Bedduanın Tecellisi / Doğum Yatağında Verilen Can

204 13 17
                                    

8 Ağustos 1585

Esmahan Sultan Sarayı

Hava pek sıcaktı. Hele öğle vakti dışarı çıkacak olunsa insan buhar olur giderdi. İşte bu bezdirici sıcakta Esmahan Sultan'ın Sarayı'nda bir telaştır vardı.

Sultan Hanım doğum sancıları içinde kıvranıyordu. Bundan evvel iki doğum yapmış olmasına rağmen bu seferkinin acısını bir türlü atlatamıyordu.

" Aaaaahh, öleceğim herhalde Serfiruz ! Kurtulamayacağım. Aaaaa ! "

Sultan'ının acı çığlıkları karşısında çaresizce bir o yana bir bu yana koşturup duruyordu Serfiruz Hatun. Yıllardır ekmeğini yediği hanımının doğum döşeğinde sararıp solmasını içi kaldırmıyor ve o da çırpınıp duruyordu.

Aklına saraya haber etmek gelmişti. Haber etmeli ve icap ederse er kişi olmasına bakılmadan hekimbaşı dahi buraya gönderilmeliydi. Aksi halde can çekişen sultanı ölebilirdi.

" Dayanın Sultanım !  Size tez elden saray hekimini getirteceğim. "

O an işlerin farkında olduğundan çok daha vahim gittiğini anlamıştı Esmahan. Demek ki, vaziyet o derece ciddiydi ha ? 

Bir an gözlerinin önüne kardeşi Şah geldi. Ardından Fatma... İkisi de gemgenç yaşında göçüp gitmişti. Ve sonra validesi... Sanki baş ucunda onu görür gibi oldu.

" Validem... "

" A benim güzel kızım, sana bu izdivaçtan hayır gelmez, yuva yıkanın yuvası olmaz demedim mi ben ? "

Hayal görüyordu sultan. Gördüğü hayal de olsa validesinin sözleri yankılanıyordu kulaklarında.

" Sultanım dayanın ne olur ! "

Otuz dokuzundaydı Esmahan. Yaşına göre onca şey görmüş geçirmişti o. Nice ölümler nice doğumlar görmüş, hayatın acı tatlı hemen hemen her anına şahit olmuştu.

" Ali... A... Ali... "

" Sultanım ne olur ıkınmaya bakın. Bebek doğdu doğacak.  "

Fayda etmiyordu. Öyle ki sultan kendini iyice salmış halde sevgisi uğruna yuvasını dağıttığı zevcisi Kalaylıkoz Ali Paşa'yı sayıklıyordu. Oysa bebeğin başı çıkmıştı. Daha fazla bu şekilde kalmaya gelemezdi ve bunun için de Esmahan'ın son bir kez de olsun ıkınması şarttı.

" Sultanım hadi az kaldı ! "

Ebelerin bu son bağırışlarıyla birlikte kendine gelir gibi olmuştu sultan hanım. Durumu idrak edebildiği kadarıyla ıkınmış ve adeta kendini parçalamıştı.

" Şükürler olsun. Şükürler olsun sultanım, bir oğlunuz oldu. "

" Oğlum...  "

İnce cılız bir sesle ağlamakta olan bebeği ebe kadınlardan biri alıp hemencecik sultanının bağrına koymuştu. Esmahan ise terden keçeleşmiş saçlarını tutmuş olan evladına bakıp acıyla karışık gülümsemişti.

" Oğlum... Oğlum...  "

Ve birden başı yastığa düşmüştü Esmahan'ın. Elleriniyse yataktan aşağı boşluğa bırakmış, öylece kalmıştı.

" Sultanım... Sultanım ses verin ! "

" Sultanım ! "

...

***

Osmanlı Sarayı

Has Oda

ŞEMS-ÜL HÂREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin