Almora-Tılsım
Hayatım gözlerimin önüne gelse hiç şüphesiz bunlar fotoğraf kareleri şeklinde olurdu. Fotoğraflar, o ana götürürdü bizi tekrardan. Çok fazla fotoğrafım var ama bir o kadar da yok. Yaşadığımız anları ölümsüzleştirmeyi sonra dönüp onlara tekrar tekrar bakmayı severdim. Ama kalbim mutlulukla çarparken unuturdum çoğu şeyi. Kahkahalarımız hiç durmaksızın artarken gün sonunda elimde kalan sadece kulağımda yankılanan gülüşmeler olurdu çoğu zaman.
Arkadaşlarımla ne zaman çok eğlensek fotoğraf çekilmeyi unuturduk. Bu yüzden elimde çok fazla ama bir o kadar da az fotoğraf vardı. Sanki çekildiğimiz her kare içimde büyük boşluklar oluşturuyor ve daha çok anı biriktirme hissi ile yanıp tutuşuyordum. Çünkü hayatımın en güzel yılları elimde bulunan birkaç fotoğrafa bakmak ile geçmişti. Şimdi o eksikliği kapatmak için sanki daha çok çabalıyordum.
Bu yüzden fotoğraflara çok bağlıydım. Sıla'ya yaptığım hediye de bunun içindi. Kader bizi bir kez daha ayırırsa bakabileceği ışıklı fotoğrafları olsun diye...
Sıla'ya sadece ben düşkün değildim. Sıla, benim kardeşim gibiydi ve bunu ailelerimiz de biliyordu. Hatta öyle ki abim Sıla'yı da kardeşi olarak görüyor ve ona da abilik yapıyordu. Sürpriz bozulmasın diye doğum gününü birkaç gün önceden kutlamıştık ama cumayı cumartesiye bağlayan gece saat tam 12'yi vurduğunda Sılaların kapısı önündeydik. Abim bir anda kolumdan tutup beni arabaya bindirmiş, o saatte açık bir pastane arayıp nihayetinde bulmuştuk. Saat tam 12'de de Sılaların ziline basıp yüz yüze doğum gününü kutlamıştık.
Sıla gece yarısı bizi görmeyi beklemediği için fazlasıyla şaşırmıştı. Ama o da ailesi de sevinmişti. Yarım saat kadar onlarda otururken Sıla sürekli buna gerek olmadığını, zaten doğum gününü kutladığımızı söyleyip mahcup olduğunu dile getirmişti. Abim ise onu kardeşi olarak gördüğünü ve benden bir farkı olmadığını söyleyip durmuş, kardeşinin doğum gününü tam saatinde kutlamaktan mutluluk duyacağını da eklemişti.
Zaten fikir de tamamen ondan çıkmıştı. Ben sadece kendimi bir anda Sıla'nın evinde bulmuştum. Abim, onu gerçekten öz kardeşi gibi seviyor ve bunu sürekli dile getiriyordu. Sadece dile getirmekle de kalmıyor aynı zamanda bunu hareketleri ile de belli ediyordu. Sıla ve Kaan sürpriz doğum günü partisinden beri artık resmi olarak sevgili olmaya başlamışlardı. İkisi de birbirine karşı açılmışlardı ama ilk adım Kaan'dan gelmişti. Abim bunu duyduktan sonra Sıla'yı bir ara kenara çekip özel olarak konuşmuştu. Kaan'ın iyi biri olarak göründüğünü ama en ufak bir yanlışında direkt kendisine gelmesini söylemişti. Sıla'ya her koşulda arkasında olacağını söylediğinde en önemlisi hissettirmişti de.
Sıla'nın abi ya da ablası yoktu ama yıllar sonra bir abisi olmuştu.
Tatile girdiğimizden beri Sıla da ben de neredeyse kitap yüzü görmemiştik. Dersleri iyice boşlamış ve tüm günümüzü bizimkilerle birlikte geçirmeye başlamıştık. Birlikte İzmir'i geziyor, yemek yiyor ve yine birlikte evde vakit geçiriyorduk. Biz ne kadar zaman geçiriyorsak Celesse Teyze de annemlerle o kadar zaman geçiriyordu. Kısaca onların buraya gelişi herkese çok iyi gelmişti. Ama biliyordum ki bu gelişlerinin gidişi de olacaktı ve o gün çok yakındaydı.
"Bak şimdi şurası 60 derece." Eline aldığı kalemle üçgenin içine açısını yazdı. Baygın gözlerimle Darcy'e bakarken kafamı masamın üstüne koydum. Sırf dersleri aksattığım için akşam her geldiklerinde bana ders anlatmaya başlıyorlardı. Darcy sayısal dersleri anlatırken Fayette de coğrafyayı anlatıyordu. Freddy nasıl yaptıysa bu işten kaytarmış ve yatağımın üstüne yatıp bizi sürekli bölüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPEK | TAMAMLANDI
ChickLit[TAMAMLANDI] Hayat sizden her şeyinizi alabilir. Aşkınızı, arkadaşlarınızı, sağlığınızı... İpek lise birinci sınıfta vücudundaki değişimler ve ufak bir baygınlık sonucunda kanser olduğunu öğrendiğinde, hayatının çok farklı bir dönemine geçiş yaptığı...