Sultan-ı Sâni

720 31 30
                                    

3,5 Ay Sonra

Manisa Sancağı

Şehzade Murad Dairesi

" Kaç ay oldu lakin hâlâ aklımdan çıkmıyor, validem. Ya o gece hatun beni öldürseydi? Gerçi Cafer yetişmeseydi, şimdiye çoktan toprağa girmiştim ya. "

Nurbanu Sultan:

" Allah'ım esirgesin. Ağzından yel alsın, oğlum. Deme, söyleme böyle. Rabbim korudu seni. Yüce Rabbim... "

Üç ay evvel bugün saldırmıştı Murad'a, Zişan Hatun. Güya halvet için şehzadenin huzuruna gelmişcesine daireye girmiş ve çoktan uykuya dalmış olan şehzadenin boğazına dayamıştı, paslı hançerini. Her şey Allah'tan ya... O gece işittiği mühim bir havadisi Şehzade Murad'a söylemek üzere saraya gelmişti, Cafer. Sonra da yan pencerenin perdesine gölgelenmiş olan hançer siluetini fark edip hemen kendini içeriye atmıştı. İşte böylelikle hayatta kalmıştı, Murad.

Şehzade Murad:

" Huzurun yalnız adı kaldı, validem. Dairemde bile uyku haram oldu bana. Duvarlar üzerime üzerime geliyor sanki. "

Evladının bu bezgin tavırları karşında başını eğmiş, sonra da oğlunun yakut yüzükler iliştirdiği kalın parmaklarından tutup, elini avuçlarının arasına alıvermişti, Nurbanu. Öyle ki onun da sinirleri bozulmuştu bu olanlardan. Bu sebepten Murad'a dair ne varsa hepsiyle alakadar olup, daha bir ihtimam göstermeye başlamıştı şimdilerde. Nihayetinde Murad onun oğlu, umuduydu her şeyden evvel. Kanıydı, canıydı.

 Kanıydı, canıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Nurbanu Sultan:

" Malumatın var mı, bilmiyorum. Babanın gözdesi Selimiye... Bir oğlan doğurmuş. Baban da yeni doğan oğluna Abdullah adını vermiş. "

Nefretini belli edercesine, dişlerini sıka sıka söylemişti bu havadisi, valide. Öyle ki, oğluna bir rakip daha çıkmıştı şimdi. Üstelik onu Selim'in kalbinden kovan hatuna sultanlık yolunu açmış olmuştu bu doğan şehzade.

Şehzade Murad:

" Kardeşim oldu, demek. Bir şehzade daha mı dersiniz validem? Hayırlısı... "

Oğlunun aklından geçenleri görebiliyordu, Nurbanu. Görebilmişti. Cellatlardı bunlar. Her yerde çınlayan şehzade sesleri arasında bir an olsun irkilmeden, ellerinde urganla duran, peçeli cellatlar... Ah! Hayır, oğlu bunları düsünmemeliydi. Aklına bunları sokmamalıydı. En azından şimdilik. Zira Murad'ın şu üç aydır içine girdiği ruh hali onu yeterince korkutmaya yetmişti zaten. Bir de bunları tasavvur etmesindi, oğlu.

Nurbanu Sultan:

" Seni yiyip bitiren endişelerinden kurtul artık. At hepsini bir kenara! Murad... Validen olarak sana söz veriyorum. O tahta sen çıkacaksın! Sen! "

***

Kütahya Sancağı

Selimiye Sultan Dairesi

ŞEMS-ÜL HÂREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin