Bilmemem gereken bir sırrın ağırlığı altında eziliyordum. Onlara hiçbir şekilde yardım edemezdim. Ne onları bu bataklıktan çıkarabilirdim, ne de polise ihbarlayabilirdim. Hiçbir şey yapamadan bu acı sırrı kalbime gömmekse her şeyden daha ızdırap vericiydi. Ammar ve Lalezar, hepimiz bir aradayken bile bir şekilde yalnız kalmanın yolunu buluyorlar ve işin can sıkıcı tarafı hiç fark edilmiyorlardı.
Konuştukları şey muhtemelen, uyuşturucuları satın almak ve gizlice içebilmek için zaman ayarlamak hakkındaydı. Buna rağmen kendilerini asla ele vermiyor, sıkıştıklarında çevikçe bir yalan kıvırıyorlardı hemen.
Bu sabah grup evine gitmeden önce yakındaki parka uğramaya karar vermiştim. Parka vardığım gibi buna pişman oldum, çünkü taze bağımlı ikili oradaydı. Geri dönecektim ki, Lalezar'ın sesi dikkatimi cezbetti ve nedense devamını merak ettim. "Ammar, bir şey söylemeliyim." Elini cips paketinden çıkaran arkadaşımı sanki tedirgin eden bir şeyler vardı. Yakınlarındaki çalı yığınının arkasına yerleşirken, yaptığımın çok riskli olduğunu hatırlattım kendime.
Lalezar eline aldığı cips tanesini ağzına yerleştirdi. Etraf yoğun derecede baharat kokuyordu. "Ecrin biliyor, sanırım." Olduğum yerde taş kesildim. "Neden böyle düşündün?" Ammar yavaş bir tonla sordu. "Çünkü... Son günlerde fazla durgun. Sanki taşıdığı ağır bir yük var gibi... Ben arkadaşımı tanıyorum, o bir derdi olduğunda eğer biraz ısrarla sorarsan mutlaka dayanamayıp anlatır. Ama şimdi durum farklı sanki. Kimseye anlatamayacağı bir dert taşıyor. Bizi ispitlemek istemiyor fakat suç ortağı da olmak istemiyor. İki arada bir derede hissediyor olmalı... İster istemez bu yüzüne yansıyor."
Ürpertiyle saklandığım yeri terk edip, geri dönmeye çalıştım. Onları gizlice dinlediğimi fark etmeleri, düşünebileceğim en kötü senaryoydu. Ötesini hayal etmeye korkuyordum. Bu yüzden grup evine vardığımda, sanki uzun süredir ordaymışım gibi bir izlenim vermek için koltuğa uzanıp telefonumu kurcalamaya başladım. Rahat görünmeye çalışsam da, aslında çok gergindim ve bunu yansıtırsam biterdim. Olan olmuştu zaten.
Anahtar tıkırtısı ahşap odaya yayılırken, kapıdakilerin ikisi olduğuna emindim. Lalezar içeri girdiğinde aldıkları abur cuburlardan arta kalanları mutfağa yerleştirdi. Ammar karşımda kalan boş koltuğa oturdu. Gözlerini üzerimde hissediyordum, emin olmak için bakmaya da çok korkuyordum. Lalezar mutfaktan çıkıp yanıma oturdu. "Ecrin, biraz konuşabilir miyiz?" Kalbimin gümbürtüsü artarken, telefon ekranındaki parmaklarım terden kayganlaşmıştı. "E-elbette." Yattığım yerde doğrulup, oturuşumu ayarladım.
"Ne hakkında?" Lalezar silikçe gülümserken, Ammar devreye girdi. "Bu soruyu cevaplama gereği duymuyorum. Ne de olsa, üçümüz de neyden bahsedildiğini biliyoruz, değil mi Ecrin?" Lacivertin en koyu tonundaki gözleri malum subliminal mesajı vurgulamak için benimkilere çivilenmişti. Yaydığı hava kar fırtınasından farksızdı. "Çocuklar, neden bahsettiğinizi bilmiyorum." Yelkenleri suya indirmeden önce biraz daha vakit kazanmaya çalışıyordum. Umutsuz bir çırpınış işte. "Biraz daha açık konuşun lütfen."
Ammar aniden ayağa kalktı. "Yeterince açık değil miyim sence de?!" Dizlerimdeki parmaklarım zayıf bir hisle titrerken, Lalezar da ayağa kalkıp Ammar'ın karşısına dikildi. "Ammar! Bunu daha önce konuşmadık mı? Sakin kalacaktın hani? Ecrin'in şans eseri bizi duyup meraktan kulak misafiri olması onun suçu değil. Yaptığımız yasadışı, seni sinirlendiren de bu değil mi zaten? Neden hıncını Ecrin'den çıkarıyorsun?"
Ammar biraz yatışır gibi olmuştu. Tekrar yerine otururken, mırıldandı. "Kusura bakma, Ecrin." Ona 'Önemli değil.' diyemedim. Hiçbir şey diyemedim. Dilim ağırlaşıp, konuşmama mani oldu. "Ecrin, bildiğini biliyoruz." Lalezar, ellerini benimkilerin üzerine koydu. "Ve bunun için seni kesinlikle suçlamıyoruz. Nereden bilebilirdin, değil mi?" Yavaşça içini çekti. "Ve eğer diğerlerine yetiştirecek olsaydın, bunu hiç beklemeden yapardın. Zor bir durumda olduğunu biliyorum. Ama hatrım için... Bilmiyormuş gibi davranmaya devam et... Lütfen..." Göz pınarları yaş sebebiyle parıldarken, nihayet konuşabildim. "Yaptığınız şey çok korkunç. Yasal olmamasından bahsetmiyorum bile. Her şeyden önce, bağrınıza bastığınız şey zehir. Ayrıca..."
Ammar'a diktim gözlerimi. "Ayrıca... O şeyin tek amacı, size kendinizi kaybettirmek. Bu yüzden arkadaşıma asıldın, değil mi Ammar? Normal bir zamanda olsaydı, Lalezar'a gerçekten ilgi duyuyor olsan bile bunu dayatmayla değil, romantik bir şekilde yapardın değil mi?" Lalezar'ın yanaklarına kırmızı bir ton yayılırken, kısıkça "Ecrin... Sandığın gibi değil..." diyebildi sadece.
Ammar bakışlarını benden çekmedi. Dudakları istihza ile kıvrılırken, "Yaptığım doğru olmasa bile, bu Lalezar ve benim aramda, Ecrin. Arkadaşının hayatına koruyucu bir anne gibi müdahale etmen, göze pek de estetik gelmiyor." dedi.
Sustum. Daha önce Ammar'la hiç tartışmamıştım. Bir anda bana mızrak misali yöneltilen sözleri görünce tedirgin oldum. Ben böyle olmasını istemiyordum. Arkadaşlarımla güzel anıları paylaşmak istiyordum sadece. Kavgalar, küslükler, incinmeler... Bunların olduğunu hayal bile etmek istemiyordum. Ama şu an karşımda duran Ammar, sanki bunca yıllık arkadaşım değil de, bambaşka biriydi.
"Tamam arkadaşlar. Birbirimizin üstüne yok yere gitmeyelim." dedi Lalezar sonunda. Ortalığı yumuşatmak istiyor gibiydi. Ama zaten olan olmuştu. Başından beri rahatsız edici bir durumu konuşmak için toplanmıştık. Bana her yön uçurumdu. "Ecrin..." Lalezar elimi daha çok sıkarken hafifçe tebessüm etti. "Benim için endişelenme. Ammar bana zarar vermez. Kendini kaybedip bunu yapmaya teşebbüs ederse de ona gününü gösteririm." Boşta olan elini yumruk yaparken göz kırptı. "Sakın endişelenme."
Ah be Lalezar. Tek sorun bu değildi ki. Uyuşturucu içtiklerini ne kadar saklayabilirlerdi? Ne kadar? En fazla, bir iki gün daha. Sonra her şey gün gibi ortaya çıkardı. Uyuşturucu bağımlısı birinin bu işle hiç alakası olmayan bir insan gibi davranması imkansızdı. İçemedikleri zamanda krize gireceklerdi, bu yalnız olmadıkları bir zamanda da olabilirdi. Şansları hep yaver gidemezdi ya.
"Ecrin." Ammar'ın buz gibi sesi beni düşüncelerimden çekip aldı. "Konuşulacak çok bir şey yok aslında. Sırrımızın seninle güvende olduğundan emin olmak istiyoruz. Hepsi bu." Stresle başımı kaldırıp ona baktım. "Ben kimseye sizi ispiyonlayacak değilim. Ama..." Rahatsızca nefes aldım. "Ama, er ya da geç benden başka anlayanlar da olacaktır. Onların ağzını da mı mühürleyeceksiniz? Yaptığınızın çok riskli olduğunu son bir kez daha söylüyorum. Gerisi size kalmış." Koltuktan kalkıp, kapıyı açtım ve onlara başka bir şey demeden evden çıktım.
Rahatsız olması gereken, paniklemesi gereken onlardı. Ama gayet arsız bir şekilde, sırlarını saklamam için beni gizliden gizliye sıkıştırıyorlardı. Ağzımın fermarını çektiğimi görmek istemişlerdi. Sadece bununla tatmin olacaklardı, ne yazık. Ama öte yandan, eskiye nazaran daha rahatlamış hissediyordum. En azından bildiğimi biliyorlardı ve bunu onlardan saklamama artık gerek yoktu.
Kendi evime yaklaştığımı patika yolundaki taşlara bastığımı hissedince fark ettim. Bugünü pijamalarımla odamda müzik dinleyerek, kafa dağıtmama yardımcı olacak dizileri izleyerek geçirecektim. Ve emindim ki, grup evinde Lalezar ve Ammar'ın kirli sırrını saklamaktan daha iyi olacaktı bu.
Anahtarı çevirip içeri girdiğimde, annem oturma odasında dikiş dikiyordu. Beni fark edince gülümsedi. "Ecrin, tam zamanında geldin." Üzerinde çalıştığı şeyi kaldırıp eline aldı. "Son rütuşları yapıyordum. İşte hazır." Annemin giydiği elbiselere benziyen kumaş parçasına baktım. "Senin için diktim bunu. Bi' denesene." dedi annem saf bir heyecanla.
"Anne." Umutsuzca annemin diktiği şeye baktım. "Bunu nerede giyeceğim ki ben? Senin zorunla gittiğin bir mevlütte mi?" Annem duraksadı ama gülümsemesi solmamıştı. "Yo. Ne zaman istersen o zaman. Rahat hissedesin diye bol yaptım." Göz devirdim. "Anne böyle bir şeyi giymeme imkan yok, daralırım ben. Baksana yarasa kanatları gibi her yeri. Üzgünüm anne, olmaz." Annem elbiseyi yavaşça bırakırken ilk seferki heyecanından eser kalmamıştı. "Yani hiç mi giymeyeceksin?"
Odama doğru yürürken son kez ona baktım. "Maalesef ki evet. Benim dolabımda boş yere küfleneceğine gerçekten kullanacak birine hediye et bence."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHRA YANGINLARI
أدب نسائيEcrin, dindar bir ailenin kızıdır fakat düşünce tarzı ve fikir yapısı anne babasından tamamen farklıdır. Ailesi onaylamasa da oldukça cüretkar bir hayat sürmektedir. Çocukluktan beri arkadaş olduğu Nûra ve Lalezar da onun kafasındadır. Sahabe isimle...