0.4

18.3K 880 45
                                    

Ceren ile lisenin ilk yılında aynı sınıfa düşmemizle tanıştık. Aslında iki ayrı uçta olan hayatlarımızda nasıl hala yakın arkadaş kalabildiğimize şaşırıyorum. Belki de bu kadar farklı olmamız bizi birbirimize daha çok bağlıyordur bilmiyorum. Okula girdiğimde bahçede Ceren'i gördüm. Beni fark ettiği anda yanındaki çocuğu eliyle kış kışlayıp bana doğru gelmeye başladı. 

"Senin yüzünden bir kişiyi daha reddetmek zorunda kaldım. Bu kırılan kalpler senden çıkacak bil."

Koluma girip beni okul binasına doğru yönlendirdiğinde bir an için kendimi Cerenle kıyaslamaktan alıkoyamadım. O çok güzeldi. Biliyorum, herkes en yakın arkadaşını çok güzel bulur. Ama ben fazlasıyla gerçekçi bir tipim ve Ceren gerçekten çok güzel. İri kahverengi gözleri, uzun siyah saçları, pürüzsüz cildi ve minik ağzı burnu ile fazlasıyla güzel. 

"Ne bakıyorsun be?"

Ceren onu incelediğimi fark edip bana şaşkın şaşkın bakınca hemen kendimi toparladım. Omuz silkip kantine girdik. Dersin başlamasına daha yirmi dakika vardı ve zaten sınıfta kimseyle bir yakınlığım yoktu. Neden erken geldin o zaman okula diyebilirsiniz, çok haklısınız. En azından okulda kimse bana hiçbir suçum yokken bağırmıyor çünkü. 

"ÖNÜNE BAKSANA GERİZEKALI."

Pardon. Genellikle demeliydim. Üstüme dökülen kahve nedeniyle canım çok acıyordu. Bizimle yaşıt sarışın bir kız tam önümde duruyordu, sanırım bana bağıran oydu. 

"Sen çarptın?"

Canım yandığı için mi bilmiyorum sesim bana bile çok güçsüz gelmişti. Sarışın kız gözlerini inanamıyormuş gibi açtı ve zaten içinde hiçbir şey kalmamış olan kahve bardağını hemen yanındaki masaya bıraktı.  Üzerime doğru bir adım attığında Ceren hızlı bir şekilde önüme geçti.

"Geri bas gerizekalı Buse."

Söylemeyi unutmuşum, Ceren okulda biraz popüler biri. Zengin ve güzel olması buna epey katkı sağlamış olsa da popülerliğini bence cesurluğuna borçlu. Asla haksızlığa sessiz kalmaz, tanımadığı birine dahi koşar. Dışardan bomboş biri gibi dursa da hatta çoğu zaman kendini öyle tanıtmayı sevse de fazlasıyla yufka yürekli ve akıllı bir kızdır. Sadece o, ne bileyim, zeki olduğunu gösterirse insanlar ondan daha fazla şey bekler diye çekiniyor sanırım. 

Buse denilen sarışın kız, Ceren ile kavga etmeyi gözüne kestirememiş olacak ki öfke ile bir 'hıh' sesi çıkartıp omzuma çarpıp kantinden çıktı. Ceren sinirli bir şekilde bana bakarken gelecek cümleyi biliyordum. Niye sesini çıkartmıyorsun? 

"Niye sesini çıkartmıyorsun?"

Bir şey demeden, kahvenin sıcağı ile üstüme yapışan gömleği tenimden ayırmaya çalıştım. Canım cidden yanıyordu. Şu an Ceren'in azarları ile uğraşamayacaktım. Ceren durumu fark etmiş olacak ki hızla gömleğime baktı. Beraber lavaboya gidip üzerimdeki gömleği çıkarttık, lavaboya giren kızlar bize tuhaf tuhaf baksa da çok önemseyemedim. Canım yanıyor burada? Kahvenin döküldüğü yerlere soğuk su çarptık. Suyun bir kısmının zaten kahve yüzünden ıslanmış olan gömleğime geldiğini fark ettiğimizde Ceren'e döndüm.

"Ben bunu böyle giyemem, hırkayla da dolaşırsam arıza Necdet beni herkesin içinde rezil eder. Ne yapacağım Ceren?"

Necdet hoca, müdür yardımcımızdı ve biraz kaba bir adamdı. Tüm gün koridorlarda gezer öğrencilere laf söyler, bağırır ve bundan tatmin olurdu. En sevdiği kurbanlar makyaj yapan kızlar, kravat takmayan erkek öğrencilerdi. Gömlek giymeyip sadece atlet üzerine hırkamı giymem demek Necdet Hoca'nın tüm gün uğraşacağı öğrencinin ben olacağım anlamına geliyordu.  Bu nedenle herkes ona Arıza Necdet diyordu, çünkü zaten adam herkese arıza çıkartıyordu.  Ceren kafasında bir şeyleri ölçtü tarttı ve kızlar lavabosundan hızla kafasını uzattı. Koridorda  Necdet Hoca'yı görmemiş olacak ki bana döndü ve gel işareti yaptı. Hemen hırkamı üzerime kapatıp ıslanmış gömleğimi elime aldım. 

Ceren'in gözleri koridoru hala tararken sonunda bir yerde sabit durdu. Beni hızlıca gözlerini kenetlediği yere doğru çekiştirmeye başladı. Bu hali ile hedefe kitlenen füzelere benziyordu. Koridorda beş kişilik bir erkek grubunun olduğu yere gittiğimizi fark ettiğimde ellerimle bedenimi daha sıkı şekilde kapatmaya çalıştım. Çocuklardan biri onlara doğru ilerlediğimizi fark ettiğinde diğerlerine dönüp bir şey söyledi. 

"Selam."

Ben, asla, tanımadığım, insanlarla, böyle, pat, diye, konuşamam. 

Kumral olan çocuk Ceren'i görünce genişçe gülümsedi, yanaklarında iki geniş çizgi oldu. 

"Merhaba."

Ceren herkese tek tek selam vermektense, kendisine güzel bir şekilde gülümseyen çocuğa hitaben konuştu. Bir yandan da kaçmamdan korkar gibi bileğimi tutuyordu. 

"Siz basketbol takımındasınız değil mi?"

Kumral çocuk kollarını göğsünde birleştirip sağ omzunu duvara doğru yasladığında katlanmış gömleğinden kol kasları el sallıyordu. Çocuk Ceren'i onayladığında Ceren kısaca üzerime kahve döküldüğünü basketbol takımından birilerinin yedek okul  kıyafeti olup olmadığını sordu. Kumral çocuk beni yeni fark etmiş olmalıydı. Gözlerini bana çevirdiğinde yüzünde bir an için şaşkınlık gördüğümü düşündüm.  Ceren kadar güzel bir kızın yanında benim gibi bir kızın ne işi vardı? Aklından geçen bu mu kumral çocuk? Haklısın kumral çocuk. Çocuk hızlı bir şekilde elini cebine atıp telefonunu çıkarttı. Parmağını bir dakika anlamında biz çevirdi. Muhtemelen birine mesaj atıyordu. 

"Arkadaşımın spor odasında her zaman yedek gömleği bulunur. İki dakikaya burada olur."

Ceren başıyla çocuğu onayladı ancak bakışlarını çocuktan çekmedi. Çocuğun sol eli saçlarına gitti, ensesine doğru saçlarını karıştırdı. Yapma, bizimki düşer bu harekete yapma. 

"Oğuz ben bu arada."

Ceren tam kendini tanıtıyordu ki, kolunu dürttüm.

"Ceren, sen gömleği alıp bana getirsen?"

Ceren kafasıyla beni onayladığında lavaboya geri dönmek için harekete geçtim. Arıza Necdet'e görünmeden hızlıca gitmeye çalışırken iyice üşümeye başladım. Büzülüp kollarımı kendime sarıp lavaboda beklemeye başladım. Kumral çocuğun dediği gibi arkadaşı gömleğini hızlı getirmiş olacak ki Ceren çok geçmeden gelmişti. Ceren'in elinden gömleği alıp kendi gömleğimi ve hırkamı ona verdim. Kabinlerden birine girip üzerimi değiştirdiğimde gömlekten gelen koku fazlasıyla güzel kokuyordu. Gömlek biraz bol olmuştu ama şaşırmıyordum ne de olsa ben de zayıf değildim. Kabinden çıkıp aynada üzerimi düzelttim, üzerime soğuk su gezdirdiğimiz için hala üşüyordum. Ceren'den hırkamı alıp üzerime geçirdim. Bileğimdeki lastik toka ile saçlarımı at kuyruğu yapıp Ceren'in koluna girdim.

"Çocuklara teşekkür edelim. Ama nasıl nokta atışı gömlek buldum sana. Ben buyum işte kızım. Görüyorsun, anlatmaya gerek yok!"

Ceren işaret parmağı ile önce kendini gösterip sonra gaza gelip yukarı doğru savurdu. Sadece söylediklerine gülmeden edemedim.

"Çocuk kimdi? Teşekkür edeyim cidden beni arızanın elinden aldı."

Ceren durdu bir anda, kafası karışmış gibi kaşlarını çattı. Kolumdan çıkıp bana döndü.

"Ay Elifkuşum bilmiyorum ki, ben Oğuz'a bakıyordum o sırada."

SOBE || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin