45. Bölüm: "Cesur İtiraf."

93 6 0
                                    

O günden sonra daha da kötü olmuş, kendimi değersiz ve zavallı hissetmeye başlamıştım. Adamın davranışı yüzünden değil aslında. Ben onu böyle davranmaya mecbur bırakacak sitemlerde bulunmuştum. O da haliyle, bir yabancı olduğunu bana hatırlamak için böyle soğuk ve ciddi davranmıştı.

Rezillik.

Hâlâ o utanç verici günü aklımdan çıkaramıyordum. Elin oğlunu günün o rüzgarlı vaktinde yarım saat beklemiştim. Eğer onun için orada olduğumu anladıysa -ki başka bir şey düşünmesine imkan yoktu, çünkü açıkça belli etmiştim- değerim daha da düşmüştü. Şimdi bir daha görürse beni, içinden, 'Aaa, ona yardım ettim diye yakamdan düşmeyen o garip kız.' diye geçirecekti kesin. Belki de sadece göz devirip, bıyık altından gülecekti.

Ben neden hâlâ onun hakkımda ne düşüneceğini umursuyordum ki?

Ne yaparsa yapsın!

Günlerim birbirinin aynısıydı. Hatta bazen, bugün ve dünü ayırt edemiyordum. Sonuçta her günüm yatakta, yorgan ve çarşafın arasında, pijamalarımın içinde geçiyordu.

Annem bende bir sorun olduğunu çok uzun zaman önce kavramıştı muhtemelen. Çünkü eski halim ve şimdiki halim arasında o kadar büyük bir fark vardı ki, sanki ikisi farklı kişiydi.

Eskiden içi içine sığmayan, yerinde duramayan bir kızdım. Şimdi ise depresif, bezgin bir yaşlı kadın.

Annem muhakkak anlamıştı, işkillenmişti benden. Ama sormuyordu. Belli ki benden çekiniyordu. Onu tersleyecek olmamdan korkuyordu ama benim bunu yapmaya gücüm yoktu zaten.

Aradan aylar geçmişti, fakat bende bir değişiklik yoktu. Annem de günden güne durgunlaşıyor, çok az gördüğüm yüzü soluyordu. Yüksek ihtimalle sıkıntısının yarısı benimle konuşamamasından kaynaklanıyordu diye düşünüyordum.

Annemi bu kadar üzmek istemiyordum. Benim problemlerim yüzünden neden o acı çeksindi ki?

Huzeyfe'yi unutmaya çalışıyordum, Nûra'yı unutmaya çalışıyordum, diğer arkadaşlarımı da. Ama yapamıyordum, olmuyordu işte. Geçen günleri saymıyordum fakat yılı yarıladığımıza emindim.

Yemeden içmeden kesilmiştim. Bu günden güne düzeleceğine, daha da artıyordu.

Ölü gibiydim, hayalet gibiydim.

Ve hissettiğim kadarıyla, daha uzun bir süre böyle kalacak gibiydim.

Telefonumu sürekli uçak modunda tutuyordum. En ufak bir bildirim sesine bile tahammül edemezdim çünkü.

Bu süre zarfında bana adını bile söylemekten kaçınmış o gizemli oğlan aklımda volta atmaya devam ediyordu. Günde en az birkaç kez onu düşünürken buluyordum kendimi. Bu nedendi? Onu sadece iki kez görmüştüm. Ama yüz hatları dün gibi aklımdaydı ve gözlerimin önünden gitmiyordu işte.

O bana hiç de nazik davranmamıştı. Beni geçiştirmiş, yüzüme bakmamıştı bile.

Neden onunla bu kadar ilgileniyordum?

Neden gözlerimi sabaha açtığımda, geceye yumduğumda onun hayaliyle beraberdim?

Duraksadım. Bu kadarının abartı olduğunu şimdi fark etmiştim. Bu hiç normal değildi. Benim için soğuk bir yabancıdan fazlası olduğu ortadaydı.

Peki neydi ki benim için?

Yoksa... Huzeyfe yüzünden açılmış çukurunu mu doldurmaya çalışıyordu kalbim?

SAHRA YANGINLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin