43. Bölüm: "Yaşlı Ve Yorgun."

71 7 0
                                    

Lalezar'ın dediği gibi, birkaç gün sonra grup evinin kapıları bir daha açılmamak üzere kilitlenmişti. Ne Lalezar ne de Ammar daha sonra benimle konuşmamıştı. Ailemden çok değer verdiğim arkadaşlarım tarafından yalnızlığa terk edilmiştim. Psikolojik açıdan kendimi öylesine bitkin ve yaşlı hissediyordum ki.

İştahsız bir kahvaltı yaptıktan sonra yürüyüşe çıkmaya karar verdim. Her hafta sonumu böyle geçiriyordum artık. Sonuçta bundan sonra, ne gideceğim bir grup evi, ne de benimle bir gün irtibata geçmese özlediğim arkadaşlarım vardı.

Girdiğim parkın sokağında ufak bir hareketlilik vardı. Sitenin uzun zamandır satılık olan bloğuna birileri yerleşiyordu. Merak ve biraz da can sıkıntısından oraya doğru yürüdüm. Büyük nakliye aracından bir sürü koli çıkıyor, görevliler eve taşıyorlardı. Nasıl bir bağlantı kurduğumu anlamadım fakat bütün bu taşınma havası bana Huzeyfe'nin gidişini hatırlatmıştı.

Ardından ondan aylarca haber beklememi ve sonunda onun tarafından engellenmemi.

Beni engellemesinden çok attığı son mesaja dünyam yıkılmıştı benim. Hiçbir şey demeden engellese, canımın bu kadar acıyacağını sanmıyordum. Ama o bana 'sıkıldım' demişti. Hani sürekli aynı yemeği yersen ondan bıkarsın, sürekli aynı yere gitmek bir süre sonra seni bunaltabilir. Aynı şarkıyı çok fazla dinlediğinde ritmi bile mideni bulandırır. Aynı film, aynı kitap, aynı kıyafet, bir raddeden sonra işkencedir.

Ama ben. Ben insanım. Eşya değil, gıda değil, mekan değilim. Ayrıca onun sevgilisiydim. Onun için sıradan bir insan da değildim. Her şeyimi ona vermiştim üstelik. Her şeyde ilklerimi ona adamıştım. Ama o sonunda çıkıp diyordu ki, 'sıkıldım'. Bu kadar kolaydı demek, bir erkek için kadınından vazgeçebilmek.

Terk edilmişlik, mal değerinde kullanılmışlık, duygularıyla oynanmışlık, tüm bu ızdıraplı düşünceler ayağıma dolandı. Bir yılan misali sardı bacaklarımı. Yürüyemedim, dengemi kaybettim. Şu an geri dönemeyeceğimi anlayınca sitenin bahçesindeki bir banka attım kendimi. Normale döner dönmez buradan gidecektim.

Yanıma yavaş adımlarla biri yaklaştı. Muhtemelen, nakliye işçilerinden biri olmalıydı. "İyi misiniz?" diye sordu endişeyle. Başımı kaldırmadan, "Evet bazen bana böyle olur. Biraz kansızlık var da ben de." dedim geçiştirerek.

Aklıma gelen ilk yalanı yuvarlamıştım işte. Nasılsa birbirimizi bir daha görmeyecektik. Neden vicdan azabı hissedeyim ki?

"Size biraz su getireyim o zaman."

Cevabımı beklemeden eve doğru yürüdüğünde, başımı kaldırdım. Yüzünü görememiştim ama sağlıklı vücudu ve uzun boyundan yaşlı biri olmadığını anlamıştım.

Eve girip elinde ağzına kadar dolu bir pet şişeyle yanıma geri döndü. "Buyrun, iyi gelir." dediğinde nihayet yüzünü görmüştüm. Hafif kirli sakalları vardı. Saçları koyu kumraldı, hatta siyaha yakındı. Göz göze geldiğimizde bakışlarını indirdi hemen. Utangaç bir karakteri olabileceğini düşünüp, ben de gözlerimi çektim hemen. Onu rahatsız hissettirmek istemiyordum.

Bana uzattığı şişenin kapağını açıp, hızlıca bir kaç yudum gönderdim boğazıma. Buz gibi olması beni kendime getirmişti. Teşekkür edip banktan kalktım. O da arkamdan "Dikkat edin kendinize." dedikten sonra eve doğru yöneldi. Nakliye grubundan değildi. Bu evin yeni sahiplerinden biriydi.

Eve gittiğimde yatağıma uzandım. Bir süre kestirecektim. Annem odaya girip ne olduğunu sorduğunda, yorgun olduğumu söyledim. Bunu benden neredeyse her gün duyan annem, alışmış olmalıydı. Ama her geçen gün daha fazla şaşırdığını fark ediyordum. Sonunda inanmamaya başlayacağını biliyordum. Gün ortasında pijamalarımı giyip yorgan döşek yatıyordum ne de olsa.

Yıpranmış ruh halim yüzünden hep yorgundum. Uyumaktan başka bir şey yapmıyordum, yapamıyordum. Zira çok isteksiz ve yaşama sevincini kaybetmiş bir bireydim artık. Okul sekiz aydır açıktı. Nisan'daydık. Son senemin bitmesine bir buçuk ay gibi kısa bir süre kalmıştı. Ders notlarım düzeltilemez derecede berbattı. Muhtemelen puanım en düşük üniversiteye bile yetmezdi. Ama bunun derdinde değildim nedense, öyle ki şimdi yeni fark etmiştim.

Bu yıl benim yılım olacaktı, ha? Lisenin son yılını mükemmel bir şekilde geçirecektim, herkesin gözünde kusursuz bir varlık olacaktım hani? Şimdi ise zavallı bir hasta gibi görünüyordum. Morarmış göz altlarım, çökmüş bedenim, solgun yüzüm, artık tamamen belli olan kemiklerim yüzünden, eminim herkes bana acıyarak bakıyordu.

Huzeyfe beni bırakıp gitmişti.

Nûra'yı kaybetmiştim.

Siraç'ın bambaşka biri olduğu ortaya çıkmıştı.

Lalezar ve Ammar görebileceğim tek kişilerdi. Ama benden kaçıyorlardı âdeta.

Aklıma bu günkü genç düştü birdenbire. Yaklaşık yarım saat önce gördüğüm adam. Sahi neden aklımdaydı ki? Bir yabancıydı o. Evet bana yardım etmesi takdire şayandı. Ama teşekkür edip minnetimi ifade etmiştim ya zaten. Bir daha görmeyeceğim bir yabancıyı neden düşünüyordum ki hâlâ?

Uyumalıydım bir an önce.

Annem çoktan odamın kapısını kapatıp çıkmış, salonda dikiş makinesini çalıştırmaya başlamıştı.

Babam içeri girmiş anneme selam veriyordu. Benim hakkımda konuşurlarsa duymamak için yorganımı iyice başıma çektim. Gözlerimi sıkıca yumdum.

Dalmam epey uzun sürmüştü ve yorganın altında sımsıkı kapalı gözlerle çok bunalmıştım. Ama sonunda yavaşça rüya görmeye başladığımı hissetmiştim.

SAHRA YANGINLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin