21. Bölüm

5.3K 206 93
                                    

Herkese yeniden merhaba♥️ Bir önceki bölüm öylesine güzel yorumlar bırakmışsınız ki her birinize teker teker teşekkür ederim.

Yine fazlasıyla uzun bir bölüm oldu. Tüm güzel dilekleriniz, yorumlarınız için teşekkür ederim♥️

Suzan Hacigarip-Bir Adam
Çağan Şengül&Yasir Miy-Tenha
Emre Aydın-Kağıt Evler

İnsan, üzerini kapattığı her şeyin altında kalırdı hiç şüphesiz. Belki hemen değil ama muhakkak günün birinde olurdu bu. Geçmişimiz kimimizin dostu iken kimimizin de düşmanıydı. Ben kendi geçmişimin dostum mu yoksa düşmanım mı olduğuna daha karar verememiştim. Bazen insan ayağa kalkmak için geçmişine, yaşadıklarına sarılıyordu. Ama bazen de onu yere düşüren geçmişi oluyordu. Ayağına dolanıp çelme takıyor ve onu düşürüyordu. Geçmişim benim dostum muydu düşmanım mı? Hiç şüphesiz, beni daha da güçlendiren senelerce yaşadığım o acılı günlerdi ama şimdi ayağıma dolanıp beni düşüren de oydu.

Sustuğu ya da susmak zorunda olduğu şeyler insanın içinde büyüyüp dururdu. Bir şekilde habersizce beslerdi onları. Günün birinde öyle büyürdü ki içinde birikenler nefesini keser, elini ayağını titretir, ölümü yaşatırdı. Ben, yaşarken ölmek ne demek biliyordum. Defalarca yaşamıştım bunu. Aldığım tedaviler yüzünden mavi kodlar verirken, havaleler geçirirken, serumlarla ya da ilaçlarla ayakta dururken, sık sık o soğuk yoğun bakım odasını ziyaret ederken, hiçbir şey yiyip içmeden midemdeki her şeyi boşaltıp bir deri bir kemik kalırken... Ama ben hiç sustuğum şeyler yüzünden yaşarken ölmeyi bilmiyordum ta ki o güne kadar.

İnsan elindeki şeyi kaybettiğinde değerini anlar, büyüklüğünü görürdü. Gözlerini açtığın bir günün kıymetini en iyi ya yaşlılar bilirdi ya da hastalar. Ben de ancak bu sır ortaya çıktığında anlamıştım yaşadığım şeylerin büyüklüğünü, ne kadar da ağır bir yükü sırtladığımı.

Kolay mı görünüyordu kemoterapi hemşiresinin bile ilacın üstündeki 3-4 kılıfa rağmen kat kat eldivenlerle tuttuğu, yere düşse seramiği bin bir parçaya ayırabilecek kadar güçlü bir zehri kalbime giden bir damardan direkt olarak almam?

Kolay mı görünüyordu aldığım ilk doz kemoterapiden sonra mavi kod verip 2 gün yoğun bakımda kalmam ya da ardından evde 5 gün gözümü bile açmadan bir ölü gibi uyumam?

Kolay mı görünüyordu en yakın yakın arkadaşıma bir ekran karşısında kanser olduğumu söylemek?
Kolay mı görünüyordu yalnızca 14. Günde saçlarımın tutam ellerimde kalması, çok basit görünen kirpiklerimin döküldükten sonra ışığa bakamamam?

Kolay mı görünüyordu her gün burnuma dolan çürük kokusunu almam? Kendi bedenimin çürük kokusu. Yaşayan bir bedenin çürük kokusu.

Doktorlarımın, benim duymadığımı düşünerek anneme, babama ve abime son günüm olabileceğini ya da karşıma geçip çok büyük bir ihtimalle ileride anne olamayacağımı söylemeleri çok mu normaldi?

Ailenizin ağlamamaya çalışarak sanki son kez bakarmış gibi gözlerinize bakması, artık yolun sonu dediğiniz gecelerde başınızda bekleyip nefesinizi kontrol etmesi ne kadar kolay olabilirdi ki?

Bir benim aciz vücuduma mı ağır geliyordu bunlar yoksa gerçekten ağır mıydı yaşananlar?

Yaşadıklarım çok mu normaldi yoksa çevremdekiler mi anormal?

2-3 yıl önceki İpek karşımda otursaydı gülümseyerek sırtını sıvazlar her şeye rağmen iyi iş çıkardığını söylerdim. Yaşıtları hafta sonu planları yaparken o, takvimindeki tedavi sürecini kontrol ettiği için, arkadaşları keyifle kahvelerini yudumlarken içtiği bir yudum sudan bile midesi bulandığı için midesindeki her şeyi çıkartmak zorunda kaldığı için, her şeyi kabullendiği için ona sıkı sıkı sarılırdım.

İPEK | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin