3. Bölüm: "Riskli Yolculuk."

355 32 3
                                    

Gözlerim kapanmaya başlarken, son gücümle yanımdakilerin haline baktım. Hepsi yavaş yavaş gidiyordu. Dimdik duran sadece Ammar'dı. Nasıl bu kadar dayanabildiğine hayret ettim. Hepimizden fazla içmişti ve yine de en sağlamımız oydu. Bünyesi alkolü benimsemişti demek ki. "Hey, Ec. Sallanıyorsun." Adımı saçma sapan kısaltmasından nefret etsem de ona laf yetiştirecek takatim yoktu. "Amacın buydu, değil mi?" dedim zayıfça. Kelimeleri bir araya getirmekte zorlanıyordum. "Bizi bu hale düşürüp çıtkırıldımlığımıza gülmek." Ammar keyifle kıkırdadı.

Şu anda eminim çok rezil görünüyordum. Onun gözlerindeki yansımama bakmaya korkacak kadar. "Sakin ol Ec. Belki de diğerleri gibi sızma zamanın gelmiştir." İnatla gözlerimi açmaya çalıştım. "Hayır. Sızmayacağım." Sırıttı. "Göreceğiz." Oturuşumu düzeltip boşalmış şişeleri izledim.

Ammar nereye baktığımı görünce kaşlarını çattı. "Pislik Huzeyfe." diye tısladı. "Bana inat yarıladı tüm şişeleri. Şimdi de sabaha kadar uyanamaz." Göz ucuyla Huzeyfe'yi süzdü. Masanın altına doğru yatmıştı. Nûra da orada, başı Huzeyfe'nin belindeydi. Ammar beni dürtükledi. "Bu ikisi bugünlerde tuhaf davranmıyor mu?" Dudaklarımı güçlükle aralayıp "Nasıl?" diye mırıldandım.

Uyumamalıydım!

"Ne bileyim işte kızım. Böyle dip dibe." diyen Ammar, konu hakkındaki fikrimi merak ediyor gibiydi. Başım istemsizce onun omzuna düştü, kaldıramadım. "Onlar arkadaş." dedim cılız bir sesle. Göz kapaklarım saniyeliğine inse bile anlık rüyalar görebilecek kadar sarhoştum. "Arkadaş gibi davranmıyorlar." dedi Ammar. Sesi çok uzaklardan geliyordu. Gözlerimi açıp ona baktım. Şimdi biraz daha ayılmış hissediyordum.

"Biz de dip dibeyiz." Anlamamış gibi bana döndü. "Aklına arkadaşlıktan başka bir şey geliyor mu?" diyerek cümlemi noktaladım. Ofladı. "Her hareketi arkadaşlık olarak nitelendiriyorsun ama öyle değil işte. Hayatta karşı cinse duyulan hisler de var. Bunlar çoğu zaman arkadaşlıktan daha baskındır." Duraksadım. "Beni yanlış anladın Ammar. Elbette aşk denen bir şey de var ama bu bizim grup için geçerli değil. Tabii ki aşık olabiliriz ama meclis dışı birilerine." dedim.

Ammar saçlarını karıştırdı. "Buna sen karar veremezsin." Sesi oldukça ciddiydi. "Şimdiye kadar önce arkadaş olup sonra çıkan bir sürü çift gördüm. Bu gayet normal. Hisler değişebilir." Duyduklarım hoşuma gitmemişti, işin içine aşk girerse arkadaş grubumuz dağılırdı.

Ama şimdi bunu düşünemezdim, ağır bir uyku beni ele geçiriyordu. Daha fazla direnemeyeceğimi anlayıp başımı Ammar'ın omzuna bıraktım. "Tamam. Sen kazandın. Sakın bunu başıma kakma." diye mırıldandım. Güldü. "Üstüme kusma yeter ki." Dalmama saniyeler kalmışken gülümsedim.

Ağzımdaki acımsı tat içki yüzünden uyuduğumu bana hatırlatmıştı. Gözlerim etrafta gezince yerlerde sere serpe yatan arkadaşlarımı fark ettim. Duvardaki saat on ikiydi! Ani bir panik tüm kalbimi avuçladı. "Babama ne diyeceğim?" diye fısıldarken sesimdeki korkuyu hissediyordum. Tek ümidim Siraç'tı fakat şimdi ondan da medet umamazdım. Masaya başını koymuş, derin bir uykudaydı. Sarhoşluğun eseri olarak yanakları kızarmıştı, saçları terden ıpıslaktı.

Hayır. Kesinlikle bana yardım edemezdi. Bu sıkıntının altından kendi başıma kalkmalıydım. İşe omuzlarımdan kayıp yere düşmesine ramak kalmış ceketimi düzelterek başladım. Kolunda içki lekesi vardı. Annem görmeden yıkamayı becerirsem sorun olmayacaktı. Asıl kafa yormam gereken şey, gece vakti buradan evime kadar nasıl gideceğim ve annemgile ne tür bir mazeret sunabileceğimdi. Çaresizce mutfağa doğru yürüdüm.

Bisikletim kapıda zincirliydi fakat gece tek başıma dışarı çıkmaya o kadar uzun mesafe için cesaret edemiyordum. Ayrıca üstümdeki seksi büstiyer ve bacaklarımın çeyreğini zor kapatan şortla kendimi güvende hissetmiyordum. Stresli bir arayışla ihtimal dehlizlerinde yüzerken arkamdaki tıkırtı beni düşüncelerimden sıyırmıştı. "Telaşlı görünüyorsun, velet. Her şey yolunda mı?" Duyduğum sesle cin çarpmış gibi sıçradım. Huzeyfe çaprazımda, banyo tarafındaydı.

"Yüreğimi ağzıma getirdin!" dedim korkuyla. "Ne zaman kalktın ki sen?" Islak ellerini kotuna sildi. "Senden biraz önce." Ammar onun sabaha kadar uyanamayacağını söylemişti, ikimiz de öyle düşünmüştük. Ama şimdi Huzeyfe karşımda gayet aklı başında bir vaziyetteydi. "Huzeyfe ya, ne yapacağım ben?" dedim umutsuzca. Kendi problemimi hatırlamıştım.

"Eve gitmeyi mi kastediyorsun?" Ürkek bir edayla başımı salladım. Ciddi yüzü bir anda gülümsemesiyle aydınlandı ve kapıya doğru yürüdü. Ne yaptığına mana veremeyerek onu takip ettim. "İkimizi taşır mı bu?" dedi, parmağı bisikletimi gösterirken. Üstümden ağır bir yük kalkmış gibi rahatladım. Ağzım kulaklarıma vardı, neredeyse. Bana eşlik mi edecekti? "Muhtemelen." Cevabımı duyunca zincire yöneldi. "Bin o zaman." Kıkırdadım. "Neden şoför sen olmuyorsun?" İtiraz etmeden dediğimi yaptı.

İkimizin sığması biraz zor olsa da, arkasına yerleştim ve kollarımı beline sararak ona tutundum. Bunu yaparken Huzeyfe'nin bedenindeki gerilmeyi hissetmiştim. Anlam veremesem de üzerinde durmak istemedim. Yol boyunca hiç konuşmamak beni sıkmıştı. Huzeyfe'nin ağzını bıçak açmıyordu ki! Birkaç kez denediğim muhabbet başlatma girişimi boşa gitmişti. Ben de zorlamak istemedim ve sustum. Evime yaklaştığımda Huzeyfe bisikletten indi.

"Bundan sonrası sana ait. Annengil pencereden bizi görürse beraber olmamızı hoş karşılamayacaklardır." Gülümseyerek ona teşekkür ettim. Her ne kadar sıkıcı bir yolculuk olsa da, bana eşlik ettiği için mutluydum. Bisikleti apartman girişine sürdüm, gözüm pencerelerdeydi. Kimsenin olmadığına kanaat getirince rahatladım ve fazla ses çıkarmamaya çalışarak anahtarı çevirdim. Merdiven altına girip oraya sakladığım pantolonu hızlıca giydim. Annem ve babamı üzmek istemiyordum, farklı olsak da.

İçeri girdiğimde etraf sessizdi. Hiçbir odadan ışık sızmıyordu. Uyuduklarını anladım. Bu durum beni sorgudan kurtardığı için mutlu etse de, birazcık da vicdan azabı hissettirmişti. Benden ümidi kesip yatmışlardı demek. Benimle uğraşmaktan yorulmuşlardı. Bu kadar zorlayıcı mıydım? Benimle aynı hayat tarzını paylaşanlar için hayır, fakat onlar için epeyi ipe sapa gelmez bir kızdım.

Yavaş hareketlerle banyoya gidip ceketimi soyundum. Kolundaki lekeyi çıkarmak için ovuşturuyordum. İşimi bitirince kuruması için göze çarpmayacak bir yere serdim. Odama gidip kapıyı kapattım. Pijamalarımı giyerken Ammar'ın söylediklerini hatırlamaya çalışıyordum.

Grubumuzla ilgili bir şeyler demişti ve bunlar benim hoşuma gitmemişti. Arkadaşlar da birbirine aşık olabilir, gibi. Sonra Siraç'ın tuhaf hareketleri belirdi gözümün önünde. Yüzümün her bir milimini kurcalayan parmaklarını anımsayınca kötü hissettim. Özür dilemesine rağmen neden böyle hissediyordum?

O benim biricik arkadaşımdı, konu da kapanmıştı. O zaman kafamı meşgul etmesinin sebebi neydi? Ammar'ın söyledikleri o anı unutmama engel oluyordu. Siraç bana karşı farklı bir şey hissetmediğini söylese de, o an öyle düşünmediği barizdi. Benim onun kankası Ecrin olduğumu unutacak kadar kendinden geçmişti. Ya da hoşlandığı biri vardı ve beni o olarak hayal etmişti. Her iki ihtimal de midemi bulandırıyordu, bunun sorumlusu Ammar'dı.

"Diğerleri ne yaptı acaba?" diye düşünmeden edemiyordum. Hala grup evimizdeler miydi? Telefonumu elime alıp Nûra'nın numarasını tuşladım. Çok geçmeden cevap vermesi beni şaşırtmıştı. "Hala orada mısınız?" dedim. Nûra uykulu bir sesle konuştu. "Evet tatlım, ama şimdi onları uyandırıp çıkmaya hazırlanıyorum. Sen ne zaman vardın eve?" Annem ve babamı uyandırmamak için sesimi kıstım. "Biraz önce. Huzeyfe eşlik etti bana, üstüm çok açık olduğu için tek başıma çıkmaya çekindim." "İyi yapmışsın." diye mırıldandı.

"Huzeyfe de senden sonra evine gitmiş. Buraya gelmedi." Arkaplandaki seslerden hepsinin yavaş yavaş uyandığını anlamıştım. Nûra ile daha fazla konuşup onları oyalamak istemedim ve vedalaşıp telefonu kapattık. Yatağıma uzanıp yorganın altına girdim. Uzun süre sızdığım için şimdi hiç uykum yoktu fakat oturacak hevesim de yoktu. Bu yüzden çareyi kendimi uyumaya zorlamakta buldum.

SAHRA YANGINLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin