Annemle konuşmamızın ardından odama çıktım. Anlattıkları bana böyle ağır gelirken onun bunları yaşamış olmasının kendisinde ruhunda ne denli ağır izler bıraktığını tahmin dahi edemiyordum. Sarsılmıştım. Evet, aradığım kelime tam olarak buydu. Annemin anlattıklarından sonra sarsılmıştım. Annemin kendini toparlayıp hava almak için evden çıkması ile odada Keremle baş başa kalmıştık. İkimiz de odayı sanki ilk defa görüyormuşcasına inceliyorduk, ara sıra bakışlarımız birbiriyle kesişse de ikimiz de inatla başka tarafa baktık. Sonunda pes eden ben oldum ve odama çıktım. Kerem'in arkamdan iç çektiğini duydum. Evet, anneme hak veriyordum ancak Kerem'in benim arkamdan ne olursa olsun iş çevirmesini ve bunu bu kadar zaman saklamış olmasını sindiremiyordum.
Odamın kapısı tıklandığında kim olduğunu biliyordum, sessiz kaldım. Yine de içeri girdi. Yavaş adımlarla masama yaklaştı, sandalyeye oturmadı. Bir süre masadakileri inceledi. Sessizce durduk.
"Ben çok üzgünüm, gerçekten çok üzgünüm." Kerem'in sesinin daha önce bu kadar kederli çıktığına şahit olmamıştım. O hep neşeli, her şeyi alay konusu edebilen biriydi benim için.
"Biliyorum, üzgün olduğunun farkındayım." dedim. İkimize de eziyet etmemin bir anlamı yoktu. Beni kırmıştı ama o her zaman Kerem'di. Hala aynı Kerem. Sesimi duyunca bakışlarını masadan çekip yüzüme döndürdü. Sözlerimin doğruluğunu teyit etmek için yüzümde gezindi bakışları. Ailesinden bir şey isteyip kabul edilip edilmeyeceğini anlamaya çalışan bir çocuk gibiydi. Sanki kabul edileceğini anlasa koşuşturmaya başlayacak gibi duruyordu.
Yaşananlardan sonra dikkatle baktım yüzüne, uzun süredir kendi ile ilgilenmediği çok bariz belliydi. Sakalları uzamıştı, saçları birbirine girmiş vaziyetteydi. Üzerinde bir süredir çıkarmadığına bahse girebileceğim gri bir tişört vardı. Yatağımda hafifçe kenara kaydım. Sözsüz iletişimimizle bunun ona açılan bir kapı olduğunu anlayıp yanıma oturdu.
"Beni affedebilecek misin?" ellerini iki bacağının arasına sıkıştırıp yüzüme baktı.
"Kerem sana çok kırgınım. Sadece Emir mevzusu değil bu. Mert'i de sakladın benden. Ben sana güvenemeyeceksem kime güveneceğim?"
Sözlerimle yüzü tekrar düştü, bakışlarını yere sabitledi.
"Seni affedeceğimi biliyorsun. Bugün değilse yarın, yarın değilse iki gün sonra. Ben sana küs kalmayı bilmiyorum, sen de bana. Ama benim arkamdan iş çevirmen hiç hoş bir şey değil, bunu anlaman gerekiyor. Sonucu iyi de olsa."
Evet, Mert konusunda arkamdan çevirdiği işin sonucu iyi olmuştu. Mert ile konuşurken ya da onun yanındayken kendimi kanatlarını kullanmayı öğrenmiş bir kuş gibi hissediyordum. Dahası yere çakılabilirdim uçarken ama artık yere çakılmaktan da korkmamayı öğrenmiştim. Çünkü ben kalkabilirdim.
"Biliyorum, ben sadece iyi ol istedim. Sana zarar gelsin istemedim."
Söylediklerine karşılık kafamı salladım. Bir süre sessizce oturduk yan yana.
"Bugün olsa olmaz mı?"
Söylediği şeyi anlamadığım için suratına baktım. Tek eli ile ensesini kaşıyıp bana baktı.
"Affetmen, bugün olsa olmaz mı? Seni çok özledim. Her yerden engellemişsin beni zaten."
Öyle şirin bir şekilde sormuştu ki bunu gülmemek için dudaklarımı ısırmam gerekmişti.
"Çünkü her yerden BENİ AFFET yazıyordun Kerem. Eski fotoğraflarımın bile altına yorum yazdın."
Omuz silkti. "Sen hiç bana kırılmadın ki ben sana nasıl kendimi affettireceğimi bilmiyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOBE || Yarı Texting
ChickLitbilinmeyennumara: Bol giydiğin sweatlerin, hırkaların seni gizleyeceğini düşünüyorsan çok yanılıyorsun. bilinmeyennumara: Ben seni gördüm. bilinmeyennumara: SOBE!