11. Bölüm: "Kamp Çadırı Hazır."

221 25 0
                                    

Gözlerimizi telefon ekranlarına kilitlemiş, dış dünyayla bağlantımızı kesmiştik. Bu benim açımdan iyiydi, erkek arkadaşlarımın garip tutumlarına şahit olmaktansa onlarla konuşmadan sessizce oturmayı tercih ederdim. Zaman su gibi akıp gitmişti. Nûra içeri girince bunu anladım. "Selam, nabersiniz?" dedi her zamanki neşeli sesiyle. "İyidir. Senden?" Huzeyfe telefonundan başını kaldırmadan cevapladı. Nûra ofladı. "Bakıyorum hepiniz çok yoğunsunuz."

Sessizlik hepimizin dilini mühürlemişti sanki. Konuşmayacağımızı anlayan Nûra gözlerini bir süre etrafta gezdirdi. "Ben de mutfağı düzenleyeyim bari. Lalezar'ın gelmesine daha var. Vakit öldürmüş olurum." dedi en sonunda. Cümlesini anında uygulamaya döktü, mutfağa doğru ilerledi ve dolapları boşaltmaya başladı. Mutfak ile salonu ayıran bir kapı yoktu, bu yüzden Nûra'yı net bir şekilde görebiliyordum.

Koyu karamel saçlarında bugün bir değişiklik vardı. Arkadaşımı biraz daha dikkatli süzünce beni bu düşünceye iten detayı farkettim. Saç uçlarının rengini açmıştı. Bunu kamp için yapmıştı belki de. Nûra herhangi bir şey için saçlarında değişiklik yapmayı severdi. Şort giyen genelde ben olurdum ama bugün Nûra şort giymeyi seçmişti. Beyaz kot kumaşından biçilmiş bir şorttu ve kalçalarına kadar yırtmacı vardı. Şort giymeye bayılsam da yırtmaçlı olanlardan anne baba korkusuyla asla alamamıştım. Nûra ise çok cesurdu. 'Beni dövecek halleri yok, kocaman kızım. Bence üzülmeleri de gereksiz, bu devirde böyle giyinmem çok doğal. Günahsa da çekerim cezasını. Onları ilgilendirmez.' derdi hep.

Ammar ve diğerleri telefonlarıyla uğraşmaya devam ettiler, ben de Nûra'yı izlemeye. Epeyi zaman geçti. Arkadaşım son tabağı yerine koymak için parmak uçlarında yükselince, işinin bittiğini anladım. Çok geçmeden de Lalezar geldi. "Kadro tamam." Ammar sırıtarak Huzeyfe'yi dürtükledi. "Sıradaki talimat nedir, patron?" Bu söze Huzeyfe'nin hafif de olsa tebessüm edeceğini zannetmiştim. Ama öyle olmadı. Çatık kaşlarının istifini bozmadan boşça baktı Ammar'a. Yüz kasları yay gibi gergindi. Çenesi kasılmıştı hatta. İstemsizce 'Neden?' diye geçirdim içimden. 'Neden bu kadar öfkeli görünüyor?' Bir şeye siniri bozulmuştu zannımca. Ammar, Huzeyfe'nin tuhaf ifadesini pek tınlamadan dostça omzunu patpatladı.

Erkeklerin arkadaşlığının biz kızlarınkinden ne kadar farklı olduğunu bir kez daha kavradım o zaman. Aynı bakışı bana Nûra atsa, bir açıklama yapana kadar ona gönül koyabilirdim. Ama Ammar'ın gülümsemesi bile silinmemişti yüzünden. Huzeyfe ve Ammar'ın hareketlerine dalmışken Nûra bana seslenince irkildim. Çantasını omuzlamış, çıkacağımızı haber veriyordu. Ammar ve Huzeyfe o an benim onlara baktığımı fark ettiler. Birkaç saniye anlamsız bakışlar sunduk birbirimize. En sonunda bu saçma göz güreşinden sıkılıp başımı çevirdim. Grup evimizi kilitleyip ayakkabılarımızı giydiğimizde, yola çıkmaya hazırdık. Kamp macerasına atılmanın vakti gelmişti.

Ammar, bizi kamp yapacağımız adaya ulaştırması için küçük bir tekne kiralamıştı. Tekneyi süren kaptan, bizi adaya bırakacak ve istediğimiz gün bizi almak için tekrar adaya gelecekti. Ücreti aramızda toplamıştık. Hepimiz yalancı kılıflarımızla ailelerimizden izin almayı da başarmıştık. Her şey tamamdı. Geriye sadece tatilin tadını çıkarmak kalmıştı. Çok geçmeden sahile varmıştık, tekneye binerken içimdeki heyecan büyüdü. Ammar topladığımız paranın gidiş için olan kısmını kaptana verdi, diğer yarısı dönüş içindi, o zaman verecekti.

Havada ılık bir esinti vardı. Teknedeki yerlerimizi aldık ve hafif sarsıntılı yolculuğumuza başladık. Ammar ile yaşadığım o garip durumu şimdilik kafamdan silmiştim. Ama kesinlikle konu kapanmamıştı. Kampta uygun bir zamanda onlarla konuşmaktan caymayacaktım. Yarım saat süren yolculuğun ardından adaya varmıştık. Oldukça sevimli ve küçük bir adaydı. Kaptana teşekkür ettikten sonra ondan ayrıldık ve adanın içine doğru yürüdük.

SAHRA YANGINLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin