Uluhiyet

397 18 38
                                    

4 Ay Sonra

Topkapı Sarayı

Yangının üzerinden dört ay kadar geçmişti. Bu süre zarfında büyük bölümü küle dönen sarayın tadilatı başlamış ve tam manasıyla tamamlanmış sayılmasa da hünkar ve haremi için gerekli olan daire, hamam, hela gibi zaruri ihtiyaçlar eskisine nazaran daha bir ihtişamlı yapılmıştı. Bu sebeple Edirne'de bulunan Sultan Selim başta olmak üzere, İbrahim Paşa Sarayı'nda kalmakta olan saray halkı da artık Yeni Saray'a taşınmıştı.

Bu arada yangının akabinde babasından gelen emir doğrultusunda Şehzade Murad, eşleri ve çocuklarını da alarak sancağı olan Manisa'ya dönmüş ve sancağının başına geçmişti.

Her ne kadar her şey yolundaymış gibi görünüyor olsa da hakikat bu değildi. Zira Selim'in dünyaya gelen son oğlu Mehmed bu yangından nasibini fazlasıyla almış bulunmaktaydı. Şükür ki alevlerin içinden annesi Emine Sultan ile kurtulmayı başarmıştı lakin teneffüs ettiği dumanlar onun küçük bedenini, ciğerlerini harap etmişti ve ne yazık ki şimdilerde ümitvari hayata tutunmaya çalışıyordu.

***

SABAH

Mihrimah Sultan Dairesi

'' Mehmed'in vaziyeti nasıl ? Ne diyormuş hekimler ? ''

Küçük yeğeni Mehmed için endişeliydi Mihrimah Sultan. Öyle ki bir ölümü daha kaldıramazdı o. Sadece o da değil bu sarayda kaldıramazdı bir kez daha ayrılığı.

'' Pek hayırlı şey söylemiyorlarmış sultanım. Bugünde yarında... ''

'' Güya günden güne sıhhat buluyor, demişlerdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

'' Güya günden güne sıhhat buluyor, demişlerdi. Meğerse bizi kandırmaktan başka bir halt ettikleri yokmuş. Zavvalı yeğenim. Kim bilir ne acılar çekiyor da dile getiremiyor. ''

'' Her şeyin hayırlısı sultanım. Böyle demek, bunu düşünmek en doğrusu. Zira Allah gecinden versin hünkarımıza bir şey olacak olsa minik şehzademizin akıbeti bundan farklı mı olacak sanki ? Hiç değilse Emine Hatun evladının hastalıktan mütevellit vefat ettiğini bilecek. Bu bile az şey midir sultanım ? Hem bir ana için çocuğunun, bebekken hastalıktan ölmesi mi daha acı vericidir yoksa büyüyüp serpildiğini görerek cellatların elinde can vermesi mi ? ''

Münci Ağa'nın bu sözleri bir ok misali Mihrimah'ın kalbine saplanmıştı. Üstelik bu oku ne tarafa çekse acıtıyor, kanatıyordu. Velhasıl doğruyu söylüyordu Münci. Fakat yine de ölümün büyüğü de küçüğü de birdi işte. Üzüyor, perişan ediyordu.

ŞEMS-ÜL HÂREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin