Mor kapaklı defterden,
Herhangi bir tarihte...
Hayat, çoğu zaman kapalı kapılar ardında yaşadıklarımızdır. İnsan, en yalnız olduğunu düşündüğü anda bile kendi ile başbaşadır. Bu yüzden zaten en çok kendiyle arasının iyi olması lazımdır. Bu yüzden hayat aslında sen ve ruhun arasında yaşanan iki kişilik bir yaşamdır. Bazen de istemeden girdiğin bir savaştır...
Bazı günler diğerlerinden daha güneşli ya da daha bulutlu olabilir. Ancak bu kesinlikle hava durumu ile alakalı değildir. Yalnızca sen öyle hissedersin. Ve bazı günler bulutlar yağmur yüklenir, bir fırtına çıkarır hayatına. Darmadağın olursun, savrulursun, ne yolunu ne de yönünü bulamazsın. Bazen kendi hayatına, kendine yabancılaşırsın. En çok kendine küsersin... Herkesi seversin de bir kendini sevemezsin... Ama bazı günler bulutların ardındaki güneş çıkar ortaya. Sıcacık yapar her şeyi. Her şey yolunda ve yönündedir. En çok kendine tutunup yürürsün.
Son yıllarda aynadaki görüntüsü sürekli değişen bu genç kıza baktığımda birçok soru işareti de var zihnimde.
Mesela hava güneşli mi yoksa fırtınalı mı?
Bir yolun başında mıyım yoksa en sonunda mı?
Bazen bir sonsuzluk için sona ihtiyaç duyar insan. Bazı sonlar, sonsuzlukları doğurur. Bir şeylerin başlaması için muhakkak bir şeylerin sonlanması gerekir. Bu hayatta sonlandıracağın şey kötü hissettiren ne varsa o olsun. Hayatındaki kötü hisleri sonlandırıp yolundan at ki yolun güneşlensin. Ne zaman kötü hissedersen bir şeylere inan ki güneşler doğsun gününe.
Tıpkı tüm mücadelem gibi karanlık günler de olacak... Bazen bulutlar kaplayacak göğü, zifiri karanlık çökecek semaya, bir kuytuda düşeceksin mesela. Ağlayacaksın, duymayacaklar. Bazen de duymamaları için kendini bastıracaksın. Bazen bir el bekleyeceksin hiç gelmeyeceğini bilerek. O elin başkalarına uzandığını bileceksin ama yine de bekleyeceksin. Sonra bir şey olacak... Gün dönecek, güneş doğacak, belki de bambaşka bir el uzanacak ya da bir ele ihtiyacın olmayacak. Ama o kuytudan kalkacak, güneşli günlere inanacaksın. İnandığın şey uğruna yürüyeceksin yolunu.
Hayat, sandığından da kısa. Bazılarımız için çok daha kısa. Bilmem bu kızdan bir tavsiye almak ister misin ama ben yine de yazacağım. Önce kendim sonra senin için yazacağım.
Yollar taşlarla dolu, dikenlerle döşeli de olsa yürü. Belki ayakların kan içinde kalacak, çok düşeceksin. Ama uğruna yürüdüğün yolun sonunda güneş olduğunu hiç unutma. Işık sensin. Yol sensin. Yön sensin. Uçsuz bucaksız bir maviliğin içindeki geminin kaptanı sensin. Sen istersen ilerlersin. İstemezsen bitirirsin...
Ve her son sonsuzlukta kaybolduğunda, sandığın kadar kötü olmayabilir. Bazı deneyimler seni hayata hazırlar. Bazı mücadeleler, gözyaşları, kayıplar seni olduğun kişi yapar. Olduğun kişiye sıkı sıkı tutun, daha iyisi için mücadele et. Beni, sevdiğim adama bağladığına içten içe inandığım o kırmızı bileklik gibi sen de hayata kendini bağla bir kırmızı iple. En çok sen tutun yaşama. En çok sen yaşa.
Bazen düşeceksin ama sen yine de kahkahalarının yankılanmasına izin ver. Tüm kötü anıları iyileri ile değiştir. Kocaman gül. Hep gül. Gülmek insanı iyileştirirmiş. Ben buna inandım. Çoğu zaman önemli olan, olayın sonu değil o sona kadar kat ettiğin mesafe, geçirdiğin dönüşüm ve edindiğin deneyimdir. Unutma her son aslında göründüğü kadar mutsuz değildir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPEK | TAMAMLANDI
ChickLit[TAMAMLANDI] Hayat sizden her şeyinizi alabilir. Aşkınızı, arkadaşlarınızı, sağlığınızı... İpek lise birinci sınıfta vücudundaki değişimler ve ufak bir baygınlık sonucunda kanser olduğunu öğrendiğinde, hayatının çok farklı bir dönemine geçiş yaptığı...