1.0

11K 562 74
                                    

Z'nin son mesajının üzerinden bir hafta geçmişti. Ona teselli için herhangi bir cümle kuramamıştım. O ise buna takılmamıştı bile. Geçen bir hafta içinde iyi arkadaş olabileceğimiz kanısına ulaşmıştım. Hoş Ceren'den başka arkadaşım olmadığı için nasıl arkadaş olunabileceğini pek bilmiyordum. Ama sanırım Z biliyordu. Her an her dakika mesajlaşmıyorduk, ama gün içinde yarım saati geçmeyen bir döngümüz olmuştu. Bu kadar kısa bir süre içinde kendine ait bir rutin yaratabilmesi beni cidden şaşırtıyordu. Ancak Keremle son zamanlarda uzaklaşmamız, sınav senesi gerginliği, Ceren'in giderek daha da genişleyen arkadaş çevresi nedeniyle bana daha az zaman ayırmaya başlaması gibi nedenlerle içinde bulunduğum boşluğu Z ile dolduruyordum. Bencilceydi, biliyorum ama bunu ona dürüstçe söylediğimde sorun etmemişti.

Bu arada gömleği Ceren'e vermiştim. Ceren bu sayede Oğuz ile tekrar konuşma imkanı yakaladığını söylemişti. Oğuz sempatik birine benziyordu ve Ceren'in bu kadar zamandır dikkatini çekmemiş olması bir mucizeydi. Tanıştığından beri sürekli olarak konuyu bir şekilde Oğuz'a bağlayıp hep aynı soruyu soruyordu "sence bu defa aşık olmuş olabilir miyim?"

Tabi ki Ceren'e okuldaki diğer çocuklarının aksine sana ilgisi varsa dahi bunu belli etmediği için çocuğun ilgisinin peşindesin, diyemedim. Onun yerine iyi bir arkadaş gibi davranıp "seni bilmem ama Oğuz sana aşık olmadıysa şaşarım." dedim. Yalan değildi sonuçta, üstelik bu soruya doğru cevap verip onun canını sıkmak ve bu defa çocuğu takıntı haline getirmesine sebep olmak da istemiyordum.

Son dersin de bitmesi ile eşyalarımı toparlamaya başladım. Bugün Ceren ile okulun yakınlarında yeni açılan bir kafeye gidecektik. Ceren oranın tatlılarının çok güzel olduğunu duyduğu andan itibaren ısrar ediyordu. Annemden şaşırtıcı bir şekilde izin alabildiğimi söylediğimde koridordaki diğer insanları umursamadan boynuma atlamıştı. 

Koridora çıktığımda Ceren'in çoktan sınıfa doğru geldiğini gördüm, heyecanla bana el salladı. Hızını arttırıp yanıma vardığında tatlılar için çok heyecanlı olduğuna dair enerji dolu bir şeyler söyledi. Ceren'in tadını kaçırmayı hiç istemiyordum ancak son dersimiz kimyaydı. Ve inanın benim için kimya demek, cehennem ile eş değerdi. Yani yetişkin bir Elif, kimya dersi yerine annesinin kendisini azarlamasını tercih ederd- hayır tamam bu abartılı oldu. Her neyse, şu bir anda tatlıları ile Ceren'i deli eden kafeye gidene kadar yol boyunca Ceren'i dinledim. Dışarıdan bir monolog gibi görünse de bizim arkadaşlığımız için bu bir diyolog oluyordu. Ceren konuşurdu yalnızca katılmadığım yerlerde ben fikrimi beyan ederdim.

"ve Gürkan, Yaren'i ağlatmış. Gürkan gibi bir çocuk nasıl Yaren'i böylesine üzebilir?"

Bir anda durmama neden oldu bu cümle. Anlam veremediğim bir şekilde canımı sıkmıştı.

"Gürkan gibi ile neyi kast ettin?"

Ceren saniyelik durmama aldırmadan adımlarını yavaşlatıp soruma cevap verdi.

"Gürkan, iri yarı meymeletsiz bir çocuk Elif. Yaren o kadar güzel ki, sapsarı saçları yemyeşil gözleri var. Allah aşkına Gürkan'ınki bulup da değer bilmemek."

Gerçekten mi Ceren?

Hiçbir şey demeden yanında yürümeye devam ettiğimde dediği şeyi yeni fark etmişti.

"Yani ben iri yarı derken... Yani demek istediğim çok kaba biri aslında karakter olarak. Yoksa asla dış görünüşü ile ilgili değil. Yani ben biraz biliyorsun bazen yanlış kelimeler kullanıyorum."

Sorun yok, dercesine tebessüm edip kafeye girdim. Dediği laftan daha fazla canımı sıkmıştı sonrasında benim canım sıkıldı diye lafı çevirmeye çalışması. Ona kızmıyordum. Buna hakkım yoktu. Herkes Yaren ve Gürkan gibi çiftleri gördüğünde benzer şeyleri düşünürdü. Ama Ceren, Emir'den hoşlandığımı duyduklarında bana söylenenlerden ne farkı var ki şu sözlerinin?

Ceren ile çok göz önünde olmayan bir masaya yerleştik. Kafeye çok büyük değildi, şu bildiğimiz eskitme tarzda dekorlara sahipti. Pinterestten veya Tumblrdan indirilmiş duvar kağıtları çerçeveletilmişti. Önümüze menü konulduğunda tuhaf isimler verilmiş tatlı isimleri olacağına emin olarak menüyü açtım. Ceren menüye bakmama fırsat vermeden geri aldı, garsona tekrar işaret verip "iki adet saksı" dedi.

Saksı? Cidden mi?

"En ünlüsü buymuş. Oreo parçalı üzerinde kakao ile toprak görüntüsü yapmışlar ve cidden saksıda servis ediyorlar."

Çok geçmeden siparişlerimiz gelmişti. Cidden saksıdaydı. Ve tatlıların üzerinde solucan şeklinde jelibonlar vardı. Tadı ise, yani ben bu işlerden pek çok anlamam ama çok da abartılacak bir tadı yoktu. Saksılarımızı yiyip muhabbet ederken Ceren'in aniden gözleri parladı. Boş bulunup baktığı yere kafamı çevirdiğimde Oğuz ve birkaç arkadaşının içeri girdiğini gördüm. Oğuz çok geçmeden bizi fark etmişti. Arkasını dönüp arkadaşlarına bir şeyler söylediğini fark ettiğimde Ceren'in neden gelmekte ısrar ettiğini anlamıştım. Muhtemelen birazdan Oğuz ve arkadaşları masamıza gelecekti ve biz tesadüfen aynı masaya oturup muhabbet edecektik, hakkını vermem lazım güzel plan. Ama anlamadığım Ceren'in, Oğuz'un tam da bugün buraya geleceğini nereden bildiğiydi. Telefonumun titremesi ile dikkatim dağıldı.

05*********: Elif selam.

05*********: Müsait olduğun zaman konuşabilir miyiz?

Elif: Kimsiniz?

Profil fotoğrafını görebiliyordum ancak şehir manzarasına karşı, kapüşonlu arkadan çekilmiş bir fotoğraftı. Açıkçası kimseyi böyle bir fotoğraftan tanıyamazdım. Çok geçmeden cevap geldi.

05*********: Emir ben.

Daha bu mesajın şoku ile ekranla bakışırken ikinci bir şok daha yaşadım.

05*********: Neyse gördüm seni zaten. Geliyorum.

Hızla kafamı kaldırdığımda Oğuz'un birkaç arkadaşından birinin Emir olduğunu fark ettim. Her şey yavaş çekimde ilerlerken Emir hiçbir mimik barındırmayan yüzü ile buraya geliyordu.

SOBE || Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin