Üç gün sonra da saraydaki sultanlar muhteşem bir alayla Eski Saray’dan At Meydanı’na, düğün alanına gelmişler ve İbrahim Paşa Sarayı’na yerleşmişlerdi. Sultanlar At Meydanı’na kafesli, atlas perdeli ve çok süslü saray tahtıravanları içinde gelmişlerdi. Küçük birer kupa arabasına benzeyen ve önünde arkasında kolları bulunan bu tahtıravanları süslü bir şekilde giydirilmiş saray uşakları taşıyordu sultanları.
Bu iş için seçilen kişiler tahtıravanların ön ve arkasındaki kollar arasına girerler ve kollara bağlı meşin askıları omuzlarına alarak
tahtıravanı yerden kaldırırlar, kibar ve azametli hanımları mütevekkil bir surette taşırlardı. İşte o gün saray sultanları böyle çok süslü tahtıravanlar içinde harem ağalarının çevrelediği bir ihtiram alayı ortasında düğün alayına gelmişlerdi. Macaristan ve Bosna hududu tutsaklarından 12 esir de bunların ardından geliyordu.( Bu esirler sonradan yapacakları zor oyunlarla, gösterilerle halkı eğlendireceklerdi. Bunlar kılıçlarıyla birbirlerine vurdular, mızraklarla birbirlerini deldiler, biri kendi vücuduna bir demir sapladı, başkaları da kollarına oklar saplamış, bir kısmı da sırtlarına at nalları çakmıştı. Padişah bunların cesaretlerine karşılık herbirine ihsanlarda bulundu. )
Sultanlar bir şekerleme kervanıyla alana gelmişlerdi. Sırmalı Şam kumaşından gaşiyeler vurulmuş dokuz hayvana yüklenmiş bu şekerleme kervanının içerisinde şekerden yapılmış yüzlerce hayvan heykeli bulunuyordu. Getirilen şekerden yapılmış heykeller halka
dağıtılmış, bu arada sultanların alayının arkasında bulunan esirler savaş gösterileri yapmış, zenci ve diğer cambazlar Dikilitaş ve yağlı direk üzerinde hünerlerini
sergilemişlerdi.Bu şekerden hayvan heykellerini müteakip büyük nahıllar getirilmişti ki bunlar önceki nahıllardan çok büyük olup üzerlerine balmumundan yapılmış kuş, hayvan, meyve, ayna gibi her türlü eşya şekilleri asılmıştı.
...
Şehzade Mehmed ise o sırada biraz dinlenmek ve yeni elbiseler giyip güzel ve yeni bir ata binmek üzere, hem de uğur saydığı için Eski Saray’a gelmişti. Ayağına birçok altın işlemeli serâserler serilmiş, bütün saray halkı inip yollu yolunca karşılamışlardı. Cebecibaşına varıncaya kadar herkes altın işlemeli hılatlarla murada ermişler, vezirler de hılatlarla ağırlanmışlardı.
Şehzade kıyafetini baştan ayağa değiştirmişti şimdi. Üzerinde ise etrafı hep incilerle, elmaslarla donatılmış olan kırmızı atlastan bir mintan vardı ve altın dokuma bir fersâ onu süslemişti. At ve atın takımları da bu esnada değişmiş olup şehzade bu defa siyah-beyaz bir ata binmişti.
Küpesi dahi değişen Mehmed, giyindikten sonra sadrazam başta
olmak üzere diğer devlet erkanı atlanıp bir cümbüş içinde onu da alarak tekrar babasına götürmüştü.Bu muhteşem düğün için bütün hazırlıklar tamamlandıktan; padişah, şehzade, sultanlar ve davetliler, seyirciler yerlerini aldıktan sonra düğün ve dolayısıyla eğlenceler, ziyafetler, gösteriler başlamıştı. Davetliler ve seyirciler kendilerine ayrılan yerlerde düğünü izlerken;
yaz aylarına mahsus ipekten veya softan dikilmiş her renkte ince alay elbiseleri içinde düğünün yüksek derecedeki davetlileri de o vaktin protokolü gereği kapı halkı denilen
kendi adamlarının teşkil ettiği heybetli bir çember ortasında ağır ağır ilerliyor ve yerlerini alıyorlardı.At Meydanı’nın iki ucuna yerleştirilmiş iki iri yeniçeri kösü devamlı ve muntazam vuruşlarla ve ağır tokmaklarla durmadan döğülüyor, kösün meydana ayrı bir azamet ve heybet veren bu ağır başlı ve vakarlı sesi, şehir üstünde yürekleri ürperten akisler yaratıyor, bütün İstanbul’u adeta At Meydanı’na çekiyordu. Tüm şenlik boyunca da bu musiki teraneleri devam edecekti.
![](https://img.wattpad.com/cover/172268945-288-k355119.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEMS-ÜL HÂRE
Fiksi SejarahDillere destan güzelliği cesareti ve zekâsıyla herkesi kendine hayran bırakan Venedikli Sofia. Manisa Sarayı'nda şehzadeye hediye edilen ve herkesi büyüleyen bir esir. Kanuni'nin torunu, Üçüncü Murat'ın önce gözdesi sonra eşi. Üçüncü Mehmet'in ann...