panzehirli adlı kişiye ithafen.
•°•°•°
Cerenle konuştuktan sonra Kerem'in odasına
gittim. Annemin yemekte beni sorguya çekmesinden önce Kerem ile bu meseleyi halledip ağız birliği yapmamız gerekiyordu. Kapısını tıkladım birkaç saniye sonra içeri girdim. Kerem tıkladığımı duymamıştı bile kocaman oyun kulaklıkları kulağındaydı ve yine oyun oynuyordu. Kulaklığına hafif dokunduğumda irkildi. Saniyelik dikkat dağınıklığı nedeniyle öfkelendi ve kulaklığı hızla çekip çıkardı kafasından."Öldüm, Elif öldüm!"
Anlamsız bakışlarla suratına baktığımı fark edince bilgisayarına geri döndü ve biraz daha sakin şekilde konuşmaya devam etti.
"Ne oldu?"
Ellerimi önümde birleştirip geri geri gittim, her zaman derli toplu olan yatağına oturdum.
"Yardımına ihtiyacım var."
Kerem hala yüzüme bakmıyordu, o oyun cidden şu anki konuşmadan daha önemli miydi?
"Onu anladık zaten ufaklık, devam et."
Boğazımı temizleyip konuşmaya devam ettim bir yandan da ezbere bildiğim odasını ilk defa görmüş gibi incelemeye başladım gözlerimle. Dev kitaplığın olduğu yerde eskiden iki kişilik çadır dururdu, bazen Keremle sitenin bahçesine kurardık. Orada kendimize küçük bir dünya yaratırdık, Keremle görünmez avları avlardık. Sonra onları pişirirdik. Aslında annemin yaptığı yemekleri ortaya koyar sanki avladığımız şeyi pişirmiş de yemişiz gibi davranırdık. Saçmaydı ama eğlenirdik, bizdik. Şimdi o çadır Asya'nın odasında duruyor, açık şekilde. İçine yastıklarını bebeklerini doldurdu, bazı geceler içinde uyuyor. Daldığım anılardan çıkıp esas konuya odaklandım. Nostaji şu an en son ihtiyacım olan şey sanırım. Bugün yeteri kadar geçmişe batırdım paçalarımı.
"Kimya netlerim düşük. Annem de yardımcı olsun diye Emir'den rica etmiş. Ben de ona istemiyorum bana yardım edecek bir arkadaşım var zaten dedim. Emir bunu annesine söyleyecek, Bahar teyze de anneme. Annem de-"
Kerem oyundan sonunda kafasını kaldırıp bana döndürdü sandalyesini kollarını göğsünde birleştirip yüzüme bakmaya başladı.
"Sana malum arkadaşını soracak?"
Dudaklarımı birbirine bastırıp ince bir çizgi haline getirip kafa salladım. Yüzümü incelemeye devam ediyordu. Ben de onunkini incelemeye başladım. Kerem ile kardeş olduğumuza inanamıyorum hala, o kadar güzel bir suratı var ki.
"Daha bakışacak mıyız? Beni ilgilendiren kısma gel artık."
"Ben de düşündüm ki, en yakın arkadaşım olarak sen yardım edebilirsin belki canım abicim."
Kerem alaycı bir şekilde tek kaşını kaldırdı. Gülmesini bastırmaya çalışıyordu bir yandan. Tek kolunu sandalyesinin kol kısmına dayayıp bana doğru uzandı.
"Bir de üstüne abicim ha? Bu kadar mı kötü durumdasın."
Hiçbir şey demeden suratına baktım. Kerem'e yalnızca işim düştüğünde abi derdim, o Keremdi her zaman benim için.
"Üzgünüm, 3 sene geçmiş üstünden nerden hatırlayayım ben kimyayı. Matematik, fizik desen eyvallah. Ama kimya biyoloji yok bende."
Beklenti dolu vücudumu küçükken yaptığım gibi Kerem'in yatağına bıraktım, bir an için onun yatağının duvara yaslı olduğunu ve artık boyumun uzun olduğunu unutmuştum. Duvara çarptığım başımla acı içinde inledim. Kerem hızla gelip kafamı tuttu, benimle beraber canının acıdığına emindim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOBE || Yarı Texting
ChickLitbilinmeyennumara: Bol giydiğin sweatlerin, hırkaların seni gizleyeceğini düşünüyorsan çok yanılıyorsun. bilinmeyennumara: Ben seni gördüm. bilinmeyennumara: SOBE!