47. Bölüm: "Bugün Ölmesem Kalırım Hayatta."

92 8 2
                                    

Çok hasta, yorgun ve cansız hissetsem de, artık buna bir son vermek zorunda olduğumu anlamıştım. Çünkü zaten Huzeyfe'nin gidişinden sonraki yarım yılda fazlasıyla yıpranmıştım. Artık kendimi toparlayıp hayatıma devam etmeliydim.

Hikayesi küçük, gurursuzluğu büyük itirafımın üzerinden iki ay geçmişti. Lisedeki son yılımı yalnızlık içinde bitirmiştim. Ondan sonra da dışarıda bile Ammar'ı da Lalezar'ı da görmemiştim. Çok uzun zamandır seslerini dahi duymamıştım. Kendilerini hunharca unutturmak için büyük çaba sarf etmişlerdi. Ama her şey onların sandığı gibi kolay değildi. En azından benim için.

Bugün biraz zorlansam da anneme dışarı çıkmayı teklif edebilmiştim. Çok uzun zamandır onunla konuşmuyordum. Aramıza kalın tel örgüler peydah olmuş, ruhlarımız yabancılaşmıştı birbirine.

Bu isteğime oldukça şaşırsa da anında yüzünde güller açmıştı. Hazırlığımızı yapıp evden çıktık. Makul bir kafede bir şeyler yiyip içmeyi planlıyorduk.

Boş bir masaya yerleştiğimizde annem, içecek listesini incelemeye başladı. İkimiz de konuşmasak da epey memnunduk bu dakikalardan.

Ben annemle olmayı özlemiştim...

Kafenin önünden iki gölge geçti. Sanırım on dakikalık saadetim, buraya kadardı. Kendi içimde büyütüp, dallanıp budaklandırdığım eski platonik aşkım, kafenin karşısındaki banka oturmuştu ve işin daha da garibi bugün yalnız değildi. Siyahlar içinde bir kız da, aynı banka oturdu.

Kaçak bakışmalardan anlaşılıyordu ki, birbirlerinin yabancısı değillerdi.

Kızın parmağında zayıfça ışıldayan alyans beynimin zonklamasına sebebiyet verdi. Adını bilmediğim platonik aşkımı unuttuğumu sanıyordum. Ama o yüreğimin derinlerinde bir yaraymış meğersem.

Annem bendeki değişikliği anında fark etti. Daha fazlasını öğrenmemesi için gözlerimi malum kişiden çektim hemen. "Ecrin ne oldu? Bir yerin mi ağrıyor yoksa? Hasta mısın kızım?" dedi sakin ama endişelice.

"Yok, iyiyim ben anne. Sadece... Sadece..." Saniyeler içinde mantıklı bir mazeret bulamazsam iyice dikkatini çekecektim annemin. Bu kendime bile itiraf etmekte hâlâ zorluk çektiğim bir gerçekti. Anneme söyleyemezdim, hayır!

"Çok affedersin anneciğim. Ama lavaboya kadar gitmem gerekiyor. Şu an çok sıkıştım ve bu şekilde hiçbir şey yiyemem." deyiverdim bir anda. "Allah seni ne yapmasın. Daha ciddi bir şey sandım kızım!" dedi annem. Yüz hatları yumuşamıştı. "Git de gel hemen. Senden önce başlamayacağım yemeğe."

Zoraki gülümseyip yerimden kalktım. Arkamı dönüp WC'ye yürümeye başladığımda zor zapt ettiğim göz yaşlarımı artık salmıştım.

Aynada kızarmış gözlerimi izliyordum. Onun yanında başka bir kız görmeye dayanamamıştım. Kaldı ki, kız onun nişanlısıydı ve benden çok farklıydı. Benden farklıydı ama onunla aynıydı. Sanırım başından kaybetmiştim de haberim yoktu. Ya da görmezden gelip kör olmayı yeğlemiştim. Onun benimle ilgilenmemesini, göz teması kurmamasını, konuşmak istememesini başta utangaçlığa, sonra da kibre vurmuştum.

Ama ikisi de değildi.

İslam'ı yaşamaya çalışıyordu, ailemin yaptığı gibi. Bense tüm bu dini meselelere o kadar uzaktım ki, aklıma ihtimal olarak bile hiç gelmemişti, işin gerçek yüzü.

Bir an önce kendime gelip, göz pınarlarımı kurutmalı, beni masada bekleyen annemin yanına gitmeliydim. Hiçbir şey yokmuş gibi davranmalıydım, ama bunun için kendime söz veremiyordum. Çünkü bunu yapabileceğime kendim bile inanmıyordum.

Yüzümü yıkayıp, saçıma çeki düzen verdim. Sonra doya doya ağlayacaktım, derince tutacaktım şu saçma ama acısına dayanılmaz yasımı.

WC'den çıkıp masaların olduğu kısma yöneldim. Cam kenarındaki yerime annemin karşısına oturdum. Başta gözlerimi kaçırmıştım, ama bunu yapmamalıydım. Yoksa her şey daha da sarpa saracaktı. Hoş, daha fazla ne olabilirdi, merak etmiyor da değildim.

Sinirlerim bozulmuştu. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum.

Anneme bir şey sezdirmemek için epeyi çabaladıktan sonra yemeğimi yemiştim, zehir olmuş günüme katık olarak. Sonra annemle eve dönmüştük.

Acınasıydım. Hayatımı tekrardan düzene sokup yaşama kaldığım yerden devam etmek istemiştim. Bu yüzden annemle dışarı çıkmanın ikimize de iyi geleceğini düşünmüştüm. Ama tam tersine her şey berbat olmuştu.

Müstakbel eşini benim onu saçma aşk ilanlarımdan sonra bulmuş olmalıydı. Aradan epey zaman geçmişti ve bu muhtemeldi. Hem başından beri nişanlısı olsaydı bunu benden uzaklaşmak için kullanırdı. 'Üzgünüm ama sevdiğim var.' diye. Ama o benden kaçarken mazeret bile bulamamıştı. Bu da her şeyi açıklıyordu. Kız benden yeniydi, ama benden daha değerliydi.

Çünkü yaşam tarzları birbirinin aynısıydı. İkisi beyaz güvercinleri andırırken, ben iğreti bir alakarga gibiydim. Ruh karartıcıydım, iticiydim onların yanında. Bilhassa hareketlerim ve düşünce tarzımla.

Şu ana kadar ki hayatım boyunca ne istersem onu yapmıştım. İnadımı çelikten bir iradeyle birleştirmiş, kimsenin beni yönetmesine mahal vermemiştim. Ama kimse derken, ben Allah'ı da kastetmiştim bilmeden, belki de gizliden.

Ama benim şu an bu yatakta oturuyor olmam onun sayesindeydi, 19 yaşına yaklaşmam, bunca yıldır bu dünyada varolmam, hepsi Allah sayesindeydi. Ben yaramaz bir çocuk gibi 'Hep benim dediğim olacak' kafasında kalmıştım. Etrafımda benim gibilerden çok olması, haklı olduğumu sanmama sebebiyet vermişti.

Dibine kadar yanılmışım.

Çünkü yanımda benim gibi kimse yoktu artık ve bu yüzden gerçeği yavaş yavaş seçebiliyordum. Acı ama kaçınılmaz gerçeği görüyordum, bunca yıldır hayatımı nasıl da hayvanlara yaraşır şekilde bomboş dolaşarak geçirdiğimi fark ediyordum. İnceden inceye pişmanlığı hissediyordum tam şu saliselerde.

Sahi niye yaşıyordum ben? Daha önce bunu hiç sormuş muydum acaba kendime? Yoksa şimdiye kadar arkadaşlarımla gülüşüp dışarıda sürtüp, nefsimi mutlu ettiğim için mi hiç aklıma gelmemişti?

Evet gelmemişti. Uğrayamamıştı bile. Çünkü ne zaman yaklaşsa onu her defasında hiddetle kovmuştum.

Odamın kapısı tıklatıldı. Annem kapıyı açmadan bugün dışarıda yediğimiz için yemek yapmayacağını söyledi. Babam mesaiye kalacaktı ve dışarıda yiyecebileceğini söylemişti. Eğer ben de tekrar acıkırsam dolaptan hafif bir şeyler alabilirmişim. Bunu söyleyip kapımın önünden gitti annem.

Dediklerini hayal mayel duydum ve saniyeler sonra çoktan unutmuştum.

SAHRA YANGINLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin