20. Bölüm

5.7K 223 165
                                    

Herkese selam ben geldim♥️ Aşırı heyecanlandığım ve tabii ki beni aşırı etkileyen bir bölümle geldim.

Büyük sırrın açığa çıktıktan sonraki ilk bölümümüz ve en uzun bölümümüz. Birazdan "10 bin" kelimeden birazcık daha uzun bir bölümü okuyacaksınız. Sizi bölümle başbaşa bırakıyorum♥️

Zakkum- Ben Ne Yangınlar Gördüm

Çağan Şengül&Yasir Miy- Tenha

Toygar Işıklı- Ninni

Uykusuzluktan ya da kesik kesik ağlayarak uyuduğum için şişen, ağır göz kapaklarımı çok daha kötü günlere araladığımı biliyordum. Günlerdir başımdaki dinmek bilmeyen ağrı, kalbimdeki kocaman bir acıyla bu yatağın içinde kaybolurcasına yatmıştım. Ben hayatla bir rulet oynamıştım ve kendi ellerimde patlamıştı. İçimi yakan acı sadece gözlerimden yaş olarak süzülebiliyordu. Ne tek bir kelime ne de bir hareket olarak dışarı taşabiliyordu. İçimde yıllardan beri kaynayan bir lav sadece sıcak gözyaşları olarak yanağımı, yastığımı ıslatabiliyordu. Bu kadardı. Bir yalanın, sırrın, gerçeğin tamamı buydu aslında. Sadece gözyaşı. Daha fazlası değil.

Gözlerimi kapatmak istediğim her an bunun sadece bir kâbus olmasını diliyordum. Canımı acıtan gerçekler yüzüme vururken uykularım kaçıyordu. Günlerdir ağlıyor ve bazen ağlamanın etkisi ile kısa süreli uykulara dalıyordum. Daldığım o kısa uykulardan uyandığımda bunların birer kâbus olduğunu düşünüyor ama gerçeğin yüzüme vurması sadece birkaç saniyeyi buluyordu. Sonrası ise yine aynıydı. Durmak bilmeyen gözlerim sadece içimdeki acıyı akıtıyor ve ben kendimi uykusuzlukla cezalandırıyordum. Kocaman 2 günde kaç saat uyumuştum? 1 ya da 2?

İnsan nasıl ruhunun eriyip bittiğini hissederdi? Ben öyle derinlerimde ve öyle gerçekçi hissediyordum ki bunu... Korku da diğer duygular gibi bir insan için çok normalken ben korkudan korkuyordum. Ben bugünden sonra olacaklardan, olacak olanların korkusundan korkuyordum. Kendi canımdan çok onun için korkuyordum.

Hasta bir ruhu iyileştirecek olan hiç şüphesiz insanın kendisiydi. İnsan, çift başlı bir yılan gibi zehri de panzehri de kendisiydi. Ama ben ilk defa kendimi iyileştirmek istemiyor bunun için birazcık bile enerjimin olduğunu düşünmüyordum. İlk defa çakıldığım bu yerde böyle yıllarca yatmak ve yok olup gitmek istiyordum.

Hayallerim vardı. Her şeyin hayalini kuran ben bu acı ve ağır günün bile hayalini kurmuştum. Duyacağım lafların, içimi yakarcasına dökeceğimiz gözyaşlarının, benim için ağır günün, kendi ellerimle pimimi çektiğim bugünün hayalini bile kurmuştum. Ama kocaman bir acıdan bile ibaret olan bu hayal gerçekleşmemiş ve kâbusa dönüşmüştü.

O gün orada, herkesin içinde, en çok da onun yanında söylenenler, bir hastane odasında çekildiğim o fotoğraf, insanların bakışları, fısıldaşmaları sanki birkaç saniye öncesindeymiş gibi hâlâ net olarak zihnimdeydi. İnsan bir acıyı kaç kere yaşardı ki? Ben gözümü kapattığım ya da kapattığımı sandığım her an bu acıyı tekrar yaşıyordum. Belki birkaç dakika süren uykularımdan uyandıktan sonra sadece birkaç saniye içinde tekrar o acının altında ezilip onun ateşiyle yanıyordum. Göğsüm ilk defa bu kadar şiddetli bir ağrıya ev sahipliği yapıyor ve ben ağzımı bile açamıyordum.

Ağrıyan gözlerim birkaç saniye tavanda dolandı. Günlerdir gördüğüm tek görüntü tavanım, soğuk duvarım ya da komodinimin üstünde, ekranı ters çevrilmiş ve muhtemelen artık şarjı bitmiş olan telefonumdan ibaretti. Her şeyini ailesiyle özellikle de abisiyle paylaşan ben onlara ağzımı açıp tek kelime bile edememiştim. Ne zaman bir şeyler söylemek için ağzımı açsam sadece hıçkırarak ağlayacağımı biliyordum. Hem ne diyecektim onlara? Kızınız bir konferans salonunun içinde, tüm okulun önünde vicdansız ve acımasızca ifşa edildi mi?

İPEK | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin