3.3

7.5K 474 95
                                    

Kerem'in odasında pencerenin kenarından dışarı baktım. Çardak'ı ucundan kenarından görebiliyordunuz burada. Emir oradaydı. Gerçekten bekliyordu. Kerem'in odasının kapısı hızla açılıp Kerem içeri girdiğinde yerimde sıçradım. Kerem ıslanmış köpekler gibi kafasını sağa sola salladığından beni fark etmemişti. Resmen su içinde kalmıştı. Beni fark ettiğinde kaşları çatıldı, üstündeki deri ceketi hızla çıkartıp bana kaş göz işareti ile hayırdır yapıyordu. 

"Odaları değişebiliriz belki, ölçü almaya geldim." 

Kerem ağzının içinde bir şeyler mırıldanıp dolabının önüne geçti. Muhtemelen duşa girecekti kıyafetlerini alıyordu. Canı bir şeye sıkkın gibi duruyordu. 

"Sen neden ıslandın bu kadar?"

Kerem derin bir iç çekip bana baktı. Ardından üzerindeki ince poları çıkartıp kafasını kurutmaya başladı onunla. Hızla atletinden kurtulup gri sporcu atletlerinden birini geçirdi üstüne. Bir yandan da söyleniyordu. 

"Ağzına sıçtığımın Mert'i yüzünden. Ne aklına uyuyorsam onun? Ari bana embesilmişim gibi baktı ya. Bok vardı dinledim. Bir de üstüne hasta olursam onun o sarı saçlarını cımbızla tek tek yolacağım bak unutturma bana." 

Kerem saçlarını poları ile karıştıra karıştıra kuruturken yanıma yürümeyi de ihmal etmemişti. Baktığım yere baktı. Kaşları çatıldı. Bana içimi okumaya çalışır gibi baktı. 

"Elif," dedi sesi oldukça tedirgindi. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor, Emir çardakta mal gibi bekliyor. Sense burada onu izliyorsun." Sonra doğru sesi hafif kızgınlığa bırakmıştı kendini yine de yumuşak bir şekilde konuşuyordu. "Neler oluyor abicim?" 

Hadi Elif bir şey söylesene. 

Emir benimle konuşmak istedi, ben de Z benim diyecek diye ödüm koptuğundan inemiyorum. O da mal gibi bekliyor işte desene. 

Kollarımı kendime bağlayıp omuz silktim ardından alnımı Kerem'in pazılarına yasladım. Kerem yarım kolla beni sararken polarını kenara atmış olmalı ki diğer eliyle saçlarımı okşadı. İnsanın evinin kardeşi olması ne güzeldi böyle. Ne yaparsam yapayım, nereye gidersem gideyim bu kollar benim için her zaman açık olacaktı. Her zaman burada bir evim vardı. 

"Kerem biliyor musun, bazı insanların kalbinde dolabın vardır. Bazılarınınkinde valizinden giyinirsin demişler." 

Kerem'in tatlı kıkırtısı kulağıma ulaştığında gözümden yaş akmaması için kendimi zorladım. 

"Elif biliyor musun, şu dört odacıklı kalbimde senin dolabı bırak odan var kızım." 

Ağlamakla gülmek arasında kaldığımdan sanırım burnumdan domuz sesi çıkınca Kerem kahkaha attı. Onun kahkahası bulaşıcı gibiydi ben de gülmeye başladım. Ardından çekti kollarını üzerimden çenemi kavradı kendisi ile göz göze getirdi beni.

"Ne yaparsan yap, ne karar alırsan al. Ben hep senin yanındayım. Gerekirse arkanı da kollarım gerekirse önden gidip senin yerine çatışırım tamam mı?"

Hızla kafamı salladım, o da eski pozisyonuna dönüp saçlarımı öptü. 

"Hadi git artık dondum ya duş almam lazım. NAŞ."

Kerem tavuk kovalarcasına elleriyle beni odasından kışkışlarken deminden beri bakmadığım telefonuma çarptı bakışlarım.

Emir: Beklerim. 

Emir: Sorun değil. 

Emir: Donuyorum.

Emir: Tamam, donarım.

Emir: Donmadım henüz.

Odama uğramadan hızla evden çıktım. Çıkarken montumu giymeyi ve şemsiye almayı ihmal etmemiştim. Çardağa koşar adım gittiğimde buna nasıl cesaret ettiğimi bilmiyordum. Sanırım ona bir daha beni rahatsız etmemesini söylemek istiyordum. Bir şarkı çalındı kulaklarıma, kafamın içindeydi duyuyordum. 

Emir beni görünce bana doğru gelmeye başladı. 

"Elif." dediği anda boştaki elimi kaldırdım.

"Emir, beni rahatsız etme." Emir'in kaşları hızla çatılırken ben hızla konuşmayı sürdürdüm.

 "Beni bir kere kırdın, bir daha olmasına izin vermeyeceğim. Canın sıkıldığında arkadaş olabileceğin canın istemediğinde kenara atabileceğin biri değilim. Beni bir kere daha rahatsız etme. Sana şöyle olur böyle olur diyemem çünkü seni tehdit edebileceğim herhangi bir şey yok. Sadece yapma işte. Benimle nasıl arkadaşlığını kestiysen o gün insanlar bana gülerken nasıl çekip gittiysen yine öyle yap. Bana herhangi bir şekilde ulaşma bir daha. Beni bir sal ya." İçimde öyle bir rahatlama vardı ki, sanki berbat bir yemek yemişim midem sürekli ağzıma geliyordu ama kusamıyordum. Kussam rahatlayacaktım hani. Kustum rahatladım işte. 

Emir sürekli ağzını açıyordu ama sözümü kesmesine fırsat vermeksizin nefes almadan konuştuğumdan araya giremiyordu. Sözlerimi bitirip konuşmasına fırsat vermeden montumun kapüşonunu geçirdim, şemsiyeyi de Emir'in eline tutuşturdum. Ardından onun seslenmelerine aldırmadan kulaklığımı takıp kafamın içinde çalan şarkıyı açtım kendime.

"Kimse yeni yara açamaz artık.
Çok canım yandı acımaz artık.
Bugün düşerse yarın kalkar,
Bu kız kendine acımaz artık.
"


SOBE || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin