1.7

9.3K 566 152
                                    

Medya, Baran Ali 💜

Bugünün son bölümü, diğer iki bölümü okumayı unutmayın.

Sizi seviyorum. 💜

•°•°•°

Kantinden çıkıp sınıfa girene kadar ne Ceren ne de Baran Ali tek kelime etmemişti. Tek yapabildiğim Ceren sınıfına geçerken ona görüşürüz manasında kafa sallamaktı. Sınıfa geçtiğimizde Baran Ali yine soğuk, mesafeli sessiz çocuk olmuştu. Kantinde yaptığı hareket için teşekkür mü etmeliydim yoksa neden karıştın diye çıkışmam mı gerekiyordu? Allah'ım, o kadar uzun zamandır insan ilişkilerinden bir haberim ki. Hangisi doğru onu bile bilmiyorum. Sıramıza geçtiğimizde ne diyeceğimi hala bilmiyordum ama bir şey söylemem gerekiyor hissiyle Baran Ali'ye döndüm.

"O çocuktan hiç hoşlanmıyorum."

Sözlerim ağzıma tıkılırken çantamı Baran Ali'nin sandalyeme yerleştirdiğini fark ettim. Kantin boyunca ondan almamış mıydım? Cidden Elif!
Baran Ali, benimle değil de sanki kendi kendine konuşuyor gibiydi. Çantamdan derse ait kitabı, kalemlerimi çıkartmaya yoğunlaştım ben de. Ne diyeceğimi bilemiyordum ki onunla konuşayım. Baran Ali adımı seslendiğinde ona geri döndüm. Muhtemelen bir salak olduğumu düşünmesine neden olacak şekilde "hm"Tarzı bir ses çıkardım. Elif aklın nerde senin?

Kantinde, Emir ağzını kapattı ya hani. Orada kaldı.

"O çocuğa ders falan çalıştırmam Elif."

O çocuğun, Emir olduğunu anlamıştım.

Bravo.

"Böyle bir istekte bulunma hakkım yok. Hiç gereği yokken benimle uğraşacaksın zaten."

Baran Ali kaşlarını çatarak bana baktı.

"Hakkın olsa o çocuğa ders çalıştırmamı ister miydin?"

Kantinde yaptığı hareketin gerekliliğini tartıyordu. Hoş, Baran Ali neden benim için Emir'e ağzının payını vermişti onu da anlamamıştım. Belki başka bir sorunları vardır.

"Hayır, tabi ki hayır. Aksine ben kantindeki davranışın için teşekkür ederim."

Başını hafifçe salladı, önemi yok demek için.

"Yok ben aslında özür dilerim, öyle haddim olmadan dalmak istemezdim ama. Yayılmış sandalyesine falan. Ne bileyim arkadaşın falan da rahatsız görünüyordu, sen de rahatsızsındır diye düşündüm yine de kusura bakma.

Sanırım Baran Ali'nin sıra arkadaşlığımız boyunca bana karşı en fazla cümle kurma rekoru tam bu anda kırıldı. Mermer gibi beyaz pürüzsüz teni, kısık mavi gözleri, sapsarı saçları, biçimli yüz hatları. Baran Ali, bir erkek güzelisin ve bu cidden rahatsız edici.

Bin kere tekrar etmek istemem, sizi sıkmak da istemem ama alnımın tam ortasında iki tane sivilcem var. Belediye göre yeni bir yerleşim yeri zanneder, o derece büyükler.

"Az daha bak tanıyacaksın."

Baran Ali'nin uyarısı ile utanıp önüme döndüm. Oturmuş salak gibi çocuğu inceliyordum. Ay ama ayıp Elif ya. Allah'tan kızarsam dahi asla belli olmuyordu.

"Şaka yapmıştım. Pek yapamıyorum sanırım affedersin."

Baran Ali kısık sesle bana doğru eğilip konuştuğunda rahatladığımı hissettim. Onunla aramda herhangi bir gerginlik olmasını istemiyordum. Sonuçta şu an benim annemin gazabından kurtuluş biletim kendisiydi. Başımı sallamakla yetindiğimde, bu ona yetmemiş olacak ki açıklamaya devam etti.

"Genelde abimin tanıyan herkesten yan sanayi Mert Ali lafını duyuyorum. Çok sıkıcı oluyor ben de aynen tanıyorsunuz bir yerden diye şakaya vuruyorum."

Kaşlarımı çatıp kafamı kaldırdığımda sınıf dolmuştu, demek ki dersin başlamasına birkaç dakika kalmıştı. Ya da zil çalmıştı ancak konuşmaya dalıp duymamıştım.

"Abini tanımıyorum."

Baran Ali bana doğru eğilip dikkatlice suratıma baktı. Kaşları havalandı dudaklarını büzdü. Cidden, son birkaç haftadır hayatım o kadar tuhaf bir şekilde ilerliyor ki...

Bu çocuğun daha önce suratında mimik oynadığını görmedim ben. Şimdi ise beş dakika içinde beş farklı yüz şeklini gördüm.

"Genelde sizin evde çalışıyorlar."

Kafamı anladım dercesine salladığımda kapıdan matematik hocamızın girdiğini gördüm. Derse yoğunlaşmak için kendimi hazırladım. Baran Ali'ye göz ucuyla baktığımda yine her zamanki defterini çıkarttı. Tek defterini. Muhtemelen sadece önemli yerleri yazacaktı, bu da onun için sadece yarım sayfa demekti.

Zeki olmak böyle bir şey herhalde. Hiç tatmadım ki bilmiyorum.

•°•°•°

Okul çıkışında eve doğru yürürken öğle arasında Baran Ali ile üzerinden geçtiğimiz soruları hemen eve gidip tekrar etmem gerektiğini düşündüm. Baran Ali cidden çok iyi bir öğretmen olabilirdi. Sorularıma bakmış, ben anlayana kadar sanki hiçbir şey bilmiyormuşum gibi tekrar etmişti. Bir çizelge oluşturmuştu, kendi çalıştığı kaynakları da yazmıştı. Kerem'e ve arkadaşına teşekkür etmeyi aklıma not ettim.

Telefonum titrediğinde mesajın sabah konuşmayı bırakıp giden Z'den olduğuna neredeyse emindim ama yanılmıştım.

Kerem: Akşam annemler yok, yemeğe mi ne katılacaklarmış. Arkadaşımı çağırsam sorun olur mu güzellik?

Elif: Sorun yok, pizza söylesek annem anlar mı?

Kerem: Şövalyeniz Kerem pizza kutularını gizlice annemler gelmeden atar leydim.

Elif: Tamam yoldayım, eve geçerken mi alayım eve mi sipariş ederiz?

Kerem: Konum sal.

Kerem'e konum attıktan on saniye sonra beni aradı. Yolda olduklarını, beni de alacaklarını söyledi. Ben de yol üzerinden beni almalarına en uygun yere geçip bekledim. Cidden yakınlarda olmalılar ki çok beklemeden geldiler. Bekletmeden arabaya bindim.

"Merhaba."

Kerem ön koltuktaydı, arabayı kullanan kişi ile dikiz aynasından göz göze geldim. Şok olmuş bir şekilde konuştum.

"Baran Ali?"

Arabayı çalıştırken Kerem ve çocuk güldüler.

"Hayır," dedi Kerem. "Bu Mert Ali."

O an fark ettim, neden ikisinin de ikinci ismi Ali?

SOBE || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin