50. Bölüm: "Sahra Yağmurları."

228 11 3
                                    

Siyah çarşafımı rüzgar sertçe savuştururken, girdiğim şok hâlâ taptazeydi. Onun burada ne işi vardı, hem de bu saatten sonra? Kalbimden haram sevgisini söküp atmama, günahımı yedi kat yerin dibine gömmeme rağmen. Nasıl karşıma çıkabiliyordu?

Lalezar ile karşılaştığım andan beri her şeyde bir gariplik vardı.

Tek kelime etmeden onun yanından geçip gitmek istedim, her şeyi kendi içimde bitirmişken, yeniden başlatmam en korkunç kabus olurdu. Hayır, aynı haramı, aynı ızdırabı tekrar yaşamak istemiyorum. Aynı esareti tekrar giymek istemiyorum, ruhumu o gam kafesine yeniden hapsetmek istemiyorum. Çünkü bu sefer farklıyım, dört yıl öncesinden farklıyım.

Bu yüzden adımlarımı hızlandırıp kaçarcasına uzaklaştım ondan. Ama lanet olsun ki onun sesi beni durdurdu. Adımı onun ağzından duymak istemiyordum. Eski harama batmış günlerimi hatırlıyordum çünkü, onunla olan mesafemi ortadan kaldırdığım günler yadıma geliyordu.

"Sadece beş dakika." dedi aynı ses. "Beş dakika seninle konuşmak istiyorum." Bir zamanlar aşina olduğum sesi şimdi ne kadar uzak geliyordu bana. Ama derinlerde bir yerde tanıdık olduğunu farkettim. Bu yüzden burada duramazdım. Daha fazla kalamazdım. Aynı günaha tekrar bulaşmak istemiyordum. Bu sefer eskisinden farklıydım, eskisiyle alakam yoktu. Bu yüzden gitmeliydim.

"Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok benim." dedim sertçe. Sesimin soğukluğu onu dondurmalıydı ki, yanıma daha fazla yaklaşamasın.

"Ecrin lütfen."

"Ecrin deme bana!" diye tersledim bu kez. Sesim fazla yüksek çıkmıştı. Eminim onu irkiltmiştim.

"Son kez." dedi kısıkça. "Söz veriyorum, bir daha seni rahatsız etmeyeceğim."

Bu kadar ısrarcı olması arkama, yani ona doğru dönmeme sebep oldu. Kahretsin, burada daha fazla kalmak istemiyordum, kalbim acıyordu. Vücudumun her zerresi acıyordu.

Ondan tamamen nefret mi ediyordum? Yoksa küçücük bir parça özlemiş miydim? Bunu itiraf edemeyeceğim için mi kaçmak istiyordu adımlarım?

Hem onunla daha ne kadar konuşabilirdim. Neresinden baksam, zerre doğru gelmiyordu bu bana.

Ama her şeye rağmen gidemedim. Son sözleri için ona küçük bir şans verecektim. Zaten sonra da bir daha karşıma çıkmayacağını söyleyen kendisiydi.

"Çabuk söyle. Gideceğim." dedim aynı soğuklukla.

Rüzgar sertleşmişti, çarşafımı düzeltirken, gayri ihtiyari ona takıldı gözlerim. Hafif bir sakal bırakmıştı. Her zaman üzerine boca ettiği parfümün kokusu yoktu. Saçlarında jöle veya fön yoktu, doğal haliyle bırakmıştı. Nedendir bilmem, eski ergen Huzeyfe gibi hissettirmiyordu karşımdaki. Sanki büyümüş, bambaşka biri olmuştu.

Gözlerindeki o çapkın bakış silinmiş, yerini durgunluk almıştı sanki. Sanırım daha rahat hissetmeme sebep olmuştu bu. Bir daha onunla işim olmayacak olsa bile, beni rahatsız etmeyecek bir tavırla, edeplice konuşması yüreğime su serpmişti. Kaçsam peşimden koşmazdı, beni zorlamazdı, çekiştirmezdi yani.

"Çok oldu değil mi?"

Sakince bunu mırıldanmıştı.

"Sadede gel." diye tekrar bozuk çaldım. Oturup onunla maziden konuşacak halim yoktu ya?

"Dört yıl önce ergence bir tavırla seni terk ettim." deyince sustum, bir daha ağzımı açamadım.

"Biliyor musun? O an bunu yaparken kendimi çok havalı hissetmiştim. Çünkü ben terk edendim, terk edilen değil. Böyle düşünen aptal bir velettim. Şimdi ise o gün yüzünden kendimden tiksiniyorum. Keşke daha insanca davransaymışım, ilk sevgilime."

SAHRA YANGINLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin