31. Bölüm

1.9K 72 22
                                    

Herkese merhaba❤ Biraz arayı uzattık ama nedenlerimden Instagram'da bahsettim. Bölüm günlerini ve ufak gelişmeleri oradan paylaşıyorum. Yani oraya uğramayı da ihmal etmeyin❤🙈

4 Ekim günü İpek'in 2. yılıydı...🌿 Çok uzun bir zamandır sizlerleyiz. Hepinize bu uzun yolda burada, benimle ve karakterimle olduğunuz için çok teşekkür ederim🙏🏻🖤 2. Yılımızda 10 bin okumamız var... Hepiniz iyi ki varsınız. Kocaman sevgiler...🕊

Instagram// ssirmanur

Fatma Turgut-Sen Diyorum

Kalkmak istiyordum ama kalkacak gücü kendimde bulamıyordum. Terden sırılsıklam olmuşum gibi hissediyordum. Kaç saattir uyuduğumu bile bilmiyordum. Sadece zihnimin çamurlu bir su gibi çok bulanık olduğunu biliyordum. Boş gözlerle etrafa bakındım ama yattığım yerden başımın döndüğünü hissettim. Bu hissin geçmesi için gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Midem bulanıyordu. Dönen başım, ağzımdaki o tuhaf tat ise bana hiç yardımcı olmuyordu.

Hava almak istiyordum. Şu an bana iyi gelecek tek şey derin ve temiz bir havayı ciğerlerime çekmekti. Yavaşça ve kendimi zorlayarak yatakta dik bir konuma geldiğimde ağır bir iş yapmışım gibi soluklandım. Bıçak gibi batan sırtım canımı çok yakıyordu. Birini çağırmam gerekiyordu.

"Anne." Sesim boğazımı yırtacak kadar canımı acıttı. Hâlbuki sesim öylesine cılız çıkmıştı ki... Bir elim boğazımı ovalarken birkaç kere yutkundum. Boğazımın tahriş olduğunu fark ettim. Bir an önce temiz bir hava almak ardından da duş almak istiyordum. Vücuduma sinen bu iğrenç koku beni pek de iyi hissettirmiyordu. Tekrar anneme seslendim. Birkaç dakika içinde kapım aralandı ve annem göründü.

"Uyandın mı anneciğim?" dedi yanıma gelirken. "Anne camı açar mısın?" Neredeyse fısıltıyla konuştuğumda itiraz etmek için gözlerime baktı. "Hava buz gibi." Bunu tahmin edebiliyordum. Bağışıklığımın günden güne düşmeye başladığını artık kendimi korumam gerektiğini de biliyordum. Ama nefes almaya ihtiyacım vardı.

"Nefes almak istiyorum."

Korkak adımlarla camı araladığında birkaç saniye sonra sert hava odama ulaştı. Açtığımız cam beni bir yaprak gibi titretti ama bundan şikayetçi olamayacak kadar yorgun ve hâlsizdim. "Ne zaman geldik eve?" dedim. Zihnim durmuş gibiydi.

"2 gün önce." 2 gün önce mi? Zihnimi biraz zorladım. Pek de iyi şeyler olmamıştı. Kemoterapinin ilk günü pek de iyi geçmemişti. Saatler sonra şiddetli bir mide bulantısı başlamış ve her şeyi çıkarmıştım. Neredeyse tüm gecem kusmakla geçmişti. 2. Gün annemin bana zorla bir kaşık çorba içirdiğini hatırlıyordum ama gerisi yoktu. Uyumuş olmalıydım. Öylesine kesik kesikti ki her şey... Mesela babamın beni merdivenlerden çıkardığını hatırlıyorum. Ama sonra tekrar dinlenmeye daha doğrusu uyumaya başlamıştım. O kadar uyumama rağmen kendimi çok yorgun hissediyordum. Her yerim, her bir hücrem deli gibi acıyordu.

Komodinin üstünde duran telefonumu elime aldım. Bir sürü cevapsız arama, onlarca mesaj vardı ama gözüme çarpan sadece tarih oldu. Kemoterapi cidden çarpmıştı.

"Çorba getireyim mi? Bir şeyler ye." Yüzümü buruşturdum. "Duş almak istiyorum. Çok kötü bir hâldeyim," dedim. Şu an tek önceliğim şu hâlden kurtulmaktı. "Tamam," dedi annem gülümsemeye çalışırken. "Tamam, duş aldırayım ben sana." Normal bir durumda değildim. Birinin yardımı olmadan şu an duş alamazdım bu yüzden itiraz etmedim.

Açık olan camdan içeriye giren rüzgâr daha iyi hissettirmişti. Midemdeki bulantı geçmemişti ama hafiflemiş gibi hissediyordum. Annem koluma girerken beni yavaş ve dikkatli bir şekilde kaldırdı. "Babam ve abim nerede?" diye sordum baygın ses tonumla. Yavaş adımlarla banyoya ilerlerken "İşte onlar," diye cevapladı annem. Banyoya geldiğimizde annem bana lavabodan tutunmamı söylemiş ardından hızlıca duşun içine bir tabure bırakmıştı.

İPEK | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin