Leyl-û Zâr

771 35 10
                                    

3 Gün Sonra

Manisa Sancağı

Haseki Safiye Sultan Dairesi

" Senin adın, Mehmed! Senin adın, Mehmed! Senin adın, Mehmed! "

Mehmed... Sultan Süleyman Han'ın, torunu olan Murad'ın evladına münasip bulduğu kutlu isim... Dün gece bir ulakla gelmişti cevap. Evvela Koca Sultan doğumu tebrik etmiş sonra da minik şehzade için Fatih atasının yüce ismini vermesini istemişti, torunu Murad'tan.

Al ipeklisinin içerisinde, başına bağladığı kurdelesiyle mutluydu şimdi Safiye. Öyle ki, evladı için tâ sefer ellerinden Muhteşem Sultan'dan nameler gelmiş, hatta oğlu adına Süleyman Han tarafından yaldızlı, firuze taşlarla işlenmiş bir hançer de hediye edilmişti.

Nurbanu Sultan:

" Adıyla bir yaşasın, torunum. Büyük atası Mehmed Han gibi yüce bir arslan olsun. Devlet çadırını ayakta tutsun."

Safiye Sultan:

" Âmin, inşallah. "

Bu güzel duanın ardından dairede validesinin ve Şems-i Ruhsar'ın da olmasına rağmen ona aşkla bakmakta olan cihana bedel Safiye'nin alnından öpmüş, sonra da annesi Nurbanu'dan müsaade isteyip, yine devlet işlerini bahane ederek ayrılmıştı, Murad.

Şems-i Ruhsar Haseki:

" Şehzademize bu yeni ismi hayırlar getirsin. Yüzü gibi bahtı da nurlu olur, inşallah. "

Bu samimi temenniyi karşılıksız bırakmıştı, Safiye

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu samimi temenniyi karşılıksız bırakmıştı, Safiye. Zira ortağının böylesine iyi niyetli oluşuna bir mana verememişti. Hased etti belli ki, aklı sıra valideye hoş görünmeye çalışıyor, diye düşünmeden de edemiyordu. Öyle ya, hangi kadın sevinirdi ortağının oğlan doğurmasına?

Nurbanu Sultan:

" Biz çıkalım. Ha, bu arada torunumun süt anası Halime Hatun kapıda bekliyor. Hani ihtiyaç hasıl olur, torunum acıkacak olursa seslenirsiniz."

Ve işte, Nurbanu Sultan... Epeydir hoşlanmadığı gelinine karşı nihayet yüzündeki riyakârlık maskesini çıkartmış, can yakan sözlerle üstelik de rakibesi Ruhsar'ın yanında içini dağlamıştı, Venedikli kuzeninin. Ee... Bu sarayda, bu topraklarda böyle işlerdi düzen. Gönülden düşen, toprağa girinceye dek fırtınalarla boğuşur, ya kazanır ya da kaybederdi.

O an gelini olan Safiye'nin gözlerindeki kederi ve de nefreti görebilmiş, buna karşılık da yalnızca alaylı alaylı gülümsemişti, Nurbanu Valide. Görünen o ki, Safiye'nin tastamam canını yakmıştı işte.  Şimdiyse durduğu yerde bir yandan öylece yatağında oturmakta olan Safiye'ye bakarken, bir yandan da içinden söyleniyor, öfkesini körüklüyordu, güzel valide.

  Şimdiyse durduğu yerde bir yandan öylece yatağında oturmakta olan Safiye'ye bakarken, bir yandan da içinden söyleniyor, öfkesini körüklüyordu, güzel valide

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ŞEMS-ÜL HÂREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin