4.1

8K 461 86
                                    

Mert Ali'nin ağzından...

19 Mart 2017

İki gündür bir toz bulutunun üzerinde oradan oraya savruluyorum. Başta ben de akıl sır erdiremedim, başta dediğim de şöyle bir iki saat kadar... Alt tarafı ağlıyor, bir bok olduğu yok. Bir kız, kaldırımda içi sökülürcesine ağlıyor. Bir başka halt yok işte, kendine gelsene diye sarsıyordum kendimi. Ama nafile...

Oldum olası ağlayan birini gördüğümde içimi bir telaş kaplar, elimde değil. Ben zamanında çok ağladım, kimseler görmedi içime çok akıttım ben zehirli yaşlarımı. Evet, yaşlarım zehirliydi çünkü onu gören herkesi kahretmek gibi bir özelliği vardı. Ben panzehrimi yengemin dizlerinde bulmuştum. Ne zaman ağlayacak olsam yengemin dizine başımı koyarım, o da usul usul saçlarımı okşar. Tabi bu saadetimiz Baran Ali'nin yengemi sıkıştırıp diğer tarafına yatmaya çalışması ile bozulur, yengem üçlü koltuğumuzda ortaya yerleşirdi. Biz iki büyümeyen çocuk boyumuza bakmadan yengemin dizlerine sığınmaya çalışırdık, amcam kanepeden sarkan bacaklarımıza güler, rahat bırakın karımı haytalar diye şakadan azarlardı.

Yine içimdeki anlamsız hislerden kaçmak için yengeme bir bakış attım boynumu hafifçe sağa yatırdım. Yengem anlamış gibi dizlerinde duran içi fasulyelerle dolu büyük kaseyi orta sehpaya bırakıp bir toparlandı oturduğu yerde. Hızla tekli koltuktan yastığı kapıp yerimi aldım.

"Anne, bir kere gördüğün birini aklından nasıl çıkartırsın?"

Başım yengemin dizlerinde yüzüm onun bembeyaz yüzüne dönükken saniyeler içinde kaşlarını çatıp ardından yüzünde güneşi doğuruşunu gördüm. Evet, yengeme anne diyordum. Ama bu annemin yerini aldığından değil bana annelik ettiğinden annemin sanki yeryüzünde bana bıraktığı bir melek gibi davranmasındandı. Hem annem kızmazdı ki bana, öyle demişti yengem aksine tabu gibi davranırsam o kelimeye o zaman çok incinirmiş ruhu öyle demişti.

"Aşık mı oldun yoksa?"

Benim başımı dizlerinden kaldırıp "Ya ne alaka ya" diye çıkışmam ile Baran'ın karşımızdaki ikili koltuğun arka kısmından ön tarafa doğru zıplayıp yerleşmesi bir oldu.

"Abim aşık mı olmuş? Kim bu şanssız kız?"

Az önce yengemin ayıkladığı ya da kırdığı tam olarak ne yaptığına emin olamadığım fasulyelerden birini Baran'ın kafasına doğru fırlattım.

"Sen kes sesini civciv."

Baran çiğ olmasına aldırmadan attığım ve oturduğu kanepede yan tarafına düşen fasulyeyi eline alıp yemeye başladı. Şu haliyle bir havuç yiyen bir tavşan gibi görünüyordu.

"Tartışmayın iki dakika. Mert, doğru dürüst anlat bakalım. Baran sen de onları çiğ yeme. Kaç kere söyleyeceğim? "

Baran hızla ağzındaki son parçayı da yutup hızla kafasını salladı, bakmayın yengemin ultra tatlı bir insan olduğuna içinden bazen bir canavar çıkıyor.

"Aynen abi, anlat Kalkan Team çözsün."

Baran'ın dalga geçmesine aldırış etmeden kanepede sığışabildiğim kadar sığışıp yengemin dizlerine yine kafamı koydum.

"Geçen sarı kafanın yeni okuluna gidecektik ya nakil işleri için sizinle buluştuk." İkisi de sessizce beni dinliyordu.

"O sırada okula az kala bir kız gördüm. Kaldırıma çökmüş böyle hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yanına yaklaştım, peçete uzattım. Derdini sordum. Hiçbir şey demedi. Sonra çok üsteledim sanırım, bağırdı çağırdı gitti."

Baran yerinde kıpırdanmaya başladı, belli ki yengemin dizinde başımın olmasını kıskanmış sığışmak istiyordu ama beni bölemiyordu da. Derdini anlayıp bacaklarımı koltuğun kolundan sarkacak duruma getirip kaydım. Yaptığım şeyi fark eden yengem de iyice kanepeyi ortaladığında Baran bir milisaniyede başını yengemin sağ dizine yerleştirmişti. Yengem halimize gülüp ikimizin de saçlarını okşamaya başladı.

"Güzel miydi?" diye sordu Baran.

"Çok."


3 Nisan, 2017

"EVREKA!"

Baran Ali, hızla salona girip postacı çantasından bir a5 boyutunda defter çıkardı. Anlamsız bakışlarla ona baktık. Bugün amcam işten erken gelmişti, televizyon karşısındaydık.

"Mert Ali Kalkan, kardeşin senin için bunu da mı yaptı?"

"Ne yaptın yine sarı kafa?"

Baran suratında hayretler içinde bir ifade ile amcama baktı.

"Baba ya abime onun da sarışın olduğunu söyler misin?"

Amcam televizyonun sesini kısıp kolunu omzuna attığı yengemi daha da kendine çekip kulağına bir şeyler söyledi. Yengemin kıkırdaması ile Baran bu defa yengeme döndü.

"Hişşt, aile var burada oynaşmayın. Gelininizi buldum."

Amcamın yüzündeki ifade donup kaldı. Muhtemelen Baran'ın azıcık olan aklının da yitip gittiğini düşünmüştü.

"Yaa, ne sandın peder bey? Bu çocuk niye yemeden içmeden kesildi? Hiç düşün-" derken orta sehpada yengemin bana yaptığı ve yarısı bitmiş meyve tabağını gördü. "Ulan aşıksın az utanır yemekten içmekten kesilir, bak Ferhat'a dağ deldi dağ. Püü senin kalıbına."

"İyi izleyin sevgili ailem Habil ile Kabil - 2017 versiyon az sonra bizim salonda."

Yengem, ortamı sakinleştirmek için Baran'ın elindeki a5 defteri gösterdi.

"Baran elindeki ne?"

Baran elindeki defteri tekrar hatırlayıp gururla havaya kaldırdı. "Abim için okulun fotoğraf defterini çaldım."

Amcam hiddetle ayağa kalkıp "HIRSIZ MI OLDUN SEN BAŞIMA?" diye bağırınca yengem onu kolundan tuttu. Hayır tutmasa ne olacak sanki, amcam bu güne kadar bize en fazla bağırmıştır. Bir kere canımızı bile isteye acıttığı olmadı. Yine de yengem onu çekeleyerek yeniden kanepeye oturttu.

"Oğlunuzun mürüvvetini göreceksiniz be. Azıcık insan pragmatik düşünür. Faydalanın, istifade edin benden ve el çabukluğumdan."

Baran, amcamın hiddetine zerre kadar aldırmadan benimle ikili koltuğa çöktü. Ve açıklamaya başladı.

"Bak şimdi reis, bir iki hafta önce okulda fotoğraf çekilmiş tüm öğrenciler. Ben de yeni nakilim ya benimkini de çekeceklermiş. Müdür yardımcısının odasına aldılar, o arada bu diğer tüm öğrencileri çektikleri defter benim çantaya girmesin mi? Eğer söylediğin kız bizim okuldaysa burada fotoğrafı, adı ve sınıfı yazar."

Baran'ın alını öpüp elindeki defteri aldım hızla. "ASLANIM BENİM BE."

Baran arkasına yaslanıp amcama baktı. "İşte emeği takdir eden bir aile ferdi." Eliyle beni işaret edip arkasına yaslandı. "Utanır mısınız, sanmam."

Hızla sayfalara göz atmaya başladım, sonunda onu bulduğumda sayfayı hızla geçmeyip bakakalmamdan anlamış olacaklardı aile fertleri başıma üşüştü. Parmağımla isminin üzerinden geçtim. Kafamı başımda duran ve deftere odaklamış yengeme çevirdim.

"Güzelmiş." dedi yengem, ardından elini başıma koyup sakince saçlarımı okşadı.

8 Nisan 2017

Kafamda arka fonda sürekli olarak baksana talihe çalıyordu, zira bugün olanların talihin yüzüme gülüşü şekli dışında bir açıklamasının olduğunu düşünemiyordum. Ortak bir proje için sınıftan 4 kişi, takım arkadaşımızın evine gidiyoruz ve ben tam yerime oturmuşken mutfağa biri giriyor. Elif. Hiçbirimizin suratın bakmadan buzdolabından bir şişe çıkartıyor ve aynı şekilde mutfaktan çıkıyor.

Artık ardından ne kadar süre donuk kaldıysam Kerem, yani evinde bulunduğumuz arkadaşım, gözlerimin önünde parmağını şıklatıyor. Hem rüya hem kabus, çık bakalım işin içinden Mert Ali Kalkan.

Eh, hal böyle iken yapacak tek bir şey vardı. Neredeyse Allah'ın her günü Keremlerdeydim. Bir bahane bulmak zor değildi, ders çalışırdık mesela. Ya da oyun oynardık? Arabanın direksiyonunda ritim tutmaya başladım.

"Girsene kalbime düşmüşken elime
Boş veren boş gezen olsan da bana ne
Ben sevemem kimseyi senin yerine"

11 Haziran 2017

SOBE || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin