0.5

16.5K 785 69
                                    

"Kızım çocuk gömleği sana getirmedi mi? Nasıl görmedin ya? Ben nasıl geri vereceğim şimdi gömleğini?"

Ceren dudaklarını dişleyip olayı anlattı. Ceren hanım Oğuz ile flört ederken gömleği bir çocuk Oğuz'a vermiş. Oğuz da Ceren'e vermiş. Ceren gömleği alıp hemen benim yanıma gelmiş.

"Her şeyi anlarım, iki dakika içinde nasıl flört edebildin bunu anlayamam."

Tam ağzını açıp nasıl flört ettiğini anlatacaktı ki elimi havaya kaldırıp onu durdurdum. 

"Soru değildi."

Ceren bana yavru kedi gibi bakarken omzumu silktim. Ona kızacak değildim, o kahve lekeli gömlekten de beni kurtaran oydu. Ben asla gidip birilerinden bir şey isteyemezdim. 

"Neyse, bari seninkine teşekkür edeyim o da arkadaşına iletsin."

Ceren hevesle başını salladı, 12. sınıfların olduğu kata çıktığımızda Oğuz'u bir sınıfın önünde yine birileriyle konuşurken bulduk. Ceren ve beni fark ettiğinde gülümseyip el salladı. Ceren de aniden durup Oğuz'a el salladı. Ceren'in hep dediği gibi, çok ship annecim. 

Oğuz karşısındakilere eliyle bir dakika yapıp bize doğru geldi. Kocaman gülümseyip direkt Ceren'e baktı. Ceren de Oğuz'a baktı. Baktım bunlar bakışıp duracak hemen teşekkürümü edip gideyim dedim. 

"Merhaba, teşekkür ederim gömlek için. Beni gerçekten zor bir durumdan kurtardınız. Arkadaşının kim olduğunu söylersen yarın gömleği temizleyip ütüleyip getireyim hem de kendisine teşekkür edeyim?"

İlk defa bu kadar uzun cümle kurmuştum, hele de bir yabancıya. Bir an evvel konuşmayı bitirmek istiyordum. 

"Aaa, şey, sorun yok. Bana getirirsin, ben veririm. Sevindim kurtulmana, sonra görüşürüz o zaman."

Oğuz o kadar hızlı bir şekilde konuşup yanımızdan uzaklaşmıştı ki, arkasından bakmak dışında elimizden bir şey gelmemişti. Ceren'in suratı düştüğünde, ders zili çaldı. Onu yanaklarından öpüp sınıfıma yöneldim. Ceren düşmüş omuzları ile sınıfına doğru giderken arkasından seslendim.

"Teneffüste seni almaya gelirim."


Okul her zamanki gibi sıkıcı ve sıradan geçiyordu. Öğle arasından önceki dersimiz resimdi ve hoca serbest bırakmıştı. Yanıma aldığım testlerden bir süre çözdükten sonra, dayanamayıp telefonu elime aldım. Gerçekten bu sene tuşlu telefona geçmem gerekiyordu, resmen bir teknoloji bağımlısıydım ben. Instagram'a girdiğimde Ceren'in fotoğraf paylaştığını gördüm. Geçen hafta sonu benim çektiğim bir fotoğraftı ve yine yapmamasını söylediğim halde yine beni de etiketlemişti. Ceren'i takip eden insanların bana takip isteği atmasından sıkılmıştım. Onun hesabına göre benim oldukça mütevazı bir profilim vardı. 


 3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

 3.865 beğeni ve 659 yorum

iamcerenimo: yüzümü hep sen güldürürsün.

Ceren'in beni dişlerine etiketlediğini fark ettiğimde sırıtmaya başladım, cidden deliydi bu kız. Yorumlara göz attığımda yine can sıkıcı şeyler vardı.

"Ceren'in kankasının Cerenle alakası yok. Kızın kolunda bile selülit var."


En az kırıcı olan buydu sanırım. Sürekli hırka giymemin nedeni kendimi gizlemek istemem değildi aslında, kilolarımı saklamaya çalışıyordum. Üniversiteyi kazandığımda kilo vereceğimi umut ediyordum. 

bilinmeyennumara: Sen çok güzelsin. 

bilinmeyennumara: Lütfen kendini başkalarının standartlarına sokmaya çalışma.

bilinmeyennumara:
Kimsenin kalıplarına girmeye ihtiyacın yok.

bilinmeyennumara: Lütfen bunu bana yapma.

bilinmeyennumara: Seni böyle gördükçe canım yanıyor. 

Ceren'in fotoğraf paylaştığını görmüş ve altındaki yorumları okumuş biriydi. Neredeyse tüm okul Ceren'i takip ediyordu, onu bulmam imkansızdı. Hoş bulmak istiyor muydum? Umurumda bile değildi, diyemem. Merak ediyordum, Ceren dışında birinin benimle ilgilenmesi hoşuma gitmişti. Ama bazen Ceren'in dahi beni nasıl sevdiğini anlamıyorken başka biriyle daha yüzleşemezdim.

Elif hemen inandın bakıyorum seni birinin sevdiğine. O okuduğun kitaplara çok kaptırdın kendini. 

Teneffüs zilinin çalması ile kafamı sağa sola sallayıp aklımdaki sesten kurtulmaya çalıştım. Ceren beni almaya gelmeden onu sınıfından almaya gitmek için yerimden kalktım. Benim kalktığımı fark eden Baran sıradan çıktı geçmem için yol verdi. Baran benim gibi sessiz sakin kendi halinde biriydi. 2 senedir sıra arkadaşıydık, onun da sınıfla pek arası yoktu. Gerçi benim Ceren dışında kimseyle aram yoktu. Çalışkandı, alışılmışın aksine tüm çalışkanlar en önde oturmaz. Ben de çalışkandım ve en arka duvar kenarında oturuyordum. 

Cerenle kantine inip sıraya girdik. Allah'tan çok geç kalmamıştık da çok fazla kişi yoktu sırada. Ceren beni masa bulmaya yollayıp kendisi sırada bekledi. Cam kenarındaki masaların hepsi doluydu, üzerimize kantin kokusunun sinmesini istemiyordum. Yanaklarımı şişirip kantindeki diğer masalardan birine yönelirken telefonum titredi.

bilinmeyennumara: Senin için bekletiyordum masayı. Geçebilirsin sen yönelince kalkacak çocuk.

Birkaç saniye anlamsızca telefona baktım, bir mesaj daha attı.

bilinmeyennumara: Saçlarına koku siniyor sevmiyorsun, biliyorum. Cam kenarına yürü çömezlerden kalkacak. 

Ne kaybederim ki? diye dediğini kapıp cam kenarına doğru yürüdüm. Gerçekten de tam açılabilen pencerenin önündeki masadan 3 kişi kalktı, kimse kapmadan oraya yönelip cüzdanımı bıraktım masaya. Kalkanlara seslendim. Daha da hızlanıp kantinden çıktılar. Peşlerinden gidip bilinmeyeni sorabilirdim ama o zaman da masamı kaptırırdım. Kendini kandırma Elif, bilmek istemiyorsun. 

bilinmeyennumara: Elif, sence senin beni bulmana izin verir miyim?

Mesajı okuyup kafamı kantinde elinde telefon olanlara gezdirdim, ama herkesin elinde telefon vardı. Teknolojinin köpeği olmuş herkes resmen, yazık. 

Elif: Sana bir sır vereyim, bilmek istemiyorum. Umurumda değil. Sadece teşekkür edecektim.

bilinmeyennumara: Rica ederim güzelim. 

Ceren elinde tost ve ayranlarla gelip tepsiyi önüme bıraktığında suratında tuhaf bir ifade vardı. Kafamı iki yana sallayıp ne var diye baktım, çok konuşmayı sevmiyorsanız bakışlarınızla bir şey anlatmayı öğreniyordunuz. 

"Ne iş elinde telefon yüzünde tebessüm?"

Ceren karşıma geçip tostunu çiğnemeden yutmaya başlamıştı. Kendine iki tane tost almış olması cidden canımı sıkıyordu. Ceren şu yiyip yiyip kilo almayan metabolizması canavar olan tiplerdendi. Ben tek tost yiyor olmama rağmen yine de onun kadar zayıf ve ince değildim. Kaldı ki ondan uzun olduğum için bir de üzerine oldukça iri görünüyordum. Ceren elini önüme sallayıp sorusunun cevabını istediğini belli etti. Boğazımı temizleyip kaçamayacağım ecelime yürümeye karar verdim.

"Lafımı kesmeden dinleyeceksen anlatıyorum?"

Başını hızla sallayıp masaya iyice yaklaştı, kocaman olmuş gözleri ve dolu ağzı ile bir sincaba benziyordu. 

"Biri bana yazıyor. Numarayı tanımıyorum, kayıtlı değil. Başta yine senin şakalarından biri zannettim ama sanırım değil?"

Gözlerini devirip devam et diye boştaki elini salladı. Tostum soğumadan hemen bir ısırık aldım.

"Biraz önce bize masa ararken şu mesajları attı."

Daha fazla anlatmaya gerek görmeyip telefonu direkt önüne bıraktım. Ceren bir yandan tostunu yiyip bir yandan mesajları okuyordu. Gözleri büyüyüp küçülüyor, arada bana bakıyordu. 

"Kızım kim acaba ya? Çok merak ettim. Hemen bu gizemi çözmemiz gerek."

Lokmamı yutup hızla başımı salladım. Ceren'i şu dakika durdurmazsam bir daha asla durduramazdım.

"Hayır hayır. Bak lütfen, sınav senemde bu tarz şeyler uğraşmak istemiyorum. Bırak yazsın, hevesini alsın. Zaten nasıl biri olduğumu görünce kendisi vazgeçer. Ben de kalp kırmamış olurum."

Ceren tam ağzını açıyordu ki Arıza Necdet'in sesi duyuldu. 

"SERSERİ MİSİN OĞLUM SEN? BU KILIKTA GEZİYOR BİR DE UTANMADAN."

Kafamı çevirip baktığımda Arıza Necdet üzerinde siyah bir tişört olan çocuğu azarlıyordu, çocuğun boyu neredeyse Arıza Necdet'in boyuyla aynıydı, başını önüne eğmişti. Yüzünü göremiyordum. Ceren parmaklarını önüme çıtlattı.

"Ya salla şunları, Elif biz kendi konumuza dönelim."

"Dönmeyelim, bir daha konuyu açmayalım. Sırf gizlimiz olmasın dedik diye anlattım zaten. Pişman etme."

Ceren anlayışla kafasını salladı, kendisi hariç kimse ile yakınlık kuramadığımı biliyordu. Geride kimseyi bırakmak istemiyordum. Tek istediğim kendime sıfırdan bir hayat kurmaktı ve ne kadar fazla insan hayatıma girerse şu anki hayatımı geride bırakmak benim için o kadar zor olacaktı. 

"Anladım ama ya vazgeçmezse ne olacak?"


SOBE || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin