3. Bölüm

7.8K 356 140
                                    

Merhaba, uzun bir aranın ardından ben geldim🍃 Cidden uzun bir araydı. 1 aydır bölüm atmadığımı fark ettim. Tekrar özür dilerim♥️Okul, ev, özellikle lise son olmanın verdiği stres vs. derken tek kelime bile yazamadım. Ama eninde sonunda burada, sizlerleyim♥️

İlk iki bölümden sonra çok güzel tepkiler aldım ve aldığım en güzel tepkilerden, desteğini hiç eksik etmeyen Günel'e (gunel-H ) teşekkür ederim. Bu bölüm benden sana♥️ İyi ki ortak oldun İpek'imin hayatına...

Aşağıya bölümde de kullandığım bir şarkıyı bırakıyorum. Belki dinlemek isteyenler olur...

Suzan Hacıgarip-Kül🍃

"Gitmekle gidilmiyor ki, gitmekle gitmiş olamazsın; gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır..." Ömrümün birkaç yılını Cemal Süreya'nın bu satırlarına sığdırabilirdim. Fransa'ya sadece tedavim için gitmemiştik. Babam birkaç yıldır Fransa'ya taşınma mevzusunu ortaya atıyordu. Çalıştığı şirketin Fransa'daki bölümüne geçiş yapmıştı. İşini çoğu zaman buradan gerçekleştirse de son birkaç aydır Fransa'ya da gidip gelmişti. İş dönüşlerinde ise bize sürekli Fransa'ya taşınmakla ilgili bir şeyler söylüyordu.

Annem, bütün düzenimizin burada olması ile ilgili büyük endişeler duyuyordu. Nihayetinde başka bir şehir değil başka bir ülkeye gitmek söz konusuydu.

9. Sınıfta ufak tefek ağrılarım oluyordu. En ufak bir yere bile yürümek gözümde büyüyordu. Beden dersleri benim için işkence olmaya başlamış, her derste kenara geçip oturmaya başlamıştım. Hormonsal değişikliklerden dolayı vermeye başladığım kiloları pek de önemsememiştim. Fazla dikkatsiz biri olduğum için sürekli bir yerlere çarpardım. Vücudumda oluşan morlukların kanserin bir göstergesi olduğunu aklıma bile getirmemiştim.

Ailedeki en sağlıklı kişiydim. Kışın bile kolay kolay hasta olmaz, kendime iyi bakardım. Halsizliğimi ve ağrılarımı annemler de ben de pek ciddiye almamıştım. Hatta annemler, okuldan kaytarmak için söylediğim bir yalan sanmışlardı. Ta ki evde ufak bir baygınlık geçirene kadar. Sonrasında apar topar hastaneye gitmiş ve sayısını bile bilmediğim birçok test yapılmıştı. Babamın ortaokul arkadaşı- Ayşe Hoca'nın eşi ve Yasin Abi'nin babası- Musa Amca kan testi ile birkaç tane daha testin tekrar yapılmasını istemişti.

Test sonuçları gelene kadar herkes hayatına devam etti. Her gün saat 8.30'da okula gidiyor, Sıla ve Ulaş ile bol bol vakit geçiriyor, derslerime giriyordum. Ne benim ne de annemlerin aklına kötü bir sonuç çıkacağı gelmişti. Büyük olasılıkla kansızlık çıkacağını düşünüyordum.

Musa Amca babamı arayıp benimle birlikte hastaneye gelmemizi söylemişti. Sabah okula gitmeden hastaneye uğrayacak daha sonrasında da okula geçecektim. Böyle planlamıştık. Bir şey hariç... Planlarımız arasında kanser yoktu. Hastaneye gittiğimizde Musa Amca'yı odasında beklemeye başlamıştık. Elindeki kâğıtlarla odaya girdiğinde daha önce hiç görmediğim bir yüz ifadesine sahipti.

Uzun bir süre test sonuçları hakkında konuştu. Ama doğruyu söylemek gerekirse ne anne ve babam ne de ben hiçbir şey anlamamıştık bu terimlerden. Sonrasında titreyen sesine hâkim olamayarak kanser olduğumu söyledi. Annemin çığlığını bastırmak için elini ağzına götürmesini, babamın donuk gözlerini hiçbir zaman unutamayacaktım. Annemin bu hâli beni daha da korkuturken Musa Amca onları sakinleştirmeye çalıştı.

Birkaç dakika sonra bir şeyler konuşmaya başladıklarında onları duyuyor ama algılayamıyordum. Kulaklarımda bir uğultu, kalbimde bir ağırlık vardı. Musa Amca, hemen tedaviye başlamamız gerektiğine dair bir şeyler söyledikten sonra anne ve babamla ayrı konuşmuştu. Odadan çıktıklarında daha iyi ve daha sakin görünüyorlardı. Onlardan beni okula bırakmalarını istediğimde annem buna karşı çıkmıştı. Bu şekilde gitmemi istemiyordu ama benim tek istediğim okula gidip aklımı dağıtmaktı. Sıla'ya sıkı sıkı sarılıp acımı almasını istiyordum. Ulaş'ın elimi tutmasına ihtiyacım vardı.

İPEK | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin