiyordum ama kesinlikle ne kadar şükretsem azdı, onlar için. Herkes çekildikten sonra Huzeyfe'yi tepemde dikilirken fark ettim. Görmemiş gibi yaparak, hediyelerimi çantama yerleştirmeye devam ettim. Bana prosedür gereği ufacık bir armağanı bile çok görmüştü. Daha da kötüsü bugün beni çok hırpalamıştı.
Şaka ya da değil, ama hareketleri çok iticiydi. "Ecrin." deyince, ona bakmam gerektiğini ima ettiğini anladım. İsteksizce başımı çevirdim. "Hediyemi henüz vermedim. Biraz konuşabilir miyiz?" Arkadaşlarım masayı toplamıştı. Nûra mutfakta bulaşıkları sudan geçiriyordu. Salonda sadece ikimiz vardık. "Olur madem." Huzeyfe koltuktaki boşluğa yerleşti. "Biraz fazla ileri gittim sanırım." dedi hafif imayla.
Cevap vermedim. "Amacım tartışmak değildi, sadece takılıyordum." Arkasına yaslandı. "Ama asıl çocuk gibi davranan bendim. Sabrını sınamaya mı çalışıyordum? Bilmiyorum." Yan gözle ona baktım. İkimiz de hâlâ çocuk gibiydik. On yaşında takılıp kalmıştık işte. "Seninle kavga etmek eğlenceli aslında." dedim, biraz düşünüp. "Ama, son yaptığın hoşuma gitmedi. Amacın takılmak değil de, iğnelemekti sanki."
Huzeyfe doğruldu. "Haklısın. Ama kendimi nasıl affettireceğimi biliyorum." Sırıttı. "Ya da sadece seziyorum." Şaşkınca dediklerine mana vermeye çalıştım. Orta boydaki hediye paketini kucağıma koydu. "Aç hadi." İtiraz etmeden paketi sıyırdım. Elimdeki bir kitaptı. Dikkatli bakınca bunun aylar önce param yetmediği için almaktan vazgeçtiğim gençlik romanı olduğunu anladım. Kapağını okşarken, hâlâ gözlerime inanamıyordum. "Huzeyfe, nasıl bildin? Yani bu kitabı istediğimi?"
"Çok enteresan bir şekilde değil aslında." dedi saçlarını karıştırırken. "Nûra'ya yakınırken senden duymuştum kitabın adını. Kitapçıda görünce hatırladım ve sana en uygun hediyenin bu olacağını düşündüm." Gülümsemem daha da arttı. "Çok güzel düşünmüşsün. Teşekkür ederim." diye mırıldandım.
Huzeyfe yanağıma yumuşak bir öpücük kondurdu. Eli hâlâ yüzümdeyken "Tekrardan kusura bakma. Doğum günün kutlu olsun." dediğini duydum. Yanımdan kalkıp mutfağa doğru yürüdü sonra. Kitap hâlâ kucağımdayken arkasından baktım birkaç saniye. Bu akşam aldığım tüm hediyeler benim için kuşkusuz olağanüstüydü. Huzeyfe'ninki ise en çok şaşırdığım hediyeydi. Bu nedenle de ister istemez diğerlerinin önüne geçmişti.
▪
Akşam anneme dediğim gibi, on bir buçukta eve döndüm. Babam çoktan yatmıştı. Annemse salonda yalnızdı, örgü örüyordu. Az sonra geldiğimi fark etti. "Hoşgeldin." derkenki sesi, çok memnun gelmiyordu kulağa. "Hoşbuldum anne." Hırkamı çıkarıp portmantoya astım. "Pastan masada. Şimdi toksan yarın yersin." Göz devirdim. "Buna gerek yoktu anne. Boşuna masraf etmeyeydin. Nûragille yedim ya zaten doğum günü pastamı." Annemin belli belirsiz "Olsun." dediğini duydum.
"Odama gideceğim. İyi geceler anne."
Örgü örmeye devam ederken, sırtı bana dönüktü artık. "İyi geceler, Ecrin." Ses tonundan hiçbir şey çözemiyordum. Eve bu saatte dönmeme kızgın mıydı? Yoksa doğum günümü onunla kutlamadığım için kırılmış mıydı bana? Odama geldiğimde çantamı boşaltıp, harikulade hediyelerimi masaya dizdim. Sadece iki kişinin veremeyeceği kadar fazlaydılar. Bu yüzden ortalıkta durup annemin gözüne çarpmamaları gerekiyordu.
Zaman geçtikçe, kendim almışım gibi gösterirdim ve annem garipsemezdi. Huzeyfe'nin kitabını ve Nûra'nın ajandasını rafta diğerlerinin arasına sokuşturdum. Lalezar'ın bluzunu gardrobuma, Ammar'ın MP3'ünü çekmeceye koydum. Siraç'ın bileklik setini ise diğer takılarımın arasına karıştırdım. Biraz sosyal medyada takıldıktan sonra, yorganın altına girdim.
İçim mutluluktan kıpır kıpır olsa da, uyumak için gözlerimi yummayı sonunda başarmıştım.
▪
Ertesi gün, yeni yaşımın ilk günüydü. Bugünü arkadaşlarımla ya da ailemle değil de kendimle geçirmeye karar verdim. Ruhumla muhasebe yapacak ve kafamı dinleyecektim. Bir haftayı planladığım gibi yalnız, kendimle baş başa, yürüyüşe çıkarak, müzik dinleyerek, film-dizi gecesi yaparak, tatlı hazırlayarak, günlüğümü karalayarak geçirdim. Ruhsal açıdan çok doyurucu ve estetik bir haftaydı benim için.
Üstelik arkadaşlarımı da bu sayede daha çok özlemiştim. Bir hafta sonra grup evine yaklaştığımda bunu fark etmiştim.
Anahtarı çevirecekken, evin çok sessiz olduğunu düşündüm. Çıt çıkmıyordu ve bu pek nadir olurdu. Acaba bir problem mi vardı derken, bir hıçkırık duydum. Kız arkadaşlarımdan biri ağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHRA YANGINLARI
ChickLitEcrin, dindar bir ailenin kızıdır fakat düşünce tarzı ve fikir yapısı anne babasından tamamen farklıdır. Ailesi onaylamasa da oldukça cüretkar bir hayat sürmektedir. Çocukluktan beri arkadaş olduğu Nûra ve Lalezar da onun kafasındadır. Sahabe isimle...