2 HAFTA SONRA
OSMANLI SARAYI
LEYLA SULTAN DAİRESİ
Hafif bir esinti dolaşıyordu odada. Gümüş şamdanları yalayıp yatağın üzerine serilmiş atlas yorganın yere sarkan uçlarını hışırdatıyordu. Vakitse ikindiye doğru, sönükleşmiş bir geçitteydi.
'' Mustafa ! Hazırsan gidelim artık. Babanı bekletmek olmaz. ''
Leyla Sultan'dı bu. Seccadesini katlıyordu şimdi. Bir yandan da şehzadesine seslenip, bir an evvel babası Sultan Selim'in huzuruna çıkması gerektiğini söylüyordu.
Doğrusu tedirgindi. Kendince aldığı bu karar mazallah oğluna ters bir şekilde dönebilir, itibar kazanmak isterken onu saf dışı bırakabilirdi. Ancak şimdi bunları düşünüp de vazgeçemezdi. Zira epey vakit önce tüm ihtimalleri göz önüne almış, ince ince hesaplamıştı.
Şehzade Mustafa:
'' Bu konuyu babama lalamın açması daha münasip olmaz mı, validem ? Hem hünkarımızın isteğimi ciddiye alacağını sanmam.''
Yaşı küçük olmasına rağmen hayli zeki bir çocuktu, Mustafa. Olgundu. Aldığı nice eğitimin yanısıra oldukça da terbiyeli ve vakurdu.
Leyla Sultan :
'' Ettiğin lafa bak ! Evvela sen kendin inanacaksın, sancağa çıkacağına. Sonra kendinden emin bir şekilde konuşacaksın babanla. Sesini titretmeden, gözünü kaydırmadan dosdoğru söyleyevereceksin. O vakit baban da idrak edecek senin büyüdüğünü. O da anlayacak ve sana müsaade verecek. ''
Israrcı davranmalıydı, Leyla Haseki. Aksi halde oğlu çok çabuk cayabilir ve farkında olmadan kendi istikbalinin önüne engel olabilirdi. Öyle ya, sancağa çıkmak, demek bir şehzade için olmazsa olmazlarından biridir şüphesiz. Taht için uygun, tecrübeye binaen de ulemanın gözdelerinden olmaya adaydır zira o şehzade. Bu sebeple Leyla Sultan oğlunun da bir an evvel sancak deneyimi kazanması ve taht için, ben de varım, demesini istiyordu.
Şehzade Mustafa:
'' Nasıl isterseniz validem. ''
Umutsuz da olsa validesinin telkinlerine uymak adına daireden ayrılmıştı, küçük şehzade. Henüz dokuz yaşında bir oğlan olmasına rağmen saltanat yüküne aday olmak için babası Selim Han'dan onay almaya gidiyordu has odaya. İstikbali, kardeşleri en mühimi de annesi için ...
...
OSMANLI SARAYI
MİHRİMAH SULTAN DAİRESİ
'' İştahım yok, dedim! Yemeyeceğim. ''
Hastaydı Mihrimah. Midesinin rahatsızlığı onu bütün gece uyutmadığı gibi yemek yemesine de mani olmuştu. Nedimeleri ise sabahtan bu yana onun en sevdiği yiyecek ve içecekleri taşıyor, kimisi süt kimisi nane-limon getiriyordu. Ancak bir tas su bile içmeye dermanı yoktu güzel sultanın. Halsizdi. Ayrıca hekim kadının verdiği ilaçlar da tesir etmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEMS-ÜL HÂRE
Historical FictionDillere destan güzelliği cesareti ve zekâsıyla herkesi kendine hayran bırakan Venedikli Sofia. Manisa Sarayı'nda şehzadeye hediye edilen ve herkesi büyüleyen bir esir. Kanuni'nin torunu, Üçüncü Murat'ın önce gözdesi sonra eşi. Üçüncü Mehmet'in ann...