4 Ay Sonra
Esmahan Sultan'ın vefatının hemen ardından dünyaya getirdiği oğlu Mahmud da bu alemden göçüp gitmiş ve dahi hem zevcesinden hem de evladından olan Kalaylıkoz Paşa, Sultan Murad'tan müsaade alıp Budin'e geri dönmüştü.
Doğrusu hanedanın kayıpları çoktu. Evvela Mihrimah, Şah, Fatma, Nurbanu ve dahi Murad'ın nice şehzadeleri ve sultanları derken işte yakın zamanda Esmahan da yitip gitmişti. Solgun yapraklar misali devlet ağacının dalından kopmuşlar, bu gidişleriyle dahi adlarını tarihe kazımışlardı.
...
Neyse ki ölümler olduğu kadar doğumlar da oluyordu bu sarayda. Öyle ki Sultan Murad'ın duyanlarını dahi hayrete düşürecek denli sayıda evladı olmuştu. Seksene yakın evladı vardı. Allah bilir ya şimdi dahi gebe olan onlarca cariyeyi düşününce daha da artar giderdi bu sayı.
İşte böylesi bir şehzade bolluğu onlar adına şart olan sünnet törenini de zaruri kılmıştı. Hal böyle olunca da evvelden de beyan edildiği üzere ona yakın şehzade için bir merasim hazırlanması buyurulmuş ancak gerek ekonominin bozuk olup halktan tepki görülmek istenmemesi gerekse de Esmahan Sultan'ın vefatı sebebiyle bu tören yalnızca saray içinde küçük bir cümbüşle geçerli kılınmış ve payitahtın belli yerlerinde koçların kesilmesiyle son bulmuştu.
Oysa Murad'ın hasekileri bu duruma hayli kızmışlar ve aylardır hazırlandıkları, hayalini kurdukları - onca hazırlığa karşı sessiz sedasızca vuku bulan- bu sünnet düğününün böylesi hafife alınmasına çok içerlenmişlerdi. Lakin olan olmuştu.
Öyle yahut böyle şehzadeleri erkekliğe ilk adımını atmış ve büyüdüklerini ispat etmeye ermişti....
***
Şems-i Ruhsar Haseki Dairesi
Muayene adına uzanmış olduğu yatağından doğrulup neşeyle kendini Servazad'ın kollarına atmıştı, Ruhsar. Kalbi yerinden çıkacak misali atmakta, eli ayağı da heyecandan zangır zangır titremekteydi üstelik.
" Sen de işittin değil mi, Servazad ? Hekim Kadını duydun...? "
" İşittim elbet sultanım. Allah'ın izniyle pek yakında evladınız olacak."
Hala inanamıyordu Ruhsar Haseki. Oysa bu doğruydu. Gebeydi. Yedi aya kalmaz evladını kucağına alacaktı.
" Yanılmıyordur değil mi ? Hakikati söylüyordur, hı ? "
Gülmüştü Servazad. Gülmüş ve sultanının o beyaz ellerinden tutup az ilerideki sedirinin üstüne oturtmuştu. Ah, ne de güzel ne de masum bu Çerkes Kızı. Tıpkı küçük bir kız çocuğu misali... Sevinince gözleri parlar, yanakları allaşır, inci gibi dişleri görünürdü hemen. İşte şimdi de öyle olmuş, ay misali çehresinde ayrı bir güzellik peyda olmuştu.
" Sonunda dualarınız kabul oldu, çok şükür. Lakin bu hayırlı haberdir. Hayrı ise bekletmek olmaz. Bu sebepten gidip hünkarımızla gebelik müjdenizi paylaşın. "
O an üstündeki kaftanına bakmıştı Ruhsar. Şarabi renkli, elmaslarla süslü bir kıyafetti üstündeki. Belli ki hünkarının karşısına böyle çıkmaktan yana tereddütü vardı onun.
" Durun size altın ipliklerle işlenmiş al kaftanınızı getireyim sultanım. Bir de yakut tacınızı takarsak, tamam olur. Pek hoş durur. "
" Ala."
...
Mutluydu haseki. Uzun yıllar hiç olmadığı kadar mutluydu. Zira ana olacak, hasretle beklediği yavrusuna kavuşacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEMS-ÜL HÂRE
Narrativa StoricaDillere destan güzelliği cesareti ve zekâsıyla herkesi kendine hayran bırakan Venedikli Sofia. Manisa Sarayı'nda şehzadeye hediye edilen ve herkesi büyüleyen bir esir. Kanuni'nin torunu, Üçüncü Murat'ın önce gözdesi sonra eşi. Üçüncü Mehmet'in ann...