ERTESİ GÜN
Osmanlı Sarayı
Mihrimah Sultan Dairesi
" Hafız Kadın da burada olacak değil mi? Mevlidi bilhassa onun okumasını istiyorum. Mâlum validemin cenazesinde de o okumuştu. Tilaveti hayli güzel zira. İnsanın içini açıyor. "
Ağlamaya başlamıştı, Mihrimah. Zira rahmetli hünkar babasının ardından bir evlat olarak son vazifesini yapmaya hazırlanıyordu şimdi. Öyle ki, babasının Yasin ve dualar ile son bir kez daha anılmasını arzu ediyordu, Mihrimah.
Nurmelek Hatun:
" Merak buyurmayın, Sultanım. Hafız Kadın, öğleye varmaz gelir. "
O sırada göğsü ile siyah kaftanı arasına sıkıştırdığı çiçek desenleriyle kaplı mendilini çıkarıp, yanağından süzülen yaşları silmeye koyulmuştu, sultan. Ah... Aslında bunca vakit ağlamaktan kuruması lazımdı ya göz pınarlarının.
Nurmelek ise elindeki bitirmek üzere olduğu kanaviçeyi bir kenara bırakıp, doğruca ocaklığın sağındaki masadan su testisini kaptığı gibi gözüne ilk çarpan bardağa su doldurmuş ve sonra da Mihrimah Sultan'ına uzatmıştı suyu.
Mihrimah Sultan:
" Sağ ol, Nurmelek. O halde haber edilsin, haremdekilere. Öğlen vakti taşlıkta olsun herkes. Cariyeler de Kur'an okusunlar. İlaveten helvalar da karılsın. Hiçbir eksik kalmasın."
Nurmelek Hatun:
" Emredersiniz, Sultanım. "
Nurmelek'in huzurdan ayrılmasıyla birlikte kederle, kasvetli dairesinin içinde gezdirmişti gözlerini, Mihrimah Sultan. Duvardaki İznik çinilerine bakıyordu şimdi. Onların motiflerine... Üzgün, yorgun ve de herkese küskün olarak.
***
Osmanlı Sarayı
Şehzade Murad Dairesi
" Validemiz beni sevemedi bir türlü. Halbuki kendilerine karşı bir kusurum da olmadı. Olmuşsa da bunun için de af diledim zaten lakin istemiyorlar beni. "
Safiye'ydi böylesine kendini haklı çıkarmaya çalışan. Üstelik çıplak ince kollarını, yataktan çıkmak istemediği her halinden belli olan Murad'ın göğsünde birleştirmişti şimdi. Binbir işve ile Murad'ın validesi hakkındaki düşüncelerini öğrenmek istiyordu aklınca.
Şehzade Murad:
" Bunları dert etme kendine. Zira validem, benim yüzümden böyle davranıyor sana. Öyle ya, epeydir Kütahya'da sıkıntılar yaşamış. E bir de Manisa'daki olanlar... Onunla yeterince alâkadar olamadığım gibi onu kendi dertlerimle yordum. Bu sebeple benden çıkaramadığı öfkesini sana yüklüyor. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEMS-ÜL HÂRE
Historical FictionDillere destan güzelliği cesareti ve zekâsıyla herkesi kendine hayran bırakan Venedikli Sofia. Manisa Sarayı'nda şehzadeye hediye edilen ve herkesi büyüleyen bir esir. Kanuni'nin torunu, Üçüncü Murat'ın önce gözdesi sonra eşi. Üçüncü Mehmet'in ann...