5. Bölüm

6.8K 329 100
                                    


Herkese merhaba♥️Beni burada gördüğünüze şaşırmış olabilirsiniz. Çünkü cidden son aylarda ruh gibiydim. Umarım hepiniz evlerinizde ve sağlıklısınızdır🙏🏻 Ben uzun zamandır buralara uğrayamamıştım. Hâlâ sınav mağduruyum çünkü. Olaylara 5'ten itibaren giriş yaparız demiştim ama "Acaba hemen giriş yapsam hızlı mı olur?" diye düşünmekten de kendimi durduramıyorum. Neyse ben bölümü bırakıp kaçıyorum♥️

Ufuk Çalışkan-Yeni Limanlara🌿

Babam, her zaman "Dünyadaki herkes arkadaşın olabilir ama dostun olamaz. Dostların belirlidir." derdi. Küçükken bunu pek anlayamazdım. Arkadaş ve dost arasındaki ayrımı bilmezdim çünkü. Ama zaman geçip büyüdüğümde babamın söylediği şeyler hep zihnimde yankılandı. Her geçen gün onu daha da iyi anladım. Düşmem için çırpınan, düştüğümde elini uzatmak yerine gülen, hatta bir tekme de kendileri atan insanları gördükçe her şeyi daha iyi anladım. Çok fazla arkadaşın olabilir. Ama dostların belki de bir elin parmağını geçmez. Eğer Fayette, Freddy ve Darcy'i bir kenara bırakmam gerekirse Sıla, tanıştığımız ilk andan itibaren hep farklıydı. İnsan bir süre sonra kalbinde hissediyor dostlarını.

Sıla ile okul döneminde de çok yakındık. Aynı sırayı paylaşıyorduk, aynı şeyleri yapmaktan hoşlanıyorduk. Ama bizi birbirimize bağlayan bunlar değildi. Fransa'ya gideceğimiz gün Sıla ile vedalaşırken ona hiçbir şey söylememiştim kendimle ilgili. Sadece, babamın işleri için gitmek zorunda kaldığımız kısmını söylemiştim. Yalan değildi. Sadece bazı şeyleri ondan gizlemiştim. Fransa'ya gittiğimiz günlerde sadece Sıla'dan mesaj alıyordum. Sınıfımdaki diğer insanlar bir anda görünmez olmuştu sanki. Birkaç kere Cem'e yazmama rağmen takındığı tavrı hissedebiliyordum ve bir süre sonra da mesaj atmayı bırakmıştım. 'Belki o bana yazar.' diye düşünmüştüm ama olmamıştı.

Sıla ile havadan sudan konuşuyorduk. Bana her gün mesaj atmaya çalışıyordu. Vakit bulduğumda ben de ona yazıyordum. Sıla ile dostluğumuz böyle pekişmişti. Birbirimize sorduğumuz basit hâl hatırlarla. Ben düzenimi oturttuğumda görüntülü konuşmaya başlamıştık. Müsait oldukça ya telefonda ya da ekran karşısında hasret gidermeye çalışıyorduk. Ben bir yandan Sıla'ya bir şey belli etmemeye çalışırken bir yandan da tedaviye başlamıştım. İlk kemoterapimi aldıktan sonra 1 hafta yataktan çıkamadığım günlerde de birkaç yalan uydurmuştum.

Günler geçtikçe Sıla'yı üzmekten daha da çekiniyordum. Ona gerçeği söyleyip üzmek istemiyordum. Hayatımın sonuna kadar ona yalan söyleyebileceğimi, bu durumu saklayabileceğimi düşünüyordum. Ama hesap etmediğim şeyler vardı. Sıla, aramızda binlerce kilometre olmasına rağmen bazı terslikler olduğunu hissediyordu. Halsizliğim, saklamaya çalışsam da ellerimdeki ve kollarımdaki morluklar, ilk kemoterapimi almaya başladıktan 15 gün sonraya dökülmeye başlayan saçlarım ve bunları saklamaya çalışmam...

Yine bir gün Sıla ile bilgisayarımdan görüntülü konuşurken annem bir anlığına boş bulunup odama "İpek, kemoterapi sonrası doktoruna görüneceğiz." diyerek girdiğinde bazı şeyleri saklayamayacağımı anlamıştım. Sonrasında, Sıla her şeyi öğrenmek istemişti ve ben bir ekran karşısında arkadaşıma nasıl kanser olduğumu anlatmaya başlamıştım. İşte o günden sonra birbirimize daha da bağlanmıştık. Sıla, hastalığımla ilgili pek konuşmuyordu. Sanki hiçbir şeyim yokmuş gibi konuşuyordu ve bu soğukkanlılığı beni daha da iyi hissettiriyordu.

O günden sonra ellerini üzerimden hiç çekmemişti. Acıdan kıvrandığımda da mutluluktan ağladığımda da hep yanımdaydı. O, benim bu dünyadaki en büyük şansımdı. Bu dünyaya tekrar gelsem yine onunla dost olmayı isterdim. Çünkü onun dostluğu bu dünyadaki en güzel şeylerin başında geliyordu benim için.

İPEK | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin