Dürr-i Şule

959 38 17
                                    

Kütahya Sancağı

Şehzade Selim Dairesi

" Âlanen iftira bu! Aklınca üzerime leke atıp, beni karalamaya çalışıyor. Tüm bunlara inanacak değilsin herhalde, Selim?"

Sinirden gerilmiş, eli, ayağı titremeye başlamıştı, Nurbanu Haseki'nin. Öyle ki, Selim onu gözde cariyelerinden olan Selimiye'yi öldürmeye teşebbüs etmekle suçluyordu.

Selimiye Hatun:

" Zinhar Sultanım! Benim kimseyi töhmet altında bırakma gibi bir niyetim yok. Yalnızca dile getirdiğim hakikatlerdi. Dün gece yaşananlardı. Bana olan nefretinizi anlayabiliyorum lakin bebeğim... Rabbim korusun, ya bebeğime zarar gelseydi? "

Birden ağlamaya başlamıştı, hatun. Selim ise gözü yaşlı cariyesinin omuzlarından nazikçe tutmuş sonra da kendine doğru çekmişti.

Şehzade Selim:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şehzade Selim:

" Ağlama. Geçti. "

Nurbanu Sultan ise daha öncesinde de defalarca şahit olmuş olduğu yeni bir aşk sahnesinin uzağında bulmuştu kendini. Selim'in, Selimiye'ye her dokunuşundaki içinde hissettiği o acı... Tarifsiz ve dâhi pareleyiciydi.

Nurbanu Sultan:

" Ben bir şey yapmadım. Zaten bütün gece de dairemde Canfeda'ylaydım. Üstelik dairemden de bir an olsun çıkmadım. Herkes şahit. Bu sebepten söylediklerini zerrece kaale almıyorum. Selim... Müsaadenle... "

Nurbanu daireden ayrılmak için kaftanının eteklerinden tutup tam arkasını dönmüştü ki, ömrünü ona adadığı sehzadesinin kükremesiyle olduğu yerde mıh misali çakılı kalmıştı.

Şehzade Selim:

" Seni defalarca ikaz ettim, Nurbanu! Her daim de affettim. Görmezden geldim hatalarını lakin artık bitti! Derhal hazırlığını yap ve yarından tezi yok Manisa'ya yola revan ol! Zira seni sarayımda görmek istemiyorum! "

***

Osmanlı Sarayı

Has Bahçe

Kamelya

" Arife, Gülruh'u al süt anasına ver. Belli ki acıkmış. "

Esmahan Sultan idi bu. Enfes dantel işlemeli erguvan rengi kaftanının geniş kolları arasında kundağının içerisinde zümrüt rengi gözleriyle bakınmakta olan kızını değersiz bir şeymişcesine yüzüne dahi bakmadan nedimesine uzatıvermişti. Genç cariye de minik, sevimli hanım sultanı kucağına alıp, kamelyada oturmakta olan sultanlarına selam durduktan sonra hareme doğru yolunu tutmuştu.

Mihrimah Sultan:

" Esmahan... Neydi şimdi bu? "

Esmahan Sultan:

ŞEMS-ÜL HÂREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin