4. Bölüm: "Sürükleyen Cazibe."

304 32 0
                                    

Sabah bayağı geç uyanmıştım. Mutfaktan gelen kaşık çatal seslerini duyunca annem ve babamın kahvaltı yaptığını anladım. Annem her sabah beni kaldırırdı, ama bu sabah yanıma bile uğramamıştı anlaşılan. Bu beni biraz incitirken, onlara da hak vermeye çalıştım. Sonuçta onların hiç onaylamadığı bir saatte gelmiştim eve. Böyle düşünerek yataktan çıktım ve üstümü değiştirip mutfağa gittim.

Babam beni görünce yalandan irkildi. "Evde miydin sen?" Sesinde kinaye vardı. Sessizce kafamı sallayıp yerime geçtim. "Ne kadar geç kalsam da başka bir yerde gecelemeyeceğimi biliyorsun, baba." diye mırıldandım, duymasını ümit ederek. Külahıma anlat der gibi başını salladı. Beni çok kırıyordu. Farkında olmasa da ona karşı olan sevgim git gide ölüyordu. Anneme baktım, o da benimle göz göze gelmekten sakınıyordu. Ben de kahvaltımı hızlıca yapıp masadan kalktım. Dün akşam hakkında soru sormamaları işime gelmişti, ama yine de onların davranışları yüzünden kendimi suçlu hissediyordum.

Bugün günlerden pazardı. Yarın okula gidecektim, yeni bir hafta başlıyordu. Fakat ben son derece isteksiz ve bitkindim. Okulun son haftalarında olduğumuz için pek ders de yapılmıyordu. Gidip gitmemekte kararsızdım. Gruptan birini arayıp ne yapacaklarını sormaya karar verdim. Çoğunluğu gitmezse ben de gitmezdim okula. Belki birlikte bir şeyler yapardık. Dün gece gibi olmamasını diliyordum.

Çünkü dün neredeyse hiç eğlenememiştim, sarhoş olup sızmak için insanın mutsuz olması gerekirdi bence. Mutluyken gereksizdi bu. Ben onların yanında hep mutluydum. Sarhoş olmak sadece zamanımı boşa harcamama sebep olmuştu. Ayık olsaydık belki bir oyun oynayarak ya da iyi bir film izleyerek daha hoş vakit geçirebilirdik.

Kafamdaki bu düşünceyi atmaya çalıştım. Olan olmuştu, geçmişi değiştiremezdim. Telefon rehberimdeki isimleri kaydırırken kararsızdım. Hepsini tek tek arayıp fikirlerini sormaya üşenmiştim. Birisiyle konuşmam yeterdi. Ben de Ammar'ı seçtim. Bir iki çaldırmadan sonra açmıştı.

"Naber Ec?" dedi benim konuşmama fırsat vermeden. "Ne olsun?" Bıkkınca soludum. "Ailem benimle konuşmuyor."Keyifsizce yatağa uzanmıştım. "Neden?" diye sordu hiçbir şeyden haberi yokmuşçasına. "Dün gece eve geç geldiğim için." "Ha, o mu?" dedi, önemsememişti. "Takma kafana. Yakında düzelir." "Umarım." diye mırıldandım.

Yarın okula gidip gitmeyeceğini sordum sonra. Kıkırdadı. "Hayır. Ama bir planım var." "Umarım dünkü gibi değildir." dedim sıkıntıyla. "İçmek erkeklerin hoşuna gidebilir. Ama kızları fazla zorluyorsunuz." Esefle söylediğim bu cümleye karşılık, "Endişelenme." dedi. "Bu daha zararsız. Ayrıca baban gelmeden önce evde olacaksın." Yüreğime su serpmişti adeta. Fazla kurcalamadım.

Ertesi gün, okul bahanesiyle annemle vedalaştım ve evden çıktım. Şüphelenmemesi için Ammar'ın dediği gibi forma giymiştim. Asıl kıyafetlerim çantamdaydı. Allah'tan annem kuru havadan nem kapıp özel eşyalarımı karıştıracak bir kadın değildi. Aksi takdirde gördükleri hoşuna gitmeyebilirdi. Ammar sahilde buluşacağımızı söylemişti, bu nedenle yazlık, annemin deyişiyle oldukça açık kıyafetler seçmiştim.

Her zamanki gibi tercihim şorttan yanaydı. Üstüne de bir kısa kollu giyecektim. Tişört aşırı inceydi ve sanırım koyu renkteki iç çamaşırlarımın görünmesine sebebiyet verecekti. Ama bundan utanmayacaktım tabii ki. Annem beni kısıtlamadığı sürece istediğimi giyme hakkına sahiptim, değil mi?

Sahile vardığımda Lalezar ve Siraç'ı gördüm. Diğerlerinin yolda olduklarını söylediler. Kumsalda piknik yapacaktık bu kez. Alkol gecesinden daha çok eğleneceğimi hissediyordum. Sahil kenarında boş bir kulübe vardı. Orası genelde denize gelenler tarafından soyunma odası olarak kullanılırdı. Ben de vakit kaybetmeden üstümü değiştirdim. Az sonra Ammar, Huzeyfe ve Nûra da geldi. Nûra elindeki büyük sepeti yere bıraktığında yorulmuş olmalı ki elini beline koydu. "Çok ağırdı." diye hayıflandı.

"Ne biçim erkeksiniz siz?" Gözleri Huzeyfe ve Ammar arasında mekik dokudu. "Utanmadan bana taşıttırdınız." "Boş yapmasana." Ammar kilimleri seriyordu. "Taşıdın getirdin işte, bitirdin yolu. Artık istesek de yardım edemeyiz." Nûra'ya bakıp sırıttı. Nûra sinirle gözlerini devirdi. "Lafazan seni." Huzeyfe ters bir bakış attı ona. "Konuşma konuşma, sevabını kaçırdın!" Bu söz üzerine hepimiz kahkahalara boğulduk. Eh, sonuçta hepimiz 7/24 vaaz dinlenen evlerde yaşıyorduk.

Çok oyalanmadan hamburgerleri yemeye başladık. Hiçbirimiz kahvaltı yapmamıştık, dolayısıyla da yemeğe yumulmuştuk. Yavaş yavaş herkes doymaya başlayınca kolalarımızın sonunu yudumlayıp kumlara uzandık. Tüm grup benden gizledikleri bir şey varmış gibi kendi aralarında bakışıp göz teması kurmaya çalışıyor, sanki mesaj yolluyorlardı birbirlerine. Bu durumdan rahatsız olmuştum. Dışlanıyor gibi hissetmiştim, hoş değildi. Fısıldaşmaya başladıklarında dayanamayıp "Arkadaşlar, sizin bilip benim bilmediğim şey nedir?" diye sordum.

Hepsi aynı anda güldü. Yüksek kahkahalar boş sahilde yankılanmıştı. "Çünkü sana bir sürprizimiz var." dedi Nûra. Doğrulup hasır şapkasını düzeltti. Merakla kaşlarımı kaldırdım. "Sürpriz ha?" Lalezar kollarına yapışmış kumları silkeledi. "Evet. Hem de büyük bir sürpriz."

Siraç gülümser bir edayla yanıma sokuldu. "Ecrin, sen hiç denize girmedin değil mi?" "E-evet. Ailemi biliyorsunuz." dedim mahçup bir edayla. "Dert edip, güzel canını sıkma." Nûra yumuşak bir bakışla beni süzdü. "Hepimizin ailesi öyle." "Bu yüzden bugün gelirken mayo da getirdik." Ağzım şaşkınca aralandı. "Haberim yoktu." "Sana da getirdik." diyen Lalezar muzipçe gülümsedi.
"Saçmalama! Ya bir gören olursa, babamın elinden nasıl kurtulurum?" Huzeyfe güven aşılamak ister gibi güldü. "Baban burada değil." Ammar da bana döndü. "Sadece biz varız. Bugün yaşanan her şey burada kalacak." Yutkundum. Benden oldukça riskli bir şey istiyorlardı. "Ne diyorsun?" dedi Lalezar, gözlerimin içine bakarak. "Bunu senin için planladık. Ne olur kızma, söylersek sürpriz olmazdı." "Kızmadım." dedim donukça.

Aklımdaki binbir düşünce birbiriyle savaşıyordu. Bir yanım bunu yapmak için can atarken, diğer yanım aileme yakalanma korkusunu her şeyin üstünde tutuyordu. Hep merak etmiştim aslında, lakin bunu yapacak uygun ve güvenli bir zaman bulamamıştım. Şimdi ise biricik arkadaşlarım, bu imkanı bana sağlamışlardı.

Sorun şuydu ki, annem ve babamın şehir dışında olduğundan emin olsam bile bunu yapmaya cesaret edemezdim. Kaldı ki, onlar birkaç sokak ötedeki evimizdelerdi. Ama çürük ipin üzerine kurulmuş bu köprüden geçme fırsatı bir daha elime geçmeyebilirdi, ya düşecektim ya da sağ salim karşı tarafa ulaşacaktım. Bu yüzden kararımı verdim. "Tamam yapalım."

Hepsinin yüzünde güller açtı resmen. İçim biraz da olsa rahatlamıştı. Onların bana sevgiyle bakan gözlerini izlemek, bana bahşedilen en güzel histi. Erkeklerin kendi aralarında muhabbete daldığı bir anda Lalezar'a fısıldadım. "Versene onu bana." Yaptığım hareketin saçma olduğunu sonra farkettim. Zaten o diye bahsettiğim bikiniyi giyip herkesin önüne çıkacaktım. Sadece bizim gruptaki erkekler değil, yoldan geçenler de görecekti.

Fısıldayıp, mahrem bir şeyden bahseder gibi bir edaya girmek de niyeydi? Alt tarafı denize girecektim. Annem ve babamın düşünceleri yüzünden ömür boyu bu hissi tadamamak korkunç olurdu. Lalezar gülümseyerek, ilk defa giyeceğim iki parça şeyi bana uzattı. Küçük kulübeye yürürken avucumu bile doldurmayan bikiniye baktım. Lacivertti ve beyaz kurdeleleriyle oldukça hoş bir havaya sahipti. Duraksar gibi olsam da yürümeye devam ettim.

Bugün özgürlük günüydü. Sıcak kumsal, kocaman deniz, sanki bize zincirlerimizi kırmamız için bağırıyordu. Biz de bir an sonrasını bile düşünmeden ona uyacaktık.

SAHRA YANGINLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin