2.2

8K 483 91
                                    


Suratım beş karış asık, suratı beş karış asık Emir ile karşı karşıya oturmuş kantinde tost kemiriyorum. Birileri beni izlerken yemek yemekten daha kötü olan tek şey sanırım Emir yüzünden bana dönmüş bakışlar altında yemek yemek zorunda kalmakmış. 

"Ben de bu sıralar sürekli o diziye sardım."

Hangi dizi? Konuşmalara odaklanamıyorum. Emir bakışlarını üzerimden biraz olsun çekseydi belki ben de konuşmaya katılırdım. Tamam, hiçbirimiz inanmadık ama en azından denerdim. Bir hevesle resmen dip dibe girmiş Oğuz ve Ceren'e odaklanıp elimdeki tostu tepsiye bıraktım. 

"Bitir onu."

Oturduğumuzdan bu yana ağzını açmayan karşımda memnuniyetsiz şekilde oturan ve telefonundan başını kaldırmayan Emir, tostumu tepsiye indirmemi mi bekliyordu ağzını açmak için?

Sadece ben değil, Ceren ve Oğuz da aval aval Emir'e bakıyordu. Emir bu kadar bakışın üstüne dayanamamış olacak ki gömüldüğü telefondan kafasını kaldırdı. Bakışları beni bulduğunda parçalanmayı bekledim. Bin toz tanesine ayrılmayı, sonra birleşmeyi ve tekrar dağılmayı. 

Hiçbiri olmadı. Emir omzunu silkti, telefonunu masaya bıraktı. Ceren imalı bakışlarla bana döndü, umursamadım. Bir an için doydum demeyi düşündüm ama neden Emir'e açıklama yapacaktım ki?

Bir süre sonra Oğuz ile sohbet edebildiğimi fark ettim. Mesela bana bakıyordu, kollarıma, göbeğime değil. Yüzümdeki sivilcelere değil. Bana. Soru soruyordu ama Ceren'e bak en yakın arkadaşınla ilgileniyorum demek için değil, gerçekten soruyordu. Öğle arasının bittiğini belli eden zil çaldığında kantinden çıktık. 

Oğuz geçen yaz tatildeyken başına gelen talihsizlikleri anlatıyordu ve ona gülerken bir an için dengemi kaybettim merdivenlerde. Düşeceğimden emindim. Ve bir klişe daha gerçekleşti hayatımda, Emir beni tuttu. Yani tam olarak yakalamak gibi değil de, merdivenlerde arkamdaydı. Bir elini sırtıma sabitleyip diğer eliyle dirseğimi tuttuğunda düşmekten ucuz yırttım. 

Z: Umarım öğle aran keyifli geçmiştir.

Tam olarak ucuz yırtmamış da olabilirim. Düşmekten kurtardığı için baya yakınımda duran Emir gelen bildirimle beraber mesajı çok net okumuştu. Aniden beni itip bir basamak geriledi. Tamamen aynı boydaydık şimdi. Ellerini cebine koyduğunda ben iki elimle titremeye devam eden telefonumu tutuyordum. Ceren ve Oğuz kenara çekilmiş bize bakıyorlardı. 

Emir sadece suratıma baktı. Uzun zamandır bakmadığı gibi, gözlerinde gördüğüm öfke neydi bilmiyorum. Ama öfkeliydi. Kaşlarını çatmış sadece suratıma bakıyordu. Sonra

Döndü gitti. Evet. Şaşırdınız mı? Ben hiç şaşırmadım, Emir böyledir. En konuşması beklenen yerde dönüp gider. Siz bir kelime etse diye beklerken o sonsuz kere susar. Ağzından çıkacak bir harfe muhtaç olsa ömrünüz, Emir susar. Ama Emir, susmasını istediğiniz yerde ne yapar biliyor musunuz? Tüm savaş boyalarını sürer yüzüne, giyer çelikten zırhını, biner güzel yeleli atına ve sizin karşınıza çıkar. Emir doğru insan mı bilmiyorum ama Emir hep yanlış zaman onu biliyorum. 

Ceren'in ya da Oğuz'un suratına bakmadan sınıfa çıkmak istiyordum, yerimden bir santim kıpırdayabilseydim. Yapardım. Ama gözlerimi yürümeye devam eden Emir'in omzundan çekemedim. O sırada Emir, bir çocuktan  telefona benzer bir şey alıp cebine koydu. Ve devam etti. Sonra çocuk bana döndü, direkt beni buldu bakışları. Yüzünde korku dolu bir ifade ile hızlıca koridora döndü. Merdivenlerde dikilirken telefonuma baktım. Z'nin ardı arkası kesilmeyen mesajlarına.

Z: Beni arıyorsun farkındayım. 

Z: Beni bulman için sana bir ipucu bırakacağım.

Z: Sana kızmadım, korkma lütfen.

Z: En azından beni nerede araman gerekiyor bilsen daha iyi olur diye düşündüm.

Z: Emir Can İğrek - Tenha

"Kavgamı anlatıcam sana defalarca.
Hep aşka, sevdaya,
Harcanacak bu gönül ömür boyunca...
"

SOBE || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin