18. Bölüm: "Vicdana Hitap."

126 17 9
                                    

Annem ikram faslının önden olup bitmesini istemişti. Çünkü verdiği havaya göre bu ziyaretin amacı hoşbeş çayı değil de farklı bir şeydi. Çok geçmeden ikram servisini annem ve babam dağıttı. Kadınların oturduğu, dolayısıyla benim de bulunduğum odada kimse konuşmuyordu. Kulak kabarttığımda erkeklerin bölmesinde de çıt çıkmadığını fark ettim. Herkes uçsuz bucaksız bir sükunete gömülmüştü. Kaybettikleri bir savaşın ezikliğini sindirmek ister gibi...

Daha ne kadar böyle sürecek derken, babamın tok sesini duydum. "Rayiha, biz büyük odaya geçiyoruz." dedi anneme kapının ardından. "Perdeyi taktın mı oraya?" Anlamıyordum, ne perdesi? Durduk yere oda değiştirmek peki? Annem "Evet." cevabını verince merakım katlandı. Duyduğum kalabalık ayak sesleri babamın dediğini yaptıklarını gösteriyordu. "Hadi kızlar, siz de geçin." dedi annem. Daha fazla dayanamadım. "Nereye geçelim anne? Erkeklerin yanına mı?" Annem bugün çatlatır derecede gizemliydi ve bu beni sinir ediyordu.

"Ecrin, dediğimi yapar mısın, lütfen?" dediğinde biraz sinirlenmiş gibiydi. Susup odadan çıktım. Lalezar ve Nûra da peşimden geldi. Büyük odaya girince küçük bir şok yaşadım. Oda bir perde vasıtasıyla ortadan ikiye ayrılmıştı. Kumaşa yansıyan gölgelerden anladım ki, oğlan arkadaşlarım perdenin diğer tarafındaydı. "Ciddi olamazlar." dedi yanıma yanaşan Nûra. Gülüşünü bastırmak için epeyi çaba sarf ediyordu. "Perde ha?" Lalezar da şaşkına dönmüştü hepimiz gibi. "Hastanenin mescidinde de buna benzer bir şey vardı." dedi. "Erkekler ve kadınlar aynı yerde sayılmasın diye."

Diğer taraftan Ammargilin kıkırtıları duyuluyordu. Babam ya da onların babaları yanlarında değildi anlaşılan. Vaazı kim verecekti, acaba? Babam olmaması için dua ediyordum fakat burası onun evi olduğu için büyük ihtimalle o yapacaktı. Birisi perdeyi dürtükledi. "Bu da nesi?" dedi Siraç gizlemeye çalıştığı kahkahayla. "Kendimi camide gibi hissediyorum şu an." diye fısıldadı Ammar. "Takkesi olan yok mu? Bana da verin bir tane." diyen Huzeyfe tüm bu olanlara tuz biber olmak ister gibi derin bir kahkaha patlattı. "Dedem gibi olmak istedim bir anda. Kesinlikle imana geliyorum." Tüm eve yayılmış gülüşmeler, birisi içeri girince azaldı. "Bu kadar gevşeklik yeter." Babam bunu söylediğinde hepsi sustu.

"Bugün burada toplanmanızın sebebi sadece sizsiniz." dedi babam. Anlaşılan vaaz başlıyordu. Daha şimdiden içime bir fenalık peydah olmuştu. Babam öksürerek boğazını temizledi, ve duyduğum kadarıyla besmele çekerek önündeki kitabın sayfalarını çevirmeye başladı. "Hayır." dedi sonra. "Bugün size hazır sohbet okumayacağım." Kitabı yavaşça kapattığını duydum. "İçimden ne gelirse, rabbim ne kadarını söylememe izin verirse ondan bahsedeceğim. İnşallah hepimiz bundan nasipleniriz." dedi.

"Konuşmak istediğim konu çok hassas. Zorlanacağımı hissediyorum. Çünkü burada sadece oğullarımız yok, kızlarımız da var ve dahası kendi kızım da burada. Rabbim dilimi çözsün inşallah." dedi babam. Bu duaya amin demeli miydim? Belli ki zararlı çıkacaktım. Bu yüzden karışmadım.

"Hikâyeye en başından başlayacağım." dedi babam. "Kainattaki ilk erkek ve kadından." Babamın amacını hâlâ çözebilmiş değildim. "Allahu Teala, Hz. Adem'i topraktan yarattı ve ona ruhunu üfledi. Hz. Adem, insanlığın atasıdır, ve tüm müslümanların, dolayısıyla bizim ilk babamızdır. Hz. Adem babamız yaraltıldıktan sonra cennette yaşamaya başladı. Size anlatmak istediğim kısım, şeytan vasıtasıyla yasak meyveyi yiyip cennetten kovulması değil, lütfen kulak verin ancak böylelikle ihtiyacınız olanı alırsınız."

Bu sözler beni meraklandırdı ama tabii aynı zamanda gergindim. Umarım anlatacağı şeylerin ucu bana dokunmazdı. "Yüce Allah, Hz. Adem'in kaburgasından ilk kadını meydana getirdi, yani Hz. Havva'yı." diye devam etti babam. Erkeklerin kendi aralarındaki fısıldaşmalarının kesildiğini fark ettim. Yanımdaki Nûra ve Lalezar da aynı dikkatle babamı dinliyordu.

SAHRA YANGINLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin