2. Bölüm

8.7K 405 142
                                    


Ben bölüm yazarken çok dinledim belki sizler de dinlersiniz🌿

Feridun Düzağaç-FD

 Sevgi midir Dünya'ya hâkim olan yoksa nefret mi? Bir dostun kucaklaması mıdır yoksa bir düşmanın sırtından vurması mıdır? Zaten düşmanlarımız bir zamanlar yanımızda olan insanlar değil midir?

Gözlerim istemsizce sınıfa kaydığında gözlerimin içine tüm nefretiyle bakan İlayda'yı fark ettim. Bir zamanlar arkadaştık oysa ki. Ta ki ben gidip o da Ulaş'a açılana kadar. İsterseniz Dünya'nın en güçlü insanı olun yine de birinin hislerini engelleyemezsiniz. Peki arkadaşım dediğiniz birinin gidişinin üzerine onun sevgilisine karşı bir şeyler besleyebilir misiniz içinizde? Doğrular ve yanlışlar herkese göre farklıdır. İlayda'ya karşı bir şey hissedemiyordum. O artık arkadaşım bile değildi.

Bir zamanlar kalbimi açtığım Ulaş ise sırasında oturmuş ifadesizce bana bakıyordu. Kısa bir süre sonra kafasını çevirdi. Ben onun hakkındaki bütün hayallerimi öldürüp gelmiştim. Gidişimle birlikte çıkmaz bir yola girdiğimizi biliyordum. Ondan bir karşılama ya da birkaç sevgi sözcüğü duymayı beklemiyordum. Çünkü yapmayacaktı...

Benim için yıllar geçse de değişmeyecek tek duygu sevgiydi. Bir dosta, bir kişiye ya da herhangi bir şeye karşı olan sevgi.

"İpek, hoş geldin güzelim."

Begüm Hoca elindeki kâğıtları ön sıraya bırakıp yanımıza geldi. Sıla'nın omzumdan ayrılması ile Begüm Hoca'ya sarılmam bir oldu. Biz sarılırken sınıf kapısı tıklandı ve içeriye nöbetçi olduğunu tahmin ettiğim bir kız girdi. "Hocam, sınıf listesi değişti de." Elindeki kâğıdı masanın üstüne koyup çıktı. "Hadi geçin bakalım yerinize." Biz yerimize geçerken Sıla hâlâ inanamadığına dair bir şeyler fısıldıyordu. Sıla eliyle cam kenarına geçmemi işaret ederken ona uyup cam kenarına geçtim.

Begüm Hoca eski sınıf listesini yırtıp çöpe atarken sınıfa kısa bir göz attım. Tanıdık simalar kendi aralarında fısıldaşırken yeni gördüğüm yüzler ise anlamsızca bize bakıyordu. "Eğer bu bir rüyaysa ve sabah kalktığımda yine WhatsApp'tan konuşacaksak çok büyük hayal kırıklığına uğrayacağım." Kuruyan dudaklarımı ıslattım. "Hayır, bu bir rüya değil ve artık her gün yüz yüze konuşacağız."

Geri dönmem bir şok etkisi yaratmış mıydı bilmiyorum ama biz ders işlemeye geri dönmüştük bile. Önümüzdeki testi çözerken Sıla ile dakikada bir göz göze geliyor ve gülüyorduk. Son soruyu da işaretleyip arkama yaslandığımda gözlerimi ovuşturdum. Kaç saat uyumuştum bilmiyordum ama hafiften hâlâ uykum var gibiydi.

"Zenginler gibi jet lag mı oldun yoksa?" Buna cidden gözlerimi devirmiştim. Fransa ile Türkiye arasında 1 saatlik bir zaman farkı vardı ve ben jet lag olacak son insan falandım. "Jet lag olacak son insanım Sıla."

Begüm Hoca kolundaki saati kontrol edip konuşmaya başladı. "Cevapları vereyim teneffüse çıkarsınız." Hızla okumaya başladığı cevaplar ile kendi doğrularımı karşılaştırdım. Birkaç sene buradan ve Türkçeden uzak kalmama rağmen pek de kötü sayılmazdım, hatta fazlasıyla iyi sayılırdım. Çalan zille birlikte sıramızın etrafı bir anda dolarken şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Eski arkadaşlarımı görmek beni fazlasıyla mutlu etmişti.

"Saçlar yakışmış, bu arada hoş geldin." Cem uzunca boyuyla bize doğru yaklaşırken kafamı sallayıp selam verdim. "Teşekkür ederim." Cem ile eskiden iyi anlaşırdık. Daha doğrusu benim anlaşamadığım pek kişi yoktu. "Geldi Ulaş'ın yancısı." Sıla'nın fısıltısını bir tek ben duymama rağmen ona dönüp gözlerimi kıstım. Ne olursa olsun böyle konuşmasını istemiyordum.

İPEK | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin