1.6

9.7K 610 201
                                    

"Çok heyecanlıyım!"

Ceren sırt çantamın izin verdiği ölçüde aniden sırtıma sarılmıştı. Bu ani hareketle bir an dengemi kaybetsem de hızla toparladım. Ceren, sırtımdaki kollarını, ki belirtmeliyim önüme kavuşmuyordu, çekip hemen koluma girdi. Normale döndüğümde heyecanını kızgınlıkla bertaraf etmek istemedim.

"Neden?"

Ceren resmen yanımda seke seke yürürken bir yandan da konuşmaya başladı. Dün biz konuştuktan sonra Oğuz Ceren'i instagramdan takip etmeye başlamış. Bizimki de hemen takip etmiş. Sonra da,

"TÜM FOTOĞRAFLARIMI BEĞENDİ!"

Aslında kısık sesle söylemişti ama o kadar yüksek bir enerji vardı ki sesinde sanki bağırıyor gibi hissettirmişti.

"Hatta, boş masa ve kahve fincanı çektiğim fotoğrafımı bile. Bu ne demek anlıyor musun?"

Dudaklarımı büzüp kafamı iki yana salladım. Ceren okul binasının kapısında durup parmak uçlarına kalkıp suratımı elleri ile tuttu.

"O da bana yanık. Enişte yapıyorum kız sana, hazır mısın?"

Elimde olmadan bir küçük kahkaha firar etti. O kadar sevimliydi ki. O da benimle beraber gülüp yüzümü serbest bıraktı, tekrar koluma girip binanın içinde ilerledik.

"Allah'ım," dedi kolumdan çıkıp yanımızdan gelip geçenlere aldırmadan kantin kapısının önünde durdu. Ellerini dua eder gibi havaya kaldırdı.

"Bu defa nolur şu garip kulunun yüzünü güldür. Ortamlarda caka satan, her halta karışan, fikiri yok yorumu bol, kısıtlayıcı, manyak biri çıkmasın bu çocuk."

Haline gülmemek için parmaklarımı dudaklarıma bastırdım. Ceren hiçbir şeyi umursamadan duasına devam ediyordu.

"17 yıldır yalnızım, bitsin bu zulüm tez vakitte Yarabbbiiiim, amin."

Son yakarışı ile kendimi tutamayıp gülmeye başladım. 17 yıldır yalnızmış, peh peh.

"17 yıldır olan bu yalnızlığındaki flörtlerine ne diyeceğiz peki Ceren?"

Ceren sahte bir kızgınlıkla bana baktı. İkimizde kantinin kapısını daha fazla kapatmamak adına harekete geçtik. Çok da kalabalık olmayan sıradan kahvelerimizi alıp kendimize bir masa bulduk. Yine dersin başlamasından evvel okula geldiğimiz için rahatça konuşabilirdik.

"Elifkuşum hepsinde bir maraza vardı, yoksa ben istemez miyim güzel bir ilişkim olsun."

Kahvemden bir yudum alıp kafamı anlaşıyla salladım. İlk topu attım Ceren'e. Ceren ile onun ilişkilerini konuşmak her zaman keyifli olmuştur. Şey gibi aslında, hiç gitmediğim yerleri hiç tatmadığım yemekleri dinliyordum. Açıkçası başkasının dedikodusunu yapmaktansa onunla kendisini çekiştirmek daha eğlenceliydi.

"Uğur?"

Gözlerini devirip oyunumu anladı. Geçmişte konuştuğu, beğendiği herkesi tek tek sayıp neden reddettiğini hatırlatacaktım. Bu sayede Oğuz'da bunlardan birinin dahi sinyalini aldığında hemen uzaklaşmasını sağlayacaktım.

"Maçoydu. Sürekli bir 'kız dediğin...' cümleleri kuruyordu. Benim de sinirlerim zıplıyordu."

Doğruydu. Yemek yapmayı bilmeyen kız mı olur'muş demişti bir kere masada. Genelde Ceren konuştuğu insanlarla olan görüşmelerine beni de sürüklerdi. Bunun nedeni masada genelde sessiz sakin kalıp karşı tarafı daha rahat gözlediğim içindi.

"Burak?"

Zaten büyük olan gözlerini kocaman açıp ciddi misin dercesine suratıma baktı.

"Kızım benim yanımda oturup Buse'ye yan yan bakıyordu habire. Sevgili olsak kendime boynuz almam gerekirdi. Gözü dışardaydı."

SOBE || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin