Osmanlı/ Payitaht
Falcı Kadının Evi
Gün ışığına hasret kuruyup, gitmiş olan saksı içindeki çiçeklere bakmıştı, Sultan. Sonra da duvarlardan sarkan örümcek ağlarına... Tozlu, kasvetli bir yerdi burası.Kalın perdelerle sımsıkı örtülü pencereler bu küçük odayı boğuyor, haliyle ister istemez de insanın içinde bir ağırlık oluşturuyordu.
Nurbanu Sultan:
" Ne görüyorsun, hatun? İstikbalde beni ve şehzademi ne bekliyor? "
Su falına odaklanmıştı şimdi Perihan Hatun. Görünüş olarak ise içleri ürperten cinstendi bu kadın. Dağılmış, ak saçları ve üzerine geçirdiği bir vakitler siyah olan grileşip, pulçumuş kaftanıyla yüzüne dahi bakmaya büyük cesaret gerekiyordu, ifritin.
Perihan Hatun:
" Yıldızınız sönmedi. Hâlâ ilk günkü gibi parlak ve en tepede. Lakin... Bir sis, bulut var burada. "
Su dolu bakır tasın kulplarından tuttuğu gibi kendine doğru yaklaştırmıştı. Öyle ki şimdi her zamankinden daha fazla dikkatli ve dâhi hassastı bu İfrid-i Mahlûkat.
Nurbanu Sultan:
" Ne sisi ne bulutu bu? Konuşsana hatun! Bir şey de! "
Perihan Hatun:
" Dediğim gibi, yıldızınız hâlâ parlak. Lakin daha önünüzde epeyce bir yol ve bu yol üzerinde de sizi bekleyen hayli çetin günler, aylar, seneler var. "
Pür dikkat yaşlı falcıyı dinlemeye koyulmuştu, Nurbanu Sultan. Bu söylenenler onda şüphesiz ki bir korku, endişe yaratmıştı. Öyle ki tüm korkularına rağmen onunla birlikte gelen Canfeda Hatun'a çevirmişti yüzünü. Sanki, ne demek istedi bu falcı, der gibi bakıyordu sadık kalfasına.
Canfeda Hatun:
" Ne demek oluyor bu dediklerin? Sultanımızı bekleyen o çetin günler de ne, ne olacak o günlerde? "
İçi su dolu tası birden yere atmış, okuduğu birkaç garip kelimlerle birlikte de düşen tası yeniden avuçlarının arasına almıştı, Perihan Kadın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEMS-ÜL HÂRE
Historical FictionDillere destan güzelliği cesareti ve zekâsıyla herkesi kendine hayran bırakan Venedikli Sofia. Manisa Sarayı'nda şehzadeye hediye edilen ve herkesi büyüleyen bir esir. Kanuni'nin torunu, Üçüncü Murat'ın önce gözdesi sonra eşi. Üçüncü Mehmet'in ann...