6. Bölüm: "Haklı Bu Nefs."

260 31 7
                                    

İşte bu yüzden onlar benim için çok önemliydi. Onlar benim çocukluğumdu, geçmişimdi, tüm masum anılarımdı. Benim dalgınlığımı sonunda fark ettiklerinde sorgular gözlerle baktılar. "Neden hiç konuşmuyorsun Ecrin?" Bakışlarım bunu soran Lalezar'ın yüzünde gezindi, sonra sırayla hepsinin. Başımı eğdim. Yanaklarımdan süzülen birkaç yaş damlası denize karıştı. Hıçkırdım. "Ecrin!" Nûra telaşla yanıma yüzdü. "Ne oldu? Yoksa bunu yaptığın için pişman mısın?" Islak gözlerle ona döndüm. "Ben çok mutluyum!"

Elimin tersiyle gözümü ovuşturdum. "Size sahip olduğum için çok mutluyum." "Şapşik! Bunun için mi ağlıyorsun?" dedi Nûra kıkırdayarak. Hepsi rahatlamış bir ifadeyle gülümsediler. "Sizler, bana verilmiş en güzel hediyesiniz..." diye mırıldandım. Lalezar şefkatli bir bakış sundu bana. "Hadi! Hepiniz gelin, grup sarılması!" deyip diğerlerini çağırdı, yani erkek arkadaşlarımızı. İtiraz etmeden yanımıza yanaştılar ve bir sevgi çemberi oluşturduk.

Hangimizin kolu kime dolanmıştı bilmiyorum ama, ben onlarla beraberken bu belirsizlikten bile memnundum. Ayrıldığımızda biraz daha suda kaldık. Bulunduğum yere yakın küçük bir kaya vardı. Oraya tırmanıp geriye yaslandım. Arkadaşlarım tam karşımda kalmıştı. Çarprazımda bir hareketlenme farkedince istemsizce oraya döndüm. Huzeyfe benimkinden alçak bir kayanın üzerindeydi. Rahat durmayan gözlerini bedenimin her yanında hissettim. Bunun derdi neydi? Denize girmeden önceki sözünü de hatırlıyorum. 'Büyüyorsun, velet.'

Huzeyfe kendinde değildi bence, aklı yerinde değildi. Önümüzde soyunması, beni sürekli süzmesi normal değildi. Sanki bir şey ima etmeye çalışıyordu. Takmadım. Bunun sorumlusu ben değilsem, kafa yorması gereken kişi de ben değildim. Az sonra toparlanıp gitmeye hazırlandık. Kulübeye gidip formalarımı geri giyindim. Eşyaları topladık ve delilleri yok ettik. Kumsaldan ayrılıp caddeye girerken Ammar bana sokuldu. "Söz verdiğim gibi." dedi. "Baban eve gelmeden önce." "Çok teşekkür ederim." dedim ona gülümseyerek. "Bugün eğlendin mi, bari?" İlgiyle sordu. "Evet, evet." diyerek geçiştirdim.

Bana kalırsa bugünü en sevilesi kılan şey, geçmişe yaptığım küçük yolculuktu. Tabii ki bunu onlara anlatsam aşırı duygusal olduğumu düşüneceklerdi, bu yüzden sustum. Ağlamamı bile gereksiz bulmuşlardı yüksek ihtimalle. Yol ayrımında hepimiz vedalaştık. Aklımdaki düşünceler beni rahatsız ediyordu. Yalnız kalınca daha çok hatırlıyordum. Önce Siraç, sonra Huzeyfe, neden garip eylemlerde bulunuyorlardı ki, bana karşı?

Tertemiz ve çocukluktan bu yana uzanan sağlam arkadaşlığımızın, hoşlantı gibi saçma salak bir şey yüzünden hırpalanmasını asla istemezdim. Elbette hepimiz aşık olacak, birileriyle çıkacak, o sihirli anları yaşayacaktık fakat birbirimizle değil, başkalarıyla. Ne olursa olsun, kalbimin ritmini değiştiren kişinin Huzeyfe, Siraç veya Ammar olmasını istemezdim. Onlar benim kardeşlerimdi, hep öyle kalacaklardı.

Bugün beni mutlu etmek için bu plaj zamanını düzenlemişlerdi. Ve ben aptal düşünceler yüzünden bu anın tadını da yeterince çıkaramamıştım. Eve vardığımda mutfakta çalışan anneme geldiğimi bildirip, duş alacağımı söyledim. Deniz yüzünden epeyi yorgun düşmüştüm. Hızlıca duşumu yapıp rahat pijamalarımı giyindim. Günün kalanını mutfak ve salon arası bir köprü kurarak, aylakça geçirecektim.

Annem birazdan beni yemeğe çağırırdı muhtemelen. Babam henüz gelmemişti. Duvar saatine bakıp sırıttım. Aklıma Ammar'ın sözü gelmişti. Yatağıma karın üstü uzanıp ayaklarımı boşlukta salladım. Biraz sosyal medyada dolaştım, gözlerim ağırlaşınca vazgeçip telefonumu kenara koydum. Yatakta iyice kıvrılırken gözlerimi çoktan kapatmıştım. "İzin vermeyeceğim." diye mırıldandım. "Bozulmamıza, parçalanıp ayrılmamıza, dağılmamıza..." Gülümsedim. "Asla izin vermeyeceğim."

SAHRA YANGINLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin