3 Hafta Sonra
Osmanlı Sarayı
Hasbahçe
" Bu hatunun ne işi var burada? Gebe haliyle ne diye geldi Manisa'dan? "
Canfeda Kalfa:
" Ben de anlamadım,Sultanım. Belli ki Şehzademiz Murad Hazretleri böyle münasip buldular. "
Şaşkınlığı Safiye Hatun'a idi Nurbanu'nun. Oğlunun düğününde ne işi vardı ki onun? Üstelik gebeydi hem de gözde bir cariyelikten gayrı bir mevkii de yoktu. Lakin Canfeda haklıydı. Anlaşılan o ki oğlu Murad bu hatuna kıymet veriyordu. Yanından ayırmadığından belliydi zaten. Hatta Murad'ı bu izdivaçtan vazgeçirmeye çalışan da bizzat kuzeni olan bu hatundu demek ki.
Gazanfer Ağa:
" Sultanım... Rohsan Hatun emrindeki hizmetlileri ile birlikte saraya teşrif ettiler. İlaveten nikah da kıyılmak üzere. "
Nurbanu Sultan:
" Âlâ, Gazanfer. O halde şenlikler başlasın. Hatunlara da altın dağıtın. "
Gelen haberle birlikte rahatlamıştı, güzel haseki. Zira bu düğünü evladı adına en çok o istemişti. Biraz daha hasbahçede oturup, önüne konulan tatlılardan yedikten sonra gelini Rohsan Hatun'u görmek için hareme doğru yola koyulmuştu.
O sırada Safiye Hatun ise yanında bulunan Zennur isimli cariyeyle bahçeye kurulan tüllerle süslü kamelyada oturmuş, ağlamaklı vaziyette şerbetinden yudumluyor, bu düğünün bir an evvel son bulması için dua ediyordu.
Zennur Hatun:
" Neden Nurbanu Sultan'ın yanına gitmedin? Daha az evvel karşıdaki büyük kamelyada oturuyorlardı. Görmedin mi yoksa? "
Elinde tuttuğu şerbet tasını hiddetle sofraya çarpmıştı, Safiye. Zira tüm bu şenliklerin, debdebenin tek bir müsebbibi vardı. O da şüphesiz Nurbanu Sultan'dan başkası değildi. Halbuki onlar akrabaydılar. Aynı kandan geliyorlardı. Hem öyle ki bizzat kendileri göndermişti onu Manisa'ya. Ne de çok vaadlerde bulunmuştu hatta. Şimdiyse bir Çerkez kızına hürmet ediyor, el üstünde tutuyordu.
Safiye Hatun:
" Görmedim! Her neyse daireme gitmek istiyorum. Refakat et bana. "
Al eteklerinden tuttuğu gibi doğrulmuştu Venedikli Baffo. Kaşlarını çatmış, hafif mağrur bir halde yürüyordu şimdi.
***
Osmanlı Sarayı
Taşlık
" Evine hoş geldin prenses. Rabbim esirgesin pek de güzelsin. Allah nazarlardan saklasın seni."
Nurbanu Sultan'dı bu. Taşlığın ortasında gelinini karşılıyor, ona nice dolu övgüler saçıyordu. Rohsan Hatun ise yaşına rağmen güzelliği ile büyülendiği Nurbanu'nun elini öpmüş, bu hoş iltifatlara tebessüm ederek karşılık vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEMS-ÜL HÂRE
أدب تاريخيDillere destan güzelliği cesareti ve zekâsıyla herkesi kendine hayran bırakan Venedikli Sofia. Manisa Sarayı'nda şehzadeye hediye edilen ve herkesi büyüleyen bir esir. Kanuni'nin torunu, Üçüncü Murat'ın önce gözdesi sonra eşi. Üçüncü Mehmet'in ann...